Gökçer Tahincioğlu

Gökçer Tahincioğlu

yuzlesme@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Uyuşturucuyla topyekün savaş!

Toplumun farklı kesimlerini bir araya getirecek 2. Uyuşturucyla Mücadele Şûrası uyuşturucuyla savaşta kilometre taşı olacak.

Uyuşturucudan 3 yıllık tedavi sonunda kurtulan H.K. anlatıyor:

H.K., uyuşturucu tedavisi sürecini, “Tam bir kâbustu” diye anlatıyor: ‘Önce kendin karar vereceksin. Kendin karar vermiyorsan bırakamazsın. Bir süre sonra zarar gördüğünü bile bile devam ediyorsun. Artık seni aşıyor içip içmeme kararını vermek...’

Gözümüzden anlıyorlarmış

Burası, Ankara’da herkesin biraz ürkerek, biraz hikâyeler katarak anlattığı Çinçin’in girişi.

Haberin Devamı

Çocukluğu ve gençliği burada geçmiş, uyuşturucudan ancak 3 yıllık bir tedavi sonunda kurtulabilmiş H.K., eliyle evleri göstererek anlatıyor:

“Dışarıdan gelenler mahalleliyle satıcı karıştırır. Zannederler ki bütün mahalle uyuşturucu müptelası, bütün mahalle hırsız. İçlerinde yok mu, var. Satıcısı var, hırsızı var, dolandırıcısı var. Ama evini kaybedip bu mahalleye göçen, yaşadığı toprakları bırakıp buraya gelen, başını sokacak yer bulamayıp buradaki en mezbele evi kiralayan da var. Hepsi birbirine karışınca, bu mahalle de belalı bir yer olarak anılmaya başlandı.”

“Belalı bir yer değil mi?” diye soruyorum.

“Doğrudur. Ama bak ben burada büyüdüm ve hiç zarar görmedim kimseden. Ama taksiye atlayıp uyuşturucu almaya geliyorsan başka. Eskiden ateşler yakılır, o ateşlere yaklaşan arabalara sorardı çocuklar. ‘Abi bir şey lazım mı?’ diye. Şimdi bunlar pek kalmadı. Ama bazı caddelerde arabayla gezinirsen, durursan gelip soran olur elbette. Rakamda anlaşamazsan, başka bir tartışma yaşarsan başına kötü şeyler de gelebilir. Eskiden mahalleye bunun için gelenlerin sayısı bin kişiydi örneğin, şimdi 50. Artık başka yöntemler var. Buraya kadar gelmeye çok gerek kalmadı.”

‘Tam bir kâbustu’

H.K., kentsel dönüşümün mahalleyi suçtan arındırmaktan çok, daha belalı bir yer haline getirdiği görüşünde.

Eski mahalleli kalmamış, daha uzağa gitmişler. Yeni gelenleri kendileri de çok tanımıyormuş.

H.K., 3 yıllık uyuşturucu tedavisi sürecini, “Tam bir kâbustu” diye anlatıyor.

Haberin Devamı

Fotoğraf vermek istemiyor, isminin baş harflerinin bile gerçek ismine uygun kodlanmasına karşı çıkıyor.

“Lisede başladım esrar kullanmaya. Önce sigara gibi geldi, istediğimde bırakırım diye, hoş onu da halen bırakamadım. Arkadaşlar alıyordu işte bir fişek (tek içimlik esrar). Gidip boş bir yerde içiyorduk. Sanıyorduk ki herkesten farklıyız, bunu içince daha farklı oluyoruz, kafamız boşalıyor, dünyanın derdi bitiyor. Öyle değilmiş. Bir süre sonra yetmedi tek fişekten çok kişinin içmesi. Kimseye yetmedi. Kova (esrarın yoğun olarak içilmesini sağlayan bir yöntem) yapmayı öğrendik. Bir baktık ki hemen her gün içiyoruz, her fırsatta kullanıyoruz kimse de anlamıyor. Meğer herkes içtiğimiz an gözümüzden anlıyormuş. İsmimiz esrarkeşe çıkmış. Acıyarak bakmışlar bize. Üniversite sınavına girerken rahatlamak için iki üç nefes çektiğim bile oldu. Kazanamadık. İşe girdim. Bir süre sonra yapamadım. Sıkılıyordum. Belki de anlıyorlardı içtiğimi, bilmiyorum. Atladım gittim bir hastaneye. Sıra beklemekten yoruldum. Başka yere gittim sosyal güvence sordular. Başkasına gittim, anamın babamın iznini istediler. Ben zaten gizli bırakmaya çalışıyorum, ne izni. Bir arkadaş söyledi, bir tedavi merkezi varmış, AMATEM’lerden biri. Şimdi kapandı orası. Oraya gittim, iyi karşıladılar. Gidiyorum, geliyorum. Kapıdan her çıkışta torbacı geliyor yanıma. Kimse de müdahale etmiyor. Meğer içeride yatanlara bile satıyormuş. Dedi ki ‘abi, bizim en büyük pazarımız bura. Rahat rahat satıyorsun.’ Orayı da bıraktım.”

Haberin Devamı

Hâlâ korkuyor

H.K., 2 yıl boyunca denemelerinden olumsuz sonuç alınca, bir gün annesiyle konuşmaya karar vermiş. Tanıdıkları bir doktora gitmişler. O da bir üniversite hastanesinin tedavi merkezine yönlendirmiş. Kolaylık sağlanmış tedavi boyunca. Saatlerce sıra beklememiş, doktorla 5 dakika görüşüp çıkmamış. Psikiyatrist desteği altında, iradesini sonuna kadar zorlayarak bırakmayı başarmış. Hâlâ korkuyor yeniden başlamaktan.

“Abi, sigara gibi. Bir tane içersem bir şey olmaz dersin, yeniden başlarsın. Kırk yılda bir keyif için içen arkadaşlarla bile görüşmüyorum.”

H.K., arkadaşlarının ise kendisi kadar şanslı olmadığını düşünüyor:

“Önce kendin karar vereceksin. Kendin karar vermiyorsan bırakamazsın. Yani isteyerek alıyorsun, içiyorsun. Bir süre sonra zarar gördüğünü bile göre de devam ediyorsun. Artık seni aşıyor içip içmeme kararını vermek. O arkadaşlarım, zarar gördüklerine inanmadılar. Şimdi kimbilir hangisi ne alemde, hiç haberim yok, kimsenin yok.”

‘Sorun sadece İstanbul değil’

Türkiye, son dönemde yeniden gündeme gelen ‘zombi’ görüntülerini tartışıyor. Merdivenlerde bayılıp kalmış, bir apartmanın önünde yığılmış, kaldırımda uyumuş, ayakta durmakta güçlük çeken, bilinçleri yerinde olmayan gençler. Görüntüler özellikle İstanbul’dan geliyor.

Ancak gerçekten sorun İstanbul’la mı sınırlı, bu görüntüler aniden nasıl gündeme geldi. Üst düzey bir emniyet yetkilisi, sorunun İstanbul’a değil tüm Türkiye’ye ait olduğuna işaret ediyor:

“Medya, vatandaşlar elbette, doğal olarak İstanbul’daki birkaç görüntüye odaklanıyor. Aynı görüntüler sık servis edilince de sanki yoğunluk burada gibi algılanıyor. Öyle değil. Türkiye genelinde bir mücadele var. Elbette sorunlu alanlar da var. Ancak emniyet boyutu sorunun en az yaşandığı kısım. Çok büyük boyutlu operasyonlar yapılıyor. Ancak İstanbul’da bir akşam, bütün torbacıları, kullanıcıları gözaltına alırsanız bile ne konulacak yer, ne bir merkez var. Diğer kentlerde de durum aynı. Bazı dönemlerde, mücadelede çok yol aldığımızda bile aniden benzer görüntüler devreye sokuluyor ve İstanbul örneğinde olduğu gibi sanki bir şey yapılmıyor algısı yaratılıyor. Bu iki sonuca yol açıyor. Sorun İstanbul’da ve bir şey yapılmıyor algısı devreye sokularak uyuşturucu satıcıları cesaretlendiriliyor. Diğer kentlerdeki sorunlar görünmez kılınıyor. Entegre bir çalışma yapılmadan sonuç alınması mümkün değil. Torbacıyı yakalayacağız, bağımlı tedaviye alınacak. Aile ile işbirliği yapılacak. Yatırılacak merkezdekiler uzman olacak. Satıcı ile müşteri arasında konumlanacağız. Sıfırlamak ancak çok yönlü çalışma ile mümkün. Bir de sanki uyuşturucuyu işsizler içiyor gibi bir algı yaratılıyor. Doğru değil. Her sosyal sınıftan kullanıcı var.”

Sosyal medyadan randevu

Z.T., esrarla 13 yaşında tanışmış. Okulun tuvaletinde ilk kez içtiğini söylüyor. Ankara’daki okullarda o dönem esrarın çok yaygın olduğunu anlatıyor:

“Esrarın torbasını bugünün parasıyla 5-10 liraya bulabiliyorduk. Taksiciye söylüyorduk o alıyordu, mahalleye (Çin-Çin bağları) giden varsa o alıyordu. Kendi yetiştirmeye başlayanlar oldu. Sonra bu bonzai çıktı. Ankara’da çok yaygın değildi. İstanbul’da ise esrar bulunmadığında 3-5 liraya poşetini sattılar. Bursa’dan, Sakarya’dan arkadaşlar arıyordu, sadece bonzai bulabiliyorlardı. Zehir bildiğin. Bitki bile değil. Kullanmak isteyen bulur. Artık eskisi gibi değil. Bir torbacı tanıyorsan yazıyorsun Facebook’tan. Bir sahte adres alıyor. Adama diyorsun şu adresteyim, domates getir. Alıp getiriyor kapına. Kimse kimseyi tanımasa da olur. Açıktan bir şey konuşulmuyor. Ya da torbacılar var her semtte. Günün bazı saatlerinde bazı yerlerde oturur onlar. Tanıyorsan gidersin oturursun. Kim nasıl tanıyacak?”

‘Uyuşturucu Şurası toplanıyor’

Türkiye, 2015’ten sonra, uyuşturucu ile entegre mücadele için Eylem Planı oluşturdu. İlgili bakanlıkların katılımıyla Uyuşturucu ile Mücadele Yüksek Kurulu kuruldu. Yüksek Kurul’a bağlı, Uyuşturucu ile Mücadele Kurulu oluşturularak, koordinasyon görevi Sağlık Bakanlığı’na verildi. Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz’a yapılan çalışmaları sorma imkânı bulduk.

‘En az 1 kez’

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un Ramazan Bayramı sonrası yapılacağını açıkladığı 2. Uyuşturucu ile Mücadele Şurası’nın hazırlıklarını da yürüten Yılmaz, sorularımıza şu yanıtları verdi: “Dünya genelinde 15-64 yaş arası genel nüfusta uyuşturucu kullanım sıklığı yüzde 5.2’dir. Dünyada her 20 kişiden 1’i yani yaklaşık 247 milyon kişi uyuşturucu kullanmaktadır. Avrupa ülkelerinde her hangi bir uyuşturucu maddenin en az bir defa kullanım yaygınlığının Fransa’da yüzde 41, Danimarka’da yüzde 36, İngiltere’de ise yüzde 34’tür.

Ulusal ve uluslararası raporlara yansımış ülkemiz verilerine bakıldığında ise 15-64 yaş arası genel nüfusta en az bir defa uyuşturucu kullanım yaygınlığının yüzde 2.7 olduğu, başka bir deyişle yaklaşık 1.3 milyon kişinin herhangi bir uyuşturucu maddeyi en az bir kez denediği yer almaktadır.

Riskli bölge

Tüm bu veriler birlikte değerlendirildiğinde jeopolitik konumu itibariyle uyuşturucu açısından riskli bir bölgede bulunan ülkemizde terör örgütlerinin en büyük finans kaynağı olan uyuşturucunun ülkemizdeki kullanım oranlarının, özellikle Avrupa ülkelerine kıyasla çok düşük seviyelerde olduğu görülmektedir. Ancak daha sorun küçük seviyelerdeyken ciddi tedbirler alınamaz ve ulusal stratejiler oluşturulamazsa bu sorunun büyüyerek Avrupa’daki seviyelere yaklaşacağını tahmin etmek zor değildir. Devlet mekanizmaları son dönemde basına yansıyan görüntüleri ortadan kaldırabilmek için birçok tedbir almaktadır. Ancak buna rağmen az sayıda da olsa bu tarz vakaların kamuoyunda fazlaca yer alması maalesef yapılan çalışmaların da etkisini azaltmaktadır. Hem uyuşturucu sektörünü cesaretlendirmekte, her şeye rağmen varlıklarını sürdürdükleri mesajını topluma vermekte hem de topluma uyuşturucunun ulaşılabilir yaygın kullanılan bir madde olduğu imajı verilerek özellikle gençlerin merak duygusundan da faydalanarak uyuşturucu maddeyi aramalarını teşvik ederek yeni kullanıcı kitlesiyle buluşabilmektedir.

Rehber niteliğinde

Adres verilerek yapılan haberler, uyuşturucunun yapılış şekline kadar verilen detaylar hatta maddi karşılığını büyüterek verilen haberler maalesef çocuk ve gençlerin gitmesi gereken adresi, fazla para kazanabilmenin kolay yolunu ve hatta uyuşturucu maddeyi nasıl üretebileceklerini öğreten bir rehber niteliği taşımaktadır. Sorunun sadece polisiye tedbirlerle çözümlenemeyeceğinden hareketle bu soruna çok paydaşlı multidisipliner bir yaklaşımla en üst düzeyde kararlılıkla müdahale edilmesi kararlaştırılmıştır.

‘Çalıştaylar organize edilecek’

Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, “Uyuşturucuyla mücadele alanında yapılması gerekenleri 15 başlık altında toplayan acil eylem planı taslağında yer alan stratejilerin, uyuşturucu ile mücadele alanındaki uzmanlar ve toplumun diğer kesimlerinden temsilciler tarafından değerlendirilmesi için, 28-29 Kasım 2014 tarihlerinde 1. Uyuşturucuyla Mücadele Şurası yapıldı. 35’i sivil toplum örgütü olmak üzere toplamda 111 farklı disiplinden yaklaşık 2000 kişi bir araya geldi. 2. Uyuşturucu ile Mücadele Şurasının da hazırlıklarına başladık. Çalıştaylar organize ederek çözüm önerilerini tespit etmeye çalışıyoruz” dedi.

Gözümüzden anlıyorlarmış


‘Zorlanmıyorlar’

Ankara Emniyeti’nde uzun yıllar uyuşturucu ile mücadele eden bir üst düzey emniyet görevlisi de benzer bir tablo çiziyor: “İhbar olmazsa bulmak kolay değil. Sosyal medya satışlarını, köşebaşı satışlarını ancak ihbarla bulabilirsin. Onun dışındakilere, büyük satıcıya, mahallelere operasyonlar yapıyoruz. Alıcı rolünde bağlantı kuruyoruz. Bir dönem 8 liraydı tek kullanımlık esrar. Operasyonlardan sonra öğrendik ki 28 liraya çıkmış. Uyuşturucu bulamaz hale getirdik. Kalıcı çözüm entegre çalışmadan geçiyor. Sorun yakalamakla bitmiyor. Son dönem 12 yıldan az ceza alan satıcı görmedim. Aylık tutuklanan kişi sayısı 100’ün altına düşmüyor. Bu bir başarı. Ancak, sokakta her ay 100 kişi yakalamak bir başarısızlık. Demek ki satıcı bulmakta zorlanmıyorlar.

Gecede 300 lira

Bunun sebebini sorduğumuzda, emniyet yetkililerinin yanıtı ortak: Kolay para. “Satıcı bu riske giriyor. Gecede 300 lira kazanıyor misal. Kim kazanabiliyor bu parayı. Bir de garanti veriyorlar. Yakalanırsan konuşma diyorlar. Kimden aldığını söylemiyor. Son dönemde Afganlar’ı, Suriyeliler’i, göçmenleri kullanıyorlar. Bir başka emniyet görevlisi ise 17-25 Aralık’tan önce polisin bazı sokaklarda önlem almadığına işaret ediyor: “Mahalleye ilk gittiğimizde kimsenin bizim araçları tanımadığını gördük. Hatta yanımıza gelen ‘mal lazım mı’ diyen oldu. Demek ki geçilmemiş buralardan. Fişeklerle birbirlerine haber veriyorlar.”

Beyoğlu’nda narkotik operasyonu

Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro ile Narkotik Suçlarla Mücadele Müdürlüğü ekipleri, Tarlabaşı Bulvarı Dolapdere Caddesi ile Hacıahmet ve Bostan mahallelerinde 6 adrese eş zamanlı operasyon düzenledi.

Gözümüzden anlıyorlarmış


Evlerde yapılan aramalarda bir miktar esrarla çok sayıda uyuşturucu hap ele geçirildi, 2 kadın ise gözaltına alındı. (AA)

YARIN: İNTERNETTEN ÖĞRENİYORLAR