Parkede çimen kokusu !

1 Mayıs 2008

Fenerbahçeli ve Galatasaraylı bayanlar arasındaki basketbol finali, iki kulüp arasında henüz birkaç gün önce oynanan futbol derbisiyle birbirine neredeyse “tıpatıp” benzerlikler taşıyordu...
Bir tarafta, zengin kadrosuyla sahaya “sezon içinde üç kez kazandım, nasıl olsa yine kazanırım” edasıyla çıkan Fenerbahçe... Diğer tarafta kısıtlı kapasitesini müthiş mücadele gücü, motivasyonu ve azmiyle yamayıp, elinden gelenin en iyisini yapmaya çabalayan, şutun değerini, savunmanın önemini kavrayıp, bir an olsun direncini ve inancını kırmayan Galatasaray...
Saynur Tozlu’nun 7,5, Didem Sarıca’nın 6 dakikalık katkısını bir kenara bırakırsak, Galatasaray’ın, ezeli rakibi karşısında 40 dakika süren beş kişilik savaşımı, kaybetseler bile alkışı fazlasıyla hak ediyordu...
Yegane pivotu Ujhelyi, “forvetten bozma” power forveti Young ve Johnson ile Fenerbahçeli uzunların hem içerden, hem de dışarıdan “tozunu atan” (29/45 isabet) sarı - kırmızılılar, 40’ar dakika sahada kalıp çoğu erkek oyuncunun bile

Yazının Devamı

Ligin dibi tuttu!

22 Nisan 2008

BEKO Basketbol Ligi’nde son haftalara girilirken, “aşağı yukarı” şekillenen zirvede takımların sıralamadaki yerleri neredeyse şekillendi. Ancak alt sıralardaki kümede kalma mücadelesi, son haftada bile “koyu kıvamıyla” kaynamaya devam ediyor...
Beşiktaş Cola Turka, TTNet Beykoz’u evinde yenerek “pratikte” ikinci lige yollarken, Boğaz’ın yargıçları “teoride” hâlâ kurtulma ümitlerini “derinden” hissetmeye devam ediyor... Derinden derken; açalım... Beykoz’un halihazırda Tahkim Kurulu’na giden “itirazı” sürüyor. Beykoz’un, ligin ikinci yarısında Alpella’ya sahasında Serhat’ın son saniye üçlüğüyle kaybettiği maçta “kural hatası” uygulandığına dair yaptığı itirazın yanısıra, camiada dolaşan “küme düşme kaldırılsın” söylentileri de “ümit ışığı” olarak ortamı “ışıl ışıl” aydınlatıyor...
Beykoz’un kurallar çerçevesindeki “matematiksel” düşüşü yanında, Darüşşafaka ile

Yazının Devamı

Kızı - yorum!

13 Nisan 2008

Kızıyorum; hem de çok kızıyorum !.. Kızıyorum; çünkü Galatasaray Cafe Crown, sahada verdiği mücadele, kazanma azmi ve özgüveni resmen “baltalayan” hatalar zinciriyle dün kendi kendini imha etti adeta !..
Rakip “kolay” değil, Avrupa’nın en güçlü ligi İspanya’nın ikinci basamağındaki Joventut Badalona’ydı ve adı üstünde bu bir yarı finaldi; bu kadar çok hatayı kesinlikle kaldırabilecek bir oyun değildi... Sıradan bir rakiple değil, Joventut Badalona ile oynuyorsun, iyi de oynuyorsun... Ama sahada verdiğin emeğin karşılığını almak varken, iyi savunma yapıp, rakibi bozup, tam Hite’ın kanatlarında havalanmışken, bir anda anlamsız bir şekilde “kendini sınar gibi” pike yapıp, yere çakılıveriyorsun !.. Ve bunu koca 40 dakika boyunca, sanki önceden hazırlanmış gibi “periyodik” olarak yapıp, maçı avuçlarının içine alıp alıp, güvercin gibi salıveriyorsun !.. Rakibi her yakaladığında, onlar reaksiyon vermeden, balyozu kendi başına kendin indiriveriyorsun !..
22 top kaybının çoğunda, top rakibin

Yazının Devamı

İsteyen kazandı!

11 Nisan 2008

Efes Pilsen’in, Aris’e kaybettiği olaylı Avrupa Kupa Galipleri Kupası finalinden tam 15 yıl sonra geldiğimiz Torino, buram buram stres kokan, “ilginç” bir derbiye ev sahipliği yaptı dün...
Bu derbiyi strese sokan, takımların normal performanslarının (Galatasaray savunması hariç) altında bırakan iki büyük camianın oyuncular üzerinde oluşturduğu “galibiyet baskısıydı” elbette...
Oyunu beklentilerin ötesine taşıyan, tüm tahminleri altüst eden ise Beşiktaş’ın “nasıl olsa kazanırım” havasıyla başlayıp koca sezonu “çöpe atma” vurdumduymazlığının yanında, Galatasaray’ın “cansiperane” savunma direncini müthiş kazanma arzusuyla harmanlamasıydı...
İşte böyle bir atmosferde “sıradışı” başladı derbi; öyle de devam etti... Maçın “mutlak favorisi” olarak gösterilen Beşiktaş’ın sahada dakika dakika eriyip kayboluşu, “çeyrek” Hüseyin’li Galatasaray’ın ise Hite’ın omuzlarında yükselişi, sarı - kırmızılılar’ın omuzlarına “turnuva

Yazının Devamı

Böyle desteğe böyle sonuç!

4 Nisan 2008

Fenerbahçe, Montepaschi ile Siena’da oynadığı ilk maçta savunma direncini 40 dakikaya yayamamanın bedelini ödemişti...
Dün ise bu anlamda neredeyse tüm 40 dakika boyunca İtalyan rakibinin “boyunduruğunda” geçirdiği maçı “tek celsede” kaybetti.
Fenerbahçe’nin yapması gerekeni Montepaschi yaptı, maça “demir gibi” savunma ile başlayıp, hücumda da müthiş bir uyum içinde topu çevirip, sabırla oynayıp amacına ulaştı. Fenerbahçeli oyuncular bu süreçte hücumda bocaladıkça savunmada düştüler, savunmada düştükçe de her geçen dakika güneşte kalmış dondurma gibi eriyip bittiler sahada...
Rakibin makine gibi işleyen savunma direnci ve hareketli hücum düzenine “başkaldırmak” yerine, kolayı tercih edip, teslim bayrağını topyekün çekip, kaderlerine razı oldular !..

İstatistiksel uçurum
Fener, daha Montepaschi ile eşleştiğinde rakibin hareketli uzunlarını savunmakta zorlanacağı defalarca yazılıp çizilmiş, Mirsad’ın hazır olmaması, bu sıkıntıya

Yazının Devamı

Direnç farkı

2 Nisan 2008

Büyük ümitlerle geldiğimiz Siena’da dün gece “korktuğumuz da başımıza geldi”...
Bu zorlu seri öncesi baş ağrıtan ne varsa yaşadık Montepaschi Siena karşısında...
Rakibin ters gelen uzunlarını Mirsad ve Rasim ile savunma hayali, Mirsad’ın henüz hazır olmaması nedeniyle suya düşerken, Lavrinovic, kendisine göre ağır kalan uzunlarımıza karşı üç sayı çizgisinin içinden de, dışından da büyük üstünlük kurdu. Skor açısından kısır geçeceği “aşikar” olan böyle bir maçta direncin belirleyici olacağını söyleyip durmuştuk; öyle de oldu.

Bedeli ödedi!
Fenerbahçe, maçta ivme kazanıp öne geçtiği dakikaların kıymetini de bilemediği bir oyunu sahaya yansıttı. Maç içinde iki kez bunu yaşayan sarı - lacivertliler, rakibinin savunmada vites yükselttiği bu anlarda aynı karşılığı verememesinin bedelini de ödedi dün gece...
Kadro derinliğinin artılarını sahaya yansıtamadı, 7, taş çatlasa 8 kişi ile oynayan rakibine karşı bu anlamda da geride kaldı.
Her şeye rağmen eminim ki

Yazının Devamı

Tekerrürün böylesi!

27 Mart 2008

Sene 2007, Avrupa Şampiyonası, yer İspanya... Kaya Peker, İtalyanlar’ı denize dökmüş, ilk çeyrekte 11 sayı, 5 ribaund, 4 asist, 2 blokla oynarken bir anda kendini kenarda buluyor... Ve ne acıdır ki Kaya, maçın kalan bölümünde de “ihtiyaç hissedilmediği için (!)” oyuna alınmıyor !.. İtalya açık ara geriden gelip maçı kazanıyor !..
Sene 2008, BEKO Basketbol Ligi, yer Abdi İpekçi Salonu... Fenerbahçeli Gasper Vidmar, ilk çeyrekte Galatasaray potasına üçü smaç 10 sayı yapmış, rakip uzunlara nefes aldırmadan 4 ribaund, 1 blokla oyunu domine ederken bir anda kendini kenarda buluyor !.. Ve tıpkı Kaya gibi maçın kalan bölümünde oyuna tekrar girmesine “gerek görülmeden (!)” maçı öyle kenarda tamamlıyor !.. Galatasaray maçı 22 sayı geriden gelip çeviriyor...

Solomon’un silkinişi
Türk Milli Takımı’nın yaşadığı ilk faciada başrol oyuncusu coach Bogdan Tanjevic’ti. Ve yine dün, faciadan kılpayı dönen Fenerbahçe’nin coachluğunu da Bogdan Tanjevic

Yazının Devamı

Gizli kahramanlar

21 Mart 2008

Üç büyüklerin Avrupa kupalarında “topyekün” gerçekleştirdiği “basketbol devrimi”, aslında ilginç bir “evrim sürecinin” de uzantısı...
Bu süreç, coachların az para ile çok iş başarma becerisinden tutun da, gençlerle, tecrübelilere kafa tutma gibi çeşitli zeka ve özgüven becerilerinin hepsini birden bünyesinde barındırıyor...
Açalım...
ULEB Kupası’nda Beşiktaş Cola Turka ve Galatasaray Cafe Crown’ın geldiği noktayı özetleyecek olursak, her iki başarı hikayesinin de temelinde coachlar Ergin Ataman ve Murat Özyer’in “isabetli transfer becerisinin” yanında, “coaching yetileri” yatıyor. Türk basketbolunun bu iki “yükselen değeri”, oyun zekalarının yanında oyuncularla; özellikle yabancılarla kurdukları müthiş iletişimle verimi azami düzeye çıkarma becerisini gösteriyorlar. Yani sadece teknik anlamda değil, günümüz basketbolunun en önemli öğesi olan, hatta yeteneğin de önüne geçen “motivasyon”

Yazının Devamı