Gökçer Tahincioğlu

Gökçer Tahincioğlu

yuzlesme@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Numune Hasta-nesi’nin önünde mahkûm yakınları bekleşiyordu.

“Benim çocuğum yaralı mı, bir şeyi var mı?”

Avukat-lardan biri, uzaktan görüp tanıdığı babaya bağırdı: “Ali, Ali...”

Avukat, o babanın çocuğunun Ulucanlar Cezaevi’ne düzenlenen operasyonda öldüğünü biliyordu.

Baba, oğluyla ilgili iyi bir haber alabileceği umuduyla koşarak geldi:

“Burada bekleme, Adli Tıp’a git istersen...”

Oğlunun cenazesini ancak 3 gün sonra alabilecek, gece vakti defnedebilecekti.

1999 yılının eylül ayındaki o operasyondan çok değil 2 yıl sonra, Numune Hastanesi’nin bahçesi yine tutuklu ve hükümlü yakınlarıyla, mahkûm koğuşunun önü jandarmayla doluydu.

Haberin Devamı

Hayata Dönüş adı verilen, ancak gerçek adının Tufan olduğu ortaya çıkan cezaevi operasyonlarından sonra, “Ne açlık grevi, hepsi yiyorlar” denilen mahkûmlar eylemlerini F tiplerinde de sürdürmüş, birçoğuna zorla müdahale edilmişti.

Zorla müdahalenin sonuçlarını kimse doğru düzgün bilmiyordu, ne doktorlar ne mahkûmlar ne yakınları.

Öğreneceklerdi, kötü bir biçimde.

300’e yakın gün açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerini sürdüren ve zorla müdahale edilen hükümlü ve tutuklular, birer birer rahatsızlandı.

Kimi yaşamını yitirdi, kimi Wernicke Korsakoff’a yakalandı.

***

Şimdi, yine bir eylül ayında, yine Numune Hastanesi’nin önünde bekleşiyor insanlar.

KHK ile mesleğinden ihraç edilen, Yüksel Caddesi’nde başlattığı, “bekleme” eylemi sonuç vermeyince Semih Özakça ile açlık grevine başlayan, bu süreçte, “örgüt bağı” keşfedilerek tutuklanan, buna rağmen eylemini cezaevinde sürdüren Nuriye Gülmen için bu kez.

Daha birkaç ay önce, “Ne açlık grevi, akşam yiyorlar” denilen Gülmen, sağlık durumunun kötüleştiği, kilo kaybının fazla olduğu gerekçesiyle cezaevinden Numune Hastanesi’ne sevk edildi.

Yakınları zorla müdahale edilmesinden endişeli.

Gülmen, zorla müdahale edilse bile sonrasında eylemini sürdüreceğini söylüyor.

Deneyimler, bu durumda en iyi ihtimalle Wernicke Korsakoff’a işaret ediyor.

***

Sadece, benzer eylemlere kapı açılmasın diye Gülmen ve Özakça’nın dosyaları aylarca ele alınmadı.

Haberin Devamı

Hoş alınsa da devletin, “masumiyet karinesini” bir kenara bırakıp, terör bağlantılarını kanıtlamak için haklarında kitap bastırmasıyla Gülmen ve Özakça için nasıl bir karar verilebileceği de ilan edilmiş gibiydi.

Haklarındaki davanın önceki duruşmasına getirilmediler.

Bir de üzerine, “Duruşmaya gelmediler” denilerek tutanak düzenlendi.

Geçtiğimiz perşembe yapılan duruşmaya ise Gülmen getirilmedi.

Özakça ise duruşmada, “Kararı verin, perde kapansın” dedi.

Duruşmadan çıkan kararlar elbette sürpriz değildi.

İster terörist olarak görün, ister mağdur, ister sadece insan.

İşleri için açlık grevine başlayan iki genç ölüyor.

OHAL Komisyonu’ndan gelen tek yanıt; “Yanıt yok.”

En azından bu iki ismin özel durumu nedeniyle dosyaları ayrılabilir, bir zemin yaratılabilir.

Bütün çağrıları reddettiler ama eylemi bırakmaları için aracılarla, ailelerle görüşülüp diyalog zorlanabilir.

Bırakmaları için toplumsal baskı bile denenebilir.

Perde kapanmasın, hâlâ çok geç değil.

Yaşamın asıl olduğunu gösterecek adımlar atılabilir.