Kral Solomon ve Fenerbahçe

20 Mart 2008

O’nu “kral” diye çağıran ve elleri kızarıncaya kadar alkışlayan taraftarları selamlamak için bir tek pelerini eksikti sahada Willie Solomon’un...
Fenerbahçeli 10 bin taraftarın bu tanımlamasını “sapına kadar” haklı çıkaran, enfes basketboluyla, iki pota arasında gidip gelen o “sepet topunun”, “kralını oynayan” Solomon, dün bir kez daha herkesi kendisine hayran bıraktı...
Kimine göre çılgın, çoğu coach için kontrol edilmesi güç, hatta “tercih edilmeyen” bir oyuncu tiplemesi olsa da kesinlikle HER TAKIMDA OLMASI GEREKEN bir lider Willie Solomon... Klonlanıp saklanması şart !..
Sadece o muydu dünkü tarihi gecenin kahramanı; tabii ki hayır !..
Dün gece Abdi İpekçi’de elleri sıcak değil, sanki alev alev yanıyordu tüm Fenerbahçeli basketbolcuların...

Seyrine doyulmuyor
Amerikalısından, Türküne, Sloveninden Boşnağına, hatta kenarda oynayamadı diye içi içini yiyen Mirsadıy’la bile buram buram hırs, kazanma azmi ve isteğiyle doluydu sarı - lacivertli oyuncuların yüreği...

Yazının Devamı

Kuzu kuzu

4 Nisan 2004

<#comment>
<#comment>
Fenerbahçe, FIBA'nın bayanlardaki iki numaralı kupasında Macar rakibine o kadar kolay teslim oldu ki, akıl sır erdirmek mümkün değil. Sanki turnuvanın ev sahibi Sarı-Lacivertliler değil, Macar kızlarıydı. Stres küpüne dönmüş Fenerbahçe'ye karşı soğukkanlı oynarken, üçüncü çeyrekte maçı alıp götürdüler.
Sarı - Lacivertliler, ribaundlarda ve dış atışlarda çok etkili olan rakibine karşı maç boyunca aksadı. İyi top çevirip sabırla boş oyuncuyu bulan rakibinin bu özelliğine karşın çok ağır kalan Fenerbahçe, devrede geriye düşerken, Miller ve Donaphin'in pota altı sayıları farkın açılmasını önledi. Skorun ilk yarıda başabaş gitmesinde Sarı - Lacivertliler'in, Serap'ın oyuna girmesiyle birlikte ribaund almaya başlaması ve savunmasını sertleştirerek ilk çeyrekte yediği 24 sayının sadece yarıya yakınına izin vermesi etkili oldu. Ama Serap sakatlanıp çıkınca bu direnç de kendiliğinden ortadan kalktı.
Rakibin artan faul sayısı, ikinci yarıda Fenerbahçe'ye avantaj sağlayacak derken Macar takımının alan savunmasına dönmesi oyunun seyrini bir anda değiştirdi. Sarı - Lacivertliler, bu savunmaya karşı çok kötü hücum edince üçüncü periyotta sadece 10 sayı üretebildi.

Yazının Devamı

Size inanıyoruz

3 Nisan 2004

<#comment>
<#comment>
Bayan basketbolunda öncülüğü yıllar önce ezeli rakibi Galatasaray'ın elinden alan Fenerbahçe, yaptığı yatırımların karşılığını yavaş yavaş görüyor. Son yıllarda erkek takımının yapamadığını başararak, müzesine kupa üstüne kupa getiren Sarı - Lacivertli bayanlar, şimdi de Türk basketbol tarihinde bir ilke imza atmaya çalışacak.
İki Rus ve bir de Macar rakibiyle girişeceği bu mücadelede Fenerbahçe, en büyük silahı sakat olan Şükran'dan yoksun sahaya çıkacak. Ancak bu dezavantajına rağmen Fener'in bayanları için şampiyonluk uzak bir olasılık değil. Bugün seyirci desteğini de arkasına alarak diğerlerine oranla daha dişine göre olan Macar rakibini yeneceğine inandığım Fenerbahçe, biraz gayret edip, Rus rakiplerinden birini de finalde alt edebilecek kapasiteye sahip.
Yeter ki Sarı - Lacivertli renklere gönül vermiş olan taraftarlar, gelip iki gün boyunca Abdi İpekçi Salonu'nu hınca hınç doldurup, takımlarını desteklesinler.


Yazının Devamı

Bu topun adaleti yok

1 Nisan 2004

<#comment>
<#comment>
Bologna'da dün gece Efes ile Skipper arasındaki kora kor mücadele bir kez daha ortaya koydu ki basketbolun adaleti yok. Tüm sezon boyunca ortaya koyduğu basketbol ile otoritelerin bir numaralı Final - Four favorisi olarak gösterdiği Efes, adının ne "şanssızlık" ne de "kader" olarak tanımlanamayacağı garip bir sona, bilinmeyen bir güç tarafından "kurban" ediliyor sanki. Neredeyse oyunun başından sonuna kadar sahada "kazanacağım" diye bas bas bağıran Lacivert - Beyazlılar, Basile'nin son andaki mucizevi üçlüğü ile bir anda yıkılıp kalırken Final - Four şansı son haftaki mucizelere bağlanıyordu.
Sezon boyunca istikrarlı basketboluyla gönüllerde taht kuran Efes için üzülmemek elde değil. Skipper karşısında 'aslanlar gibi" mücadele edip varını yoğunu ortaya koymasa bu kadar kahrolmazdık. Basketbolun mağbedi Bologna'da müthiş seyirci baskısı ve strese rağmen "delikanlıca" savaşan Efes, eğer elenirse gerçekten yazık olacak çünkü sezon boyunca gösterdiği performans ile Final Four'u hakeden Efes Pilsen'di ama ne yazık ki basketbolun adaleti yok... Bunun adı ne şans, ne kader, maçı böyle kaybetmek ölümden beter.
Şimdi artık dizginler Efes'in değil Skipper'in

Yazının Devamı

Ha gayret Efes

25 Mart 2004

<#comment>
<#comment>
Euroleague'de bütçesiyle "ters orantılı" işler yapmaya devam eden ve Final - Four hedefine emin adımlarla ilerleyen Efes, dün de Abdi İpekçi'den Fransız Pau Orthez'i eli boş yolladı.
Türk basketbolunun milli takım düzeyinde arka arkaya altı Avrupa şampiyonası görmesine karşın vuramadığı "ekol" damgasını Avrupa'da parkelere yavaş yavaş kazıyan Lacivert - Beyazlılar, bu sezon ortaya koyduğu basketbol ile tarihi bir başarıya doğru da yol alıyor. Sezon başından bu yana, coach Oktay Mahmuti'nin disiplini ön planda tutan, sürekliliğe ve dirence dayalı savunma anlayışı, "Efes Pilsen istikrarının" en büyük özelliği olarak göze çarpıyor. Sezon içinde Kerem'in olmadığı büyük bir zaman diliminde devreye Ender'in girmesi, Prkacin'in sakatlığında tüm pota altı yükünü sırtlayan Kaya'nın yaşadığı sakatlıkta bu kez Ermal'in katkısı, Alper'in hem Granger, hem de Langdon'ın arkasında "joker" olarak görev alması, Nikolic'in "yedek kaldım" demeden her geçen gün artan performansı, çarkın nasıl iyi dişlilere sahip olduğunu gösteriyor.
Dünkü gece ilk yarıda yaşanan sıkıntı, Efes'in son birkaç haftadır çektiği savunma rahatsızlıklarından meydana geliyordu. Union Olimpija,

Yazının Devamı

Fener'in hediyesi

23 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Hem Fenerbahçe'nin, hem de Beşiktaş'ın birbirine "hediye etmek" için yarıştığı derbide Siyah - Beyazlılar, ev sahibinin "ısrarını" kırmadı, rövanşı rakip sahada aldı. Maçın ilk çeyreğinde Fenerbahçe, iki uzunu Walls ve Harvey ile Beşiktaş'ın pota altındaki ikilisi; Ruzic ve Nedim'e ofansif üstünlük kurup, hücumda da Erkan - Ayuso eşleşmesini avantaja dönüştürerek ilk beş dakikayı önde geçti. Ancak bu "yangın" fazla sürmedi. Beşiktaş, rakibini, Cuthrell'ı oyuna sokarak bozdu ve pota altı savunması "sıfır" olan Fenerbahçe'yi bu bölgeden vurmaya başladı. Mustafa, Cuthrell, Ayuso ve El Amin, adeta "yolgeçen hanını" andıran bu bölgeden buldukları "madeni" çok iyi değerlendirdiler. Yardımlaşmalı savunmayı ikinci çeyrekten itibaren daha iyi uygulayan Beşiktaş, Fenerbahçe'nin en önemli silahı hızlı hücumları da geriye çabuk koşup çözdü, devreyi de bu sayede sekiz sayı önde kapadı.
İkinci yarıda Fenerbahçe, pota altında Rasim - Walls ikilisini oyunda tutup, adam adama sert savunmasını Dickel'ın sürüklediği hızlı hücumlarla skora dönüştürünce maçın seyri bir anda değişti. Beşiktaş, bu bölümde ilk yarıda kullandığı pota altını düşünmek yerine, verim aldığı Cuthrell'i

Yazının Devamı

Tanrı'ya şükür !

16 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Beşiktaş, taraftarların yine "çirkin yüzüyle" ön plana çıktığı bir basketbol derbisinde daha Galatasaray'ı farklı yenerek "şampiyonluk" için Efes Pilsen ve Ülker'e "gözdağı" vermeye devam etti.
Kadro yapısı itibarıyla en büyük kozu "zorunlu" olarak "savunma" olan Galatasaray, bu felsefeyle çıktığı oyunda ilk çeyreğinde Beşiktaş karşısında istediğini aldı. Sarı - Kırmızılılar, bu anlayışını, ikinci çeyrekten itibaren "aceleci ve savruk", "uzun menzilli" atışlarla "ısrarlı" bir biçimde baltalamaya kalkışınca da adeta "harakiri" yaparak yenilgiye baştan zemin hazırladı. Kenarda bekleyen oyuncularıyla dahi Galatasaray'ın ilk beşinden daha etkili bir malzemeye sahip olan Beşiktaş da rakibinin bu zaafını anında lehine çevirdi. Tolga'nın oyuna girer girmez savunmayı toparlayıp, hücuma da dış atışlarla katkı vermesi, El Amin'in içeriye dalarak ürettiği sayılar, Beşiktaş'ı skorda bir anda ön plana çıkardı. İkinci yarıda da Galatasaray'ın panik atışları birbirini takip edince Beşiktaş, Mustafa ve Ayuso'nun spektaküler sayılarıyla farka gitti.
Dünkü derbi başladığında ortada tek bir Galatasaraylı yoktu, zaten "derbi tribünleri" de olaya "fazlasıyla toktu". İlk yarı

Yazının Devamı

Sistem, yıldız tanımıyor

9 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Basketbol Ligi'nin iki devini karşı karşıya getiren rövanşta zafer, "sistem takımı" Efes Pilsen'in oldu. Kadrosuna sezon başında ve ortasında yıldızlar katan, coachunu değiştiren, ancak arzuladığı ritmi yakalayamayan Ülker karşısında Efes "klasikleşen" oyun düzeni ve disipliniyle sonuca ulaştı.
Efes Pilsen için sistem takımı dedik; açalım. Pota altından ilk yarıda sadece tek bir basket bulabilen, diğer bütün sayıları Booker ve Naumoski'nin dış atışlarıyla üreten Ülker karşısında Efes Pilsenliler "paylaşımcı" oyun düzeninde hem skoru, hem de savunmadaki görevlerini üst düzeyde yardımlaşarak yerine getirdiler. Henüz ilk yarı tamamlandığında Efes Pilsen'de skoru 7, ribaundu 8, asisti ise 6 oyuncu paylaşırken, Ülkerspor'da ise skora 6, asiste 3, ribaunda ise 5 oyuncu katılım gösterebildi. Bu da Efes'te takım içi görev dağılımının ne kadar iyi uygulandığının açık bir kanıtıydı.. Efes'in, Avrupa Ligi'nde de tepeye tırmanmasını sağlayan "caydırıcı" sert savunması, dün de müthiş bir disiplin altında sergilendi. Maçın kırk dakikasına yayılan bu savunma anlayışı, Alper'in, ilk çeyreğin son beş dakikasında 13 sayı üreten Naumoski'yi "mükemmel" savunarak geri kalan

Yazının Devamı