Fuat Keyman

Fuat Keyman

fkeyman@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Reyhanlı katliamı, çok büyük bir terör eylemidir. Katliam, “Saf kötülüğün” en belirgin bir tezahürüdür.
Dört noktanın altını çizelim:
Birincisi, direkt siviller hedef alınmıştır.
İkincisi, tek seferde en fazla sivilin öldürülmesi amaçlanmıştır.
Üçüncüsü, insan sayısının en fazla olduğu bir yere, büyük bir kalabalığa saldırılmıştır.
Dördüncüsü, bu eylemle, “insanlığa karşı suç”, hiçbir tereddüt duyulmadan işlenmiştir.
Bu nedenle de Reyhanlı katliamını, ilk başta, ahlaki temelde kategorik olarak lanetlemeliyiz.
Bu terör eylemine karşı, siyasi, ideolojik, kimliksel v.b. farklılıkları bir tarafa bırakarak, ülke olarak, “partiler, ideolojiler, kimlikler-üstü bir konumdan” yaklaşmalıyız.
Peki, Reyhanlı katliamı niye yapıldı?
Terörün iki değişmeyen temel özelliği vardır:
Birincisi, terör, bir ideoloji, bir amaç değil; aksine bir “yöntem”dir.
Terör, ölüm, sindirme, korkutma v.b yollarla istenilen amaca ulaşma yöntemidir.
İkincisi, bu nedenle de bir terör eyleminin niye yapıldığı, eylem dönemi ve sonrası gelişen olaylara bakılarak anlaşılabilir.
Reyhanlı katliamını ve verilmek istenen mesajı anlamak için, katliamın kendisinden daha çok, katliamın sonuçlarına bakmamız gerekiyor.
Bu bağlamda da, üç nokta ön plana çıkıyor.
Bu noktalardan, ikisi Suriye kriziyle, biri de, yaşadığımız çözüm süreciyle ilgili.
Birincisi, Reyhanlı katliamı, son dönemde çok ciddi olarak tartışılmaya başlanan, Türkiye ile Suriye arasında, Esad rejiminin bitmesi için kurulmak istenen, “tampon bölge”, “uçuşa kapalı bölge” ya da “korunaklı bölge” düşüncesine karşı yapılmış bir eylemdir.
Terör saldırısıyla Türkiye’ye, “Suriye ve Esad rejimine aktif olarak karışma, eğer, böyle bir girişimde bulunursan, Reyhanlı katliamı gibi, ya da daha büyük insan katliamlarıyla karşılaşmayı da göze al” mesajı verilmektedir.
İkincisi ve tam tersi, Suriye’yle bağlantılı ve masum insanları yok eden bir katliam yapılarak, “Türkiye, Suriye bataklığına çekilmek” istenmektedir. Bu katliamla Türkiye, Suriye ve Esad rejimiyle aktif olarak angaje olmaya, tampon bölge kurulması için ilk girişimi yapmaya zorlanmaktadır. Mesaj şudur; “Türkiye artık Suriye’de sert güç kullanmalıdır”.
Üçüncü olasılık, yaşadığımız çözüm/barış süreciyle ilgilidir. Özellikle yurtdışında, Türkiye, çözüm süreciyle birlikte, içinde ve bölgesinde güçlenmeye ve büyümeye başlayan bir aktör olarak algılanmaya başlanmıştır.
Çözüm süreciyle birlikte, artık bölgesinde, “güçlü ve büyüten bir Türkiye” ortaya çıktığı algısı güçlenmekte ve yaygınlaşmaktadır. Bu güçlenmeden endişe duyan dış güçler vardır.
Reyhanlı katliamı, Türkiye’yi güçlendiren çözüm sürecinin sekteye uğraması için yapılmıştır.
Reyhanlı katliamını anlamak için, bu üç olasılığı ciddi olarak tartışmalıyız.
Benim yaptığım okumalar, birinci olasılığı ön plana çıkartıyor.
Reyhanlı katliamının çözüm süreciyle birebir bağlantılı olduğunu düşünmüyorum.
Suriye kriziyle ilişkili bir terör eyleminden bahsediyoruz.
Bu eylemin, Türkiye’yi Suriye bataklığına çekme amacını içerdiği düşüncesi dikkate alınmalıdır. Bu düşünce doğru da olabilir.
Ama, bu eylemle Türkiye’ye, tampon bölge kurmak gibi girişimlerde olma ve Suriye’ye karışma mesajının verilmek istendiği bana daha anlamlı geliyor.
Amerika, İsrail, Britanya ve Rusya arasındaki diploması trafiği; Obama’nın, Suriye’de daha aktif olması konusunda sıkıştırılması ve perşembe günü yapılacak Obama-Erdoğan buluşmasının ana gündem maddelerinin birisinin de “tampon bölge” olması; tüm bu gelişmeler, Reyhanlı katliamının nedenini ve mesajını oluşturmaktadır.
İçeride çözüm sürecinde olumlu gelişmeleri yaşarken, dışarıda güvenlik riski çok yüksek olan bir dönemdeyiz.
Risk içerde değil, dışarda.
Obama-Erdoğan buluşmasında bu risk ve nasıl yönetileceği, en önemli tartışma konusu olacak.