Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Bakanın iyisi giderken de alkışlanır

Konuklara, Beykent Üniversitesi’nde öğrenci, manken, Miss Turkey 2012 finalistlerinden Gamze Balım sorular sordu.

Ertuğrul Günay, çok kısa süre önce 5 yıldır sürekli yukarıda tuttuğu grafikten sonra bakanlıktan ayrıldı.
3-4 hafta öncesinden Şeffaf Oda’ya katılım tarihini belirlemiştik.
Görevi sona erince aradı...
“Programa gelmesem mi, çünkü bakan değilim artık” dedi.
Ben de “Katılırsa mutlu olacağımı” söyledim.
Kişilikler yanında bakanlık bir sıfattır. Başarıyla, şerefiyle taşıdı. Bizim dostluğumuz, “bakan” sıfatının çok öncesi, gençlik yıllarına uzanır.
“Sizi alkışlıyoruz” diyorum.
“Güneri Bey belki bu makama gelirken herkes alkışlanıyor. Giderken alkışlanıyorsa o işte insanın özleyebileceği bir şeydir. Allah bana bunu gösterdi” diye karşılık veriyor.

Atatürk ve Yunus Emre ile gönül bağı
Şeffaf Oda’da Atatürk konusu açılınca “Bir övüncümü paylaşmak isterim” diye söze giriyor:
“Atatürk’ün Selanik’teki evine birkaç yıl önce arkadaşlarımla gitmiştim, çok bakımsızdı. Yeni bir proje yaptık. Ve Sayın Serdar Bilgili de sponsor oldu. Evi bitirdik. Ben açmaya niyetleniyordum ama inşallah yeni bakan arkadaşım onu açacaktır.”
Ev, Yunanca, İngilizce, Türkçe dillerinden oluşan dokunmatik ekranlar ile Atatürk’ü ve o dönemi anlatan bir “bilgi merkezi” haline getirilmiş. Kronoloji takip ediyor.
Günay, Türkiye’deki Atatürk evlerini de yeniledi.
Günay, “15 yerde Yunus Emre ile ilgili mekânlar var. Bir yerde yatıyor muhtemelen ama 15 yer birden sahip çıkıyor. Onların da hepsinin iyileştirilmesi konusunda çalıştık” diyor ve ekliyor “Mustafa Kemal Atatürk ve Yunus Emre ile gönül bağım vardır.”
Sohbetin arasına ondan dizeler yerleştirecek kadar yaşam felsefesinde Yunus etkileri var.
Şiir tutkunu Ertuğrul Günay’dan bir şiir okumasını istiyorum...
Yahya Kemal’den şu mısralar nasıl da bir hal tercümesidir.
“Bir arslan esniyor gibi engin vakar ise
Rindin belâya karşı kayıtsızlığındandır.”
Ve ekliyor:
“Çok derin bir şey.”

Balkanlardan esen rüzgâr
Suzan Kardeş Kosova doğumlu.
Müziğe geçiş sürecini şöyle anlatıyor:
“Benim aslında mesleğim o biliyorsunuz. Sinema, televizyon, uzun yıllar makyözlük yaptım. Fakat yaklaşık 29 yıldır Sezen Aksu’yla çalışıyorum. Ömrüm boyunca minnettar kalacağım kendisine. Zira o bana hadi demeseydi ben burada olmazdım bugün.”
Suzan Kardeş’in babasının lakabı olan Bekri’den gelen (çok içen) “Bekriya Sofrası” adlı kitabı yeni çıktı.
Kardeşi Neriman Kardeş’le birlikte Balkan lezzetleri sunuyor.
Çoğu albümünün adı Bekriya...
Bir de Makyaj Odası adlı albümü var.
Şöyle özetliyor:
“O da makyözlüğümden dolayı. Makyöz odasında hep şarkılar söyleriz, eğleniriz. Kimsenin dışarıdan bildiği değildir o oda. Keyiflidir, neşelidir. Oyuncularım çok önemlidir benim için. O yüzden de enteresan bir projeydi. Ve Türkiye’nin çok önemli 15 oyuncusu benimle birlikte şarkı söylediler.”
Makyajdaki başyapıtının Haluk Bilginer’e yaptığı Atatürk makyajı olduğunu düşünüyorum.
Ekliyor:
“Türkiye için olduğu kadar biz Rumeliler için de Atatürk çok özeldir...”
Yeni projesini anlatıyor:
“100 Yıl Şarkıları diye bir projemiz var. Engin Gürkey, Gayda İstanbul ve ben bütün Balkanlarda, Osmanlı döneminde söylenmiş, o yüzyıla ait şarkılar söyleyeceğiz.”
Baltalimanı Portaxe’de keyifli müzikli bir sanat/kültür söyleşisi bu...

Haberin Devamı

Bakanın iyisi giderken de alkışlanır

Haberin Devamı

İsmail Shammout’un barış güvercinleri uçuran Filistinli kadın resmi iç acıtıyor.

Haberin Devamı

DENİZLE ÇÖL ARASINDA
AKDENİZ’in kadim adı “mare nostrum... (bizim deniz)” Akdeniz’in dünya medeniyetinin rahmi olduğunu simgeler.
Kadim Yunan’dan başlayarak Ortadoğu’ya sarkan, demlenerek ve zenginleşerek Mısır’da daha da derinleşen kültür Kuzey Afrika üzerinden İspanya’ya geçmiştir.
Endülüs’de katmerlenmiş, İtalya’ya hareketlenmiştir.
Bu devridaimin sonunda İtalya’da Rönesans hareketi (medeniyetin yeniden doğuşu) gerçekleşmiştir.
İslam kültürünün Akdeniz etrafındaki elipsiyodik yolculukta katkısı büyük.
Suriye, Filistin, Ürdün, Lübnan, Tunus, Libya, Faslı sanatçıların yapıtları “Denizle Çöl Arasında” adlı sergide.
Beni en çok İsmail Shammout’un “Filistin” tablosu etkiledi. Hüzünlü kadının uçurmakta olduğu beyaz barış güvercinleri iç acıtıyor.
Deniz’le çöl arasındaki o güzelim toprakların kan ve gözyaşıyla ızdırap bataklığına dönüşmesi nasıl bir kötü kaderdir.

Bakanın iyisi giderken de alkışlanır

Frida Kahlo’nun ünlü tablosu önünde Nickolas Muray ile çekilmiş fotoğrafı.

Bakanın iyisi giderken de alkışlanır

Nickolas Muray’ın merceğinden dönemin en güzel kadını “menekşe gözlü” diye anılan Elizabeth Taylor.

MACARLA MEKSİKALININ AŞKI
NICKOLAS Muray, kökeni Macar bir New Yorklu fotoğraf dâhisi.
Döneminin en iyi portreler ustası.
Kamerasının önünden bütün ünlüler geçit yapmış.
Stüdyosunda, fotoğrafını çekeceği kişiyle sürekli konuşurmuş.
Neler anlatırmış neler...
Kadınlara kur yaparmış.
Bu arada gözü sürekli mercekteymiş.
En güzel/en doğal anı yakaladığı anda deklanşöre basarmış.
Nickolas Muray çapkınlığıyla ünlü.
Ama...
Meksika’da büyük sanatçı Frida Kahlo ile karşılaştığında büyük aşk başlar.
Pera Müzesi’nde Frida Kahlo’nun harika fotoğrafları var.
Nickolas’ın kamera merceği sanki kalbinin gözü.
Ve...
Nickolas’ın kamerasından diğer ünlülerin portreleri.
...........................
Sergiyi gezdikten sonra duygularınızı bir süre daha taşımak için alt kattaki kafenin ortamı yumuşacık sarıyor.
Caddeye çıkıp İstanbul gerçekleri olan trafikle, motor sesleriyle kültür şoku yaşamamak için orada bir kahve ve nefis su böreği ilaç gibi.