Gözde Yener Birman

Gözde Yener Birman

gozdeyener1@hotmail.com

Tüm Yazıları

Seviyorum Don Kişot ruhlu kadınları... Kimseye minnet etmeden, sevdikleri işleri yapan ve o işte başarılı olanları... ‘Başarı’ kavramı tartışıladursun, insan bulunduğu yere yakışıyorsa ve bulunduğu yer de onunla el ele yürüyorsa, varsın başarı birçokları için hâlâ çok para kazanmak olsun. Bugün sevdiğim yazarlardan Gülşah Elikbank ile Sevinç Pastanesi Pazar Sohbetleri’nde sohbet ettik. Kafası başka çalışıyor, fantastik romanları var, sürekli anlatıyor... İyi ki de anlatıyor. Tavsiyem... Onu tanıyın, dünyanız renklenecek!

Haberin Devamı

Özel bir otel

- Yazarsın ve çok okunan kitapların var. Yazarlığa dair biraz geçmişine dönmek isterim. Bu tutku nasıl başladı?

Ben hep şöyle diyorum; beni hayat yazar yaptı. Sahiden de İstanbul’da epeyce iyi bir kariyerim varken, dünyanın ve insanların ve tabii aslında en çok kendimin mutsuzluğuna kafa yorarken, kendimi önce psikiyatri servisinde, sonra da masa başında bir roman yazarken buldum. Bu arada psikiyatri tedavisini bırakıp yüksek lisansımı psikoloji üzerine yapmam da pek isabetli oldu galiba. Yazmak şifalandırır. Ben bunun en iyi örneklerindenim. Nietzsche, “İnsanın amacı, kendini aşmaktır” der. Ben kendini tanımayan ve sevmeyen insanın başkasına ve dünyaya bir faydası olacağına inanmıyorum. Kendini tanımanın en iyi yolu da sanattan geçiyor. Romanlarımın çok okunmasını ise, hikâyelerimdeki gerçek aşka bağlıyorum. İnsanlar benim aşka olan inancımı seviyorlar ve benim kahramanlarımın gerçekliğine inanıyorlar. Bu, okurlarımla aramızdaki özel bir bağ.

- Seni yazar konseptli otelinle tanıdım. Bana çok ilginç ve cesurca gelmişti. Konseptinden bahsedebilir misin?

Evet, hayatıma yazarlık girince profesyonel iş hayatıma kendi yaptığım bir işle devam etmek için İstanbul’daki üst düzey yöneticilik görevimden istifa ettim. Ama sıradan bir iş yapmak istemiyordum. Beni yansıtmalıydı, içinde de edebiyat olmalıydı. Çünkü, hayatıma edebiyatsız devam edemeyeceğimi çabuk anlamıştım. Tüm bu düşünceler ortaya ‘edebiyat konseptli otel’ fikrini çıkardı. Bu konseptle Kültür Bakanlığı’ndan ödül de aldım. 15 odasını da edebiyatın önemli isimlerine ayırdığımız, koridorlarında ve odalarında yazarların el yazıları, özel eşyası ve kitapları olan farklı, ruhu olan bir mekân oldu otelimiz. Sonrasında birçok otelden konsept danışmanlığı teklifi de aldım, ama kabul etmedim doğrusu. Çünkü, ben konuya ticari bakmıyorum, sevdiğim, inandığım için bu konsepti yarattım. Otelin her detayında benim parmak izim var.

Haberin Devamı

- Türkiye’nin ‘ilk kadın fantastik üçleme yazarı’ diye geçiyorsun. Bir de Drakula’nın hikâyesiyle tanışman ve devamı var. Drakula’yı biraz senden dinlemek isterim ve senin kitaplarında nasıl şekil buldu?

Ben çocukluğumdan beri dünyaya olduğu gibi bakamıyorum. Hep görünenin arkasındakini merak eden, ona dair fikirler üreten bir çocuk oldum. O yüzden kalemim masala, fantastik öğelere ve gerçeküstüne yakın. Drakula’yı keşfetmem, 2004 yılında Romanya’ya yaptığım bir iş gezisi ile oldu. Beni gezdiren ekip Drakula’nın şatosuna götürüp, onun 3. Eflak prensi olduğunu, yüz binlerce kişiyi kazığa geçirdiğini ve Fatih Sultan Mehmet’in baş belası olduğunu söylediklerinde zihnimde bir ışık çakmıştı. İşte anlamak istediğim adam oydu. Yani bir insan neden, nasıl bu kadar zalim, kötü olur; onu anlamak istiyordum. Kim delirtmişti bu adamı? Sonrasında 5 kere Transilvanya gezisi yaparak, Yalancılar ve Sevgililer romanımı yazdım ve epey ses getirdi. Romanın izinden bir Transilvanya gezisi bile yaptı okurlarım.

Haberin Devamı

- Sürekli söyleşilerdesin. Yazarlık eğitimleri, paneller...

Yazmanın şifalandırdığına inanan biri olarak, insanların kendi acılarını veya dünyaya dair dertlerini yazarak ifade etmelerinin önemine inanıyorum. O yüzden de hem Beykoz Üniversitesi’nde hem de çeşitli özel kurumlarda yazarlık eğitimi veriyorum. Her ay İzmir’de kent söyleşilerinin içerik danışmanlığını ve moderatörlüğünü yapıyorum. Birçok belediyeye edebiyat projesi yaptım, festivaller için fikir verdim. Şimdi hayalim uluslararası bir iş yapmak.

‘Farklı düşünmek önemli’

- Bir kadın yazarımızın bu kadar aktif olduğunu görmek hemcinsim olarak gurur verici. Aynı zamanda çocuklara çok zaman ayırıyorsun. Onların hür hayal güçleri ve onlara tezat yetişkinlerin kısıtlı hayal güçleri. Çocuklara ne öğretiyorsun ve tepkileri ne oluyor?

Çocuk etkinlikleri her zaman ilk tercihim. ‘Medusa’nın Pusulası’ ve ‘Zehirli Hayal’ romanlarım, bu sene birçok okulun okuma listesine girdi. Ben çocukken sıradan, hatta normal bir çocuk olmadığımı biliyordum, ama çevremin bunu kabul edip beni anlaması çok uzun sürdü, çok üzüldüğüm zamanlar oldu bu nedenle. O yüzden mümkün olduğunca çok çocukla tanışıp onlara herkes gibi olmak zorunda olmadıklarını, hatta dünyayı diğerlerinden farklı düşünenlerin değiştirebileceğini anlatıyorum. Özellikle devlet okullarının davetini mutlaka kabul ediyorum. Keşke daha çok okula ve çocuğa ulaşabilsem. Çocukların birer filozof olduğundan eminim. Yeter ki, içlerindeki mucizeyi doğru şekilde kullanmaları için onlara yol gösterelim ve onları çok sevelim. Ayrıca bir anne olarak, kızımın geleceği için diğer çocukların hayatına da sihir katmam gerektiğine inanıyorum.

- Bizlere projelerinden bahsedebilir misin?

Şu an kent söyleşilerine devam ediyoruz. 20 Haziran’da konuklarımız Tuna Kiremitçi ve Agah Aydın olacak. Benim sorularımla aşkın psikolojisini ve musikisini konuşacağız.
Seferihisar’da geçen sene yaptığımız ve çok ses getiren Yazı Kampı’nı yine yapacağız, Ağustos ayında. Bir de İstanbul’da Temmuz ayında ‘Öykü Tamircileri’ olarak elindeki öyküleri bir türlü tamamlayamayanlara yardım edeceğimiz bir atölye yapacağız. Hepsi için sosyal medya hesabımı takip edebilirler.

KISA KISA...

- Yazmak mı, silmek mi?
Her zaman yazmak. Zaman zaten gerekeni siler.
- Gerçek?
Aşk ve ölüm.
- Motton?
Mutlu olmak, bir başkasına bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir. Bu yüzden kendi masalımızı kendimiz yazmalıyız.
- Aşk şart mı?
İlk şart.
- İmrendiğin yazar?
Ursula K. Le Guin.
- Sevmediğin insan karakteri?
Hep kendine dönük olan.
- Yaratıcılık mı, üretmek mi?
Yaratıcılık önemli ama hayata geçmeyen fikrin bir önemi yok.
- Seni tanımlayan üç kelime...
Tutkulu, şefkatli, kararlı.