Güldener Sonumut

Güldener Sonumut

ntvbenelux@gmail.com

Tüm Yazıları

İsveç ile Türkiye arasında gerilime neden olan eylemler ve Türkiye aleyhtarı gösterilerin diplomatik ve siyasi boyutları enine boyuna tartışıldı. Ancak henüz tartışılmayan ve aslında İsveç’in NATO’ya üyeliğiyle birlikte mutlaka irdelenip, çözüm bulunması gereken bir açı var. O da istihbarat boyutu.

Filmi biraz geriye saracak olursak eğer, İsveç, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaştan dolayı, tabiri yerindeyse apar topar NATO üyeliğine başvurdu. İsveç istihbarat teşkilatlarından ‘Säpo’ 2021 yılında yayınladığı tehditler listesinde Rusya, Çin ve İran gibi ülkeleri işaret ediyor. Säpo başkanı Charlotte von Essen, tehdit değerlendirme kitapçığının ön sözünde, ülkesinde demokrasinin habis emellere sahip ülkelerin eylemleri karşısında tehdit edilmeye çalıştığını vurguluyor. Üçüncü ülkelerin demokratik hakları süistimal ederek şiddete yol açabilecek eylemler tasarlamaya çalıştığını hatırlatıyor, başkanı olduğu güvenlik ve istihbarat teşkilatının temel görevinin merkezi hükümeti ile İsveç’in sırlarını saklamakla yükümlü olduğunu belirtiyor.

Haberin Devamı

İsveç’in askeri istihbarat teşkilatı ‘MUST’ da tehdit değerlendirme raporuna katkıda bulunuyor. Kurumun başında bulunan havacı Tümgeneral Lena Hallin demeçlerinde Rusya’nın bölgedeki habis eylemlerinden dolayı, İsveç’te güvenlik durumunun normal bir seviyede olmadığına dikkat çekmiş, gelişmelerin Avrupa’da güvenlik siyasası açısından ciddi bir krize doğru sürüklediğini vurgulamış. Yetmemiş, Rusya’nın temel hedefinin Avrupa’daki siyasi rejimlerin istikrarını bozmak olduğunun da altını çizmiş. Rusya’nın Avrupa’ya yönelik emellerinin geçici olduğunu düşünmenin bir yanılsama olacağını açıklayan Hallin, Rusya’nın temel amacının Avrupa’daki siyasi rejimlerin istikrarını bozarak, NATO’nun genişlemesini engellemek olduğunu ifade ediyor. Yetmiyor, bunun Rusya’nın ilk önceliği olduğunun altını çiziyor.

‘Uyumlu değiller’

Ekim 2022’de göreve gelen Ulf Kristersson hükümeti, iktidarlarının ilk ulusal önceliğinin NATO üyeliği olduğunu söyledi. Hükümetlerinin icraatlarını da bu yönde değerlendirmek gerektiğine vurgu yaptı. Lund Üniversitesi tarih bölümü ile Cambrigde Üniversitesi felsefe bölümünden master sahibi olan Dışişleri Bakanı Tobias Billström de ülkesinin NATO’ya üye olmak için gereken yükümlülüklerinin ‘bilincinde’ olduğunu iddia etmişti.

Haberin Devamı

Oysa Avrupa Birliği (AB) tarafından Rusya’nın kara propaganda yayın organı olarak tanımlanıp, üye ülkelerde yayın yasağı olan RT kanalında çalışan bir kişiden para alıp, Kremlin’le yakınlığıyla bilinen yarı Danimarkalı yarı İsveçli yabancı düşmanı bir siyasetçiye ülkede eylem yapma izni verilmesi, İsveç’in istihbarat birimleriyle, siyasilerin NATO üyeliği ve Rusya’nın oluşturduğu tehdit konusundaki söylemlerini ke-en lem yekün kılıyor. Sorun İsveç’teki kalitesi kendinden menkul siyasetçilerin Türkiye, NATO ya da ifade özgürlüğüne yönelik yaptıkları açıklamalardan kaynaklanmıyor.

İsveç’te sorun, istihbarat birimlerinin tehdit değerlendirme, oluşturma ve belirleme kıstasının NATO’yla uyumlu olmamasından.
Cambridge’te felsefe okumuş olan Billström, Wittgenstein’in ‘Tratatus Logo Philosophicus’, yani insanların dünyalarının sınırlarının kullandıkları kelimelerle sınırlı olduğunu da bilir. İsveç’in zaten üyesi olduğu Avrupa Konseyine değil, NATO’ya üyelik için başvuruda bulunduğunu hatırlaması ve söylemlerini bu doğrultuda ifade etmesi önemli. Zira bir başka İsveçli felsefeci Lars Bergström’ün ‘Eylemlerin alternatifleri ve sonuçları’ adlı doktora tezini okumuş olsaydı, ifade özgürlüğünü sekteye uğratmadan, Paludan’ın eylemlerini de engelleyerek, Türkiye’yi rencide etmeden, NATO’daki yükümlülüklerini yerine getireceğini göstererek bir siyasa geliştirebilirdi.

Haberin Devamı

İsveç istihbarat birimleri, NATO’nun İstihbarat komiteleri ve birimleri olan CİC ve JİSR ile uyumla çalışabileceklerini gösterme fırsatını değerlendiremediler. Bu çerçevede Säpo, ipe sapa gelmeyecek iddiaların arkasına saklanmak yerine, NATO üyeliği rotasını muhafaza etmek amacıyla siyasilere yardımcı olmalı. Eğer istihbarat ve tehdit değerlendirme şablonunu değiştirmezse, İsveç’in Litvanya zirvesine tam üye olarak katılması pek zor görünüyor.

İpe ‘Säpo’ gelmeyen İsveç istihbaratı ve Türkiye

Francisca Botsyn’den mesaj ve uyarı

Bu ismi duymamış olabilirsiniz. Çok normal. Gölgede çalışan bir kişi. Sadece ‘bilenler bilir’ misali bir profil. Görevini şimdilik vekaleten gerçekleştiriyor. Zira çalıştığı kurumun başkanı olan Jaak Raes, sağlık sebeplerinden dolayı görevinin başında değil şimdilik.

Belçika İstihbarat Servisi VSSE’nin başında olan Botsyn, Avrupa Parlamentosu’ndaki rüşvet skandalından sonra sessizliğini bozdu. Seçmiş olduğu medya kuruluşu da ilginç. Zira ‘Qatargate’ olarak adlandırılan skandalı gün ışığına çıkartan Belçika’nın yüksek tirajlı ‘Le Soir’ gazetesinden Louis Colart’a konuştu. Botsyn, rüşvet skandalıyla ilgili olarak basına ‘Le Soir’ gazetesinin yayınladığı istihbarat bilgilerinden duyduğu rahatsızlığı dile getirerek, hem gazetecilerin haber verme hakkına halel getirmeyecek ifadeler kullanıyor, hem de kurumsal açıdan neden rahatsızlık duyduklarını çok nazik bir şekilde ifade ediyor.

Özetle Belçika ile işbirliğinde bulunan üçüncü ülkelerin istihbarat teşkilatlarından elde edilen bilgilerin basına sızmasının ‘Belçika’nın sır saklayamadığı intibası yarattığı’ şeklinde ifade ediyor. ‘Siz haklı olarak gazetecilik görevinizi yerine getiriyorsunuz. Ancak bizim de kurumsal olarak sır saklamamız gerekiyor’ minvalinde bir sözü var.

İşbirliğinde bulundukları yabancı istihbarat birimlerine karşı Belçikalı birimleri zor duruma düşürdüğü, ancak Le Soir’ın da gazetecilik görevini yaptığını kabul ediyor. İstihbarat birimlerinin gölgede çalıştığı sürece daha etkili olduklarına vurgu yapıyor.

Söyleşide dikkat çeken unsurlar arasında, istihbarat birimlerinin demokrasiyi korumakla yükümlü olduğunu hatırlatıyor. Topladıkları istihbarat malzemesinin ‘yasal olarak kullanılabilecek nitelikte’ olmasının önemine vurgu yapıyor. Rusya-Ukrayna savaşından bu yana Belçika’da 21 Rus istihbaratçının sınırdışı edilmesine rağmen, Rusya’nın Belçika’da ‘bacadan pencereden’ yeni istihbaratçı sokmaya çalıştığını ifade ediyor. Rüşvet ve kaçakçılıkla mücadelenin de görevleri arasında yer almaya başladığına dikkat çekiyor. İsveçli mevkidaşının feyz alması gereken bir söyleşi.

İpe ‘Säpo’ gelmeyen İsveç istihbaratı ve Türkiye

Ursula Von der Leyen ile Michel çekişmesi tam gaz

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen (VDL) ile AB Konseyi Başkanı Charles Michel çekişme ve didişmeye devam ediyorlar. İki ‘lider’ arasındaki çekişme Türkiye ziyareti esnasında yaşanan koltuk kriziyle ortaya çıkmıştı. Krizin Michel’in VDL’den özür dilemesiyle bittiğini düşünmüştük. Ancak öyle değil. VDL, Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberta Metsola ile Michel’e haber vermeden Ukrayna Devlet Başkanının eşi Olena Zelenska’yı AP oturumuna davet etti. Michel, VDL’den önce Kiev’e gidip, Ukrayna Devlet Başkanı ile görüştü. VDL, Michel’e haber vermeden Ukrayna’ya acil mali yardım bilgisini açıkladı. Bu didişme böyle devam ediyor. Şimdilerde Michel 3 Şubat’ta AB-Ukrayna zirvesine katılmak üzere Kiev’e gidecek. VDL de Michel’den habersiz önümüzdeki Çarşamba 10 komiser ve bir düzine yabancı gazeteciyle Zelenskiy’le başbaşa görüşme ayarlamış. Görüşme anlaşılan hala gizli, zira VDL’nın haftalık resmi programında henüz görünmüyor.

VDL-Michel yarışması aslında Zelenskiy’e de yaramıyor değil. Ancak VDL ve Michel’in Ukrayna savaşını siyasi bir malzeme haline dönüştürme çabaları dikkat çekici. AB üyelerinden iki lidere tenefüsün bittiği ve artık sorumlu davranmaları gerektiği yönünde hiçbir uyarı gelmemesini de komik olarak tarif etsek yerindedir.