Fuat Bol

Fuat Bol

fuat.bol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kaç yazıdır bu konunun üzerinde duruyorum. Eski sistemde bizzat parlamenterlik yapmış ve sistemin tıkanıklığını görmüş birisi olarak, yani ağaçtan düşmüş birisi olarak, gerçekleri dile getirmeye çalışıyorum.
Eski sistem, yani Parlamenter Hükümet Sistemi, vesayet yüzünden (bizde uygulanan şekliyle) demokrasinin erkleri olan yasama-yürütme ve yargının yapılanmalarını ve işleyişlerini milli iradenin dışına çıkarmıştı.
Oysaki gerçek demokrasilerde; yürütme millet için var ve millete hizmet eder, yasama millet için kanun çıkarır ve millet adına denetler, yargı, bağımsız mahkemeler eliyle millet adına karar verir.
Dünyadaki demokratik ülkelerde Meclisler çok rahat çalışırlar; haftanın üç günü dörder saat çalışıp, bir ay zarfında bir-iki kanun çıkarmakla yetinirler.
Parlamenterlik yaptığım dönemden biliyorum; haftanın her günü ve üstelik sabahlara kadar çalışıp kanun çıkarmaya çalışırdık. Bu durum bugün de aynıdır.
Yapılan işin ne olduğunu ben size söyleyeyim: önceleri, delilerin taşla doldurduğu kuyulardan taş çıkarmak! Diğer bir deyişle; millete rağmen yapılanları, millet için yapılır hale getirmek.
Vesayete endeksli tabu sisteminden kurtulmak kolay olmadı.
Yapılan vesayet anayasalarıyla bu toplum, tam 45 yıldır (1961-2016) alçak sürünmeye mahkum edildi!
Halkın seçip işin başına getirdiğini sandığı tüm hükümetler, mahut vesayet odakları tarafından cüzzamlı addedilmiş; millete hizmet için yapılan tüm icraatlar tu-kaka edilmiştir.
Yürütme yetkisini hükümetin dışında hemen herkese veren 61 anayasası, önce kısmen değiştirildi; bilahare 82 yılında yenisi yapılarak tümden yürürlükten kaldırıldı.
Sebebini de, yine aynı vesayet odakları, millete bol geldiği için daraltılmalı şeklinde açıklamışlardı!
Gerçekte yapılan ise, eski vesayetçilerin yaptığına yenilerinin tüy dikmesinden başka bir şey değildi.
Yenisi de, kaç kez değiştirilmesine rağmen hala demokratik kıvama getirilebilmiş değildir.
Eski sistemde Cumhurbaşkanlığı seçimleri bile ihtilallere zemin hazırlıyordu. Sivil Cumhurbaşkanlarına ‘öcü’ gibi bakılıyor; merhum Özal’ın Çankaya’ya çıkışı, Atatürk’ün ruhunun Çankaya’nın penceresinden çıkışı şeklinde yazılıp çiziliyordu.
Aynı odaklar; AK Partili birini Cumhurbaşkanı seçtirmemek için e-muhtıra yayınlıyor ve; ‘sözde değil, özde Atatürkçü adayların arandığı ihtar ediliyordu.
Dertleri belliydi: Halkın seçtiği hükümetleri çalışamaz ve millete hizmet yapamaz hale getirmek..
Bizdeki muhalefet bile kendisini vesayetin odağına konumlandırdığından; iktidarlar ağızlarıyla kuş tutsalar hikaye idi! Zira onlar, iktidarların yaptıkları en müspet şeyleri bile menfi göstermeyi görev addetmişlerdi.
Eski sistemden çıkarak, deli gömleğinden kurtulduk. Şimdi ise, yeni sistemi var gücümüzle yerleştirmek zorundayız.
(Yeni sistemin kodları bir sonraki yazıyla devam edecek F. B.)