Fuat Keyman

Fuat Keyman

fkeyman@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gazetemiz yine çok başarılı bir gazetecilik yaptı.
İmralı Zabıtları başlığında, son günlerde gündemin merkezine yerleşmiş, BDP milletvekilleri Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve Altan Tan’ın, İmralı’da Abdullah Öcalan’la yaptığı görüşmelerin içeriğini yayımladı.
Böylece, Öcalan’ın ne söylediğini; Buldan, Önder ve Tan’ın sorularını ve düşüncelerini öğrendik.
Eğer zabıtlar doğruysa -ki doğru gözüküyor- bilgi kirliliğine açık bir ortamda, birincil kaynaktan verilere sahip olmuş olduk.

İmralı zabıtları
Namık Durukan’ın özel haberini dikkatle okudum.
Okuduklarım, İmralı sürecine desteğimi ve başarı umudumu arttırdı.
Toplum gibi bazı şüphelerim vardı. Bu sürece destek vermeliyiz düşüncesinin haklı olduğunu bir kere daha gördüm.
Yaşadığımız süreç, bölünme ya da ayrılma taleplerini içermiyor. Demokratik özerklik ya da kurucu kimlik konuşulmuyor.
Aksine, eşit vatandaşlık ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi konuşuluyor.
Süreç yeni anayasayı çözümün merkezine oturtuyor. Meclisi, sivil toplumu, akil insanları, yani “siyasal-sivil-kamusal akıl”ı önemli görüyor. Siyaset alanını genişletiyor. Sorunun siyasetle çözülmesini ön plana çıkartıyor.
Toplumun desteğini alabilecek makul taleplerin yapıldığı bir süreci yaşıyoruz.
Ama, bu süreç zor ve ciddi riskleri içeriyor.

Kandil henüz ikna olmadı
En önemli risk, Öcalan’ın da açıkça vurguladığı gibi, Kandil. Kandil hala ikna olmuş değil. İkna olması da kolay gözükmüyor. Öcalan’ın, Kandil’i ikna etmesi lazım. İkna edemezse, PKK’nın silahsızlanması mümkün olmayacak. Ama, bu, bu sürece büyük yatırım yapmış Öcalan’ın sonunu da getirecek. Liderliği bitebilecek. Öcalan bunu biliyor. Ama risk alıyor. Sürece irade ve başarı inancıyla bakıyor.
Öcalan, başarılı olursa, liderliğini ve tek adamlığını sürdüreceğini biliyor.
Bu nedenle, bugün en kritik soru; Öcalan’ın örgüt üzerinde ne kadar gücü ve etkisi olduğu? Öcalan gerçekten güçlü mü?
Bu konuşmalardan, risk alan Öcalan’ın güçlü olduğunu da görüyoruz.
Bakalım göreceğiz.
Bitirirken dört noktanın altını çizmek istiyorum.
Birincisi, Öcalan, uzun süredir hapiste olan bir lider. Hala da, PKK’nın tek lideri. Yaptığı aşırı ego temelli çıkışları, bu temelde de görebiliriz.
Bence, esas önemli olan soru, bu sürecin, başta AK Parti Hükümeti olmak üzere, nasıl yönetileceği?
Öcalan’ın söyleminden ben bu konuda olumlu mesajlar çıkartıyorum.

BDP’ye bakmak yeterli
İkincisi, ilginç olarak, Öcalan’ın üzerinde çok durduğu, “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı” ve “yerel yönetimlerin güçlendirilmesi” konuları, CHP’nin bu bağlamda parti programında söylediklerine benzer nitelikte.
Bakalım CHP, bu sürece desteğini nasıl konumlayacak?
Üçüncüsü, İmralı süreci, bir süreç olarak, siyasetin önünü açıyor ve siyaset yaparak sorunları çözmek noktasında çok faydalı oluyor. Bunun için, BDP’ye bakmak yeterli. BDP, bu süreçte, edilgen konumundan çıktı, aktif olarak siyaset yapmaya başladı. BDP, aktif ve etkili siyaset yaparak, sürece katkı veriyor. Bu çok olumlu. Çünkü, BDP’nin siyaset yapmayı tercih etmesi, PKK’nın silah bırakmasının olası olduğunu da bize söylüyor.
Dördüncüsü, İmralı sürecinde hesaba katmamız gereken çok önemli bir nokta da, devlet aklının Kürt sorununa bakışında son dönemde ortaya çıkan değişim.
Küresel ekonomik kriz ve Arap Baharı süreci içinde, devlet aklı Kürtlere, Türkiye’nin güvenliği için, bir sorun olarak değil; aksine, katma değer yaratacak ve işbirliği yapılacak bir ilişki, bir aktör olarak bakmaya başladı. Türklerle Kürtlerin işbirliğinin, Türkiye’yi güvenlik ve ekonomi alanlarında güçlendireceği düşünülüyor. Zaten, devlet aklındaki bu gerekli değişimdir ki, İmralı sürecini başlattı.
Öcalan’ın söylediklerine, devlet aklındaki bu değişim temelinde de bakmamız gerekiyor. Bu soruya yanıtı ve “başkanlık tartışması”nı yarınki yazıya bırakıyoruz.