Fuat Bol

Fuat Bol

fuat.bol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Başkanlık sisteminde esas olan iki partinin bulunmasıdır. Türkiye’nin şartlarını dikkate aldığımızda, (merhum Özal’ın deyimiyle) iki buçuk partinin olması doğaldır.

Nitekim önceki seçimde gördüğümüz gibi, bu seçimde de, siyasi partiler ittifaklar yaparak iki blok halinde yarışıyor. Üstelik yerel seçimlerde ittifakın zorluğuna rağmen bu yola başvurdular. Onca küskünlüğe neden olmasına karşın, kendilerini buna mecbur hissettiler.

Bu durum, muhalefetteki birbirine benzemeyen ve hatta zıt olanları bile bir araya getirdi.

Haberin Devamı

Artık muhalefet için; şu veya bu partili adayın kazanması mühim değildir, mühim olan iktidar partisine kaybettirmektir. İçerisinin ve dışarısının ortak hedefi Sayın Erdoğan’dır; muhalefetin tek meselesi ona kaybettirmektir.

Özellikle de, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirleri iktidar partisine kaybettirip; iktidarın arkasında halkın desteği kalmadığını ileri sürerek, meşruiyet tartışması başlatmaktır.

Daha açık ifadesiyle iktidarı, bir erken seçime zorlamaktır.

Şu halde; Türkiye’nin önünde iki seçenek var: Seçmen, ya iktidar bloğunu destekleyecek ve böylece önümüzdeki 4-5 yıllık bir dönemin, seçimsiz ve siyasi istikrarla sürmesini sağlayacak ya da muhalefet bloğunu destekleyerek; ülkeyi yeniden siyasi tartışmaların içine sokacak ve yeni arayışlara sürükleyecektir.

Bir kısım sorumsuz entellerimiz, bu ülkede hala bir şeyin farkında değil.

Bunca darbe girişiminden sonra da uyanacakları yok! Zira böylesi bir vurdumduymazlık, yalnızca gaflet kelimesi ile ifade dilemez.

Ya hu! Bu ülkede yeniden bir kurtuluş savaşı veriliyor ve ülke tüm kurum ve kuruluşları ile yeniden dizayn edilip yapılandırılıyor. Yarım asırdan beri, en ücra köşelerine değin işgal edilmiş yapılar, yeniden yerli ve milli hüviyetlerine kavuşturuluyor.

Ülkemiz tüm kurum ve kuruluşları ile adeta ‘Vakayı Hayriye’yi yaşıyor. 2. Mahmut, tefessüh eden orduyu, kurduğu başka bir orduyla savaşarak ortadan kaldırdı. Üstelik o orduya (Yeniçeri) başka ülkelerin nüfuzu da söz konusu değildi.

Şimdi ise, başta ordumuz olmak üzere, her tarafı ahtapot gibi sarmalamış; büyük bir dış güçle ve onun içimizdeki hain yapılanması ile boğuşuyoruz.

Haberin Devamı

Hemen her gün haklarında yakalama kararı çıkartılan; çeşitli kurumlardaki onlarca terör zanlısının varlığını televizyonlarda dinliyor ve gazetelerde okuyoruz. Belli ki bu savaş, öyle akşamdan sabaha bitecek gibi gözükmüyor.

Kararlı bir şekilde yürütülse bile yıllar boyu bitmeyecek, bütün zamanların en kirli savaşı ile karşı karşıyayız.

Sözde dost ve müttefikimiz olan ABD, burnumuzun dibindeki terör örgütlerini silahlandırıp, sınırlarımızı güvensiz hale getiriyor ve bizi parçalamak istiyor.

İşin tuhafı; bütün bu olumsuzluklar ortada iken, bizdeki muhalefet, terör örgütlerini aklamanın derdinde. Onların avukatlığını yapıyorlar. YPG-PYD bize mi saldıracak diyorlar.

Malum; Türkiye’mizi bölmeye matuf iki büyük tehdit unsuru var; FETÖ ve PKK. Bunların ikisi de, dostumuz ve müttefikimiz ABD’nin güdümünde.

Yani Türkiye’miz, ABD ile adı konmamış, kıyasıya bir savaş yürütüyor!

Haberin Devamı

Ülkeyi bölmeyi amaçlayan tehdit unsurlarıyla el ele vermenin, onlarla aynı dili kullanmanın ve hatta onları kendi içine almanın adı ne zamandan beri ‘muhalif siyaset’ oldu?

Desenize; artık gündüz feneri ile vatanperver muhalif aramanın zamanıdır!