Yazarlar Generallerin "ekran" tutkuları...

Generallerin "ekran" tutkuları...

23.02.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Generallerin "ekran" tutkuları...

Generallerin ekran tutkuları...

Orhan TOKATLI

ABD Başkanı Clinton'un, Irak'ı vuracağını açıklamasının hemen ardından, Türkiye'de kıyamet kopuyor... Sanırsınız "Normandiya" çıkarmasının hazırlıkları yapılıyor... Ya da birinci, ikinci İnönü savaşlarının kararı veriliyor... Daha ortada fol yok yumurta yokken, acül Ecevit'in mantığı doğrultusunda "arabuluculuğa" soyunuluyor ve Dışişleri Bakanı alelacele Saddam'ın huzuruna çıkartılıyor... Bakan Cem'in daha sonra krizi önlemenin huzur ve rahatlığı içinde Çin ve Vietnam gezisine çıkması garip karşılanıyor, adeta çok başlı dış politika uygulamasından kaçıyor izlenimi veriyor...
Başbakan Yardımcısı'nın, "Saddam'ın onuru" ile ilgili sözleri de bir süre kamuoyunda tartışılıyor...
Ülkenin devasa siyasal, sosyal ve ekonomik sorunları bir anda gündemden düşüyor... TV'ler, ekranlarına, Turgut Özal'ın yönlendirdiği birinci Körfez Savaşı anılarını taşımakta gecikmiyor... O dönemde görev üstlenen emekli apoletlilerle siviller de çeşitli kanallarda boy gösteriyorlar...
"Vatan kurtaran aslanların" bir bölümü, devrin Cumhurbaşkanı'nın tüm diretmelerine karşın Türkiye'nin savaşa girmesini nasıl önlediklerini anlatıyor, diğer bir bölümü de alay'la, tugay'la veya tümen'le petrol bölgesi Musul'a kadar gidilebileceğini savunuyor...
Programlarda çoğunlukla komuta kademesindeki generaller, amiraller konuşturuluyor, gazeteler onların demeçlerini çarşaf çarşaf yayınlıyor...
Politikacıların "ekran sevdalısı" oldukları biliniyor da askerlerin böyle bir davranış sergilemelerine ilk kez rastlanıyor...
Özellikle dış ilişkilerle ilgili "devlet sırrı" olması ve "tarih yazarlarına" bırakılması gereken bilgilerin ifşa edilmeleri hiç de hoş karşılanmıyor...
Hanefi Avcı hakkında suç duyurusunda bulunan Genelkurmay'ın bu konulara da ağırlık koyması gerekiyor...
Görüş belirtmelerinde Silahlı Kuvvetler'in kimi zaafiyetlerinin irdelenmesi ise dikkat çekiyor, benimsenmiyor...
* * *
"DEM'DE" demlenmenin tadı bir başka oluyor...
Orta direğin kesesini yormayan salaş meyhanenin sahibesi Semra TEKKÖK'ün hazırladığı mezeler insanları içki içmeye adeta teşvik ediyor...
Çankaya'da Dalyan balıkçıdan keyfe ve zevke uygun alınan balıklar anında tavaya sürülüyor...
TÜTAV Genel Başkanı Kemal Baytaş'ın koordinatörlüğünde kimi gazeteciler, politikacılar ve bürokratlar belirli günlerde burada bir araya gelip memleketi kurtarıyorlar...
Cumhuriyet yazarı Mehmet Kemal'in "öğle rakısı" muhabbetlerini dillendirdiği kitabı, masanın baş yapıtı olarak elden ele dolaştırılıyor...
Ancak rakı fiyatlarına peşpeşe yapılan zamların, keseleri zorlamaya başladığı dönemlerde "şarap kültürünün" geliştirilmesi yönünde alınan ortak karar hemen yürürlüğe konuluyor... Patron Erdal'a bu değişiklik tabii ki fiyat artışı olarak değil kırmızı şarabın kalp damarlarına olumlu etkisi biçiminde yansıtılıyor... Bu görevi de ünlü göğüs cerrahı Prof. Dr. Ümit Özyurda üstleniyor...
Bir oda büyüklüğündeki mekana sığdırılabildiği kadar sığdırılan masalarda yudumlanan içkilerle, toplum bireylerinin yakındıkları siyasal, sosyal ve ekonomik sorunlar zamanın verdiği ölçülerde tartışılıyor, değerlendiriliyor...
O gün çağrılı olan politikacı ya da bürokratlardan da, konuşulan konularla ilgili görüşler alınıyor, yorumlar dinleniyor...
Kemal Baytaş'ın Turizm ve Tanıtma Bakanlığı Müsteşarlığı döneminde sergilenen bürokratik çarpıklıklarla ilgili anılarını anlatmaya başlaması, Orhan Tokatlı'nın da aynı yıllara rastlayan gazetecilik serüvenlerini dile getirmesi masa sohbetinin en dramatik dakikalarının yaşanmasına neden oluyor...
Eğlenceli fıkralarla da süslenen konuşmalar Orhan Veli'nin "NE ATOM BOMBASI, NE LONDRA KONFERANSI" dizesiyle başlayan şiiri; "NE KÖRFEZ SAVAŞI, NE SUSURLUK DAVASI" şekline dönüştürülerek sürdürülüyor...