Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Doğan Medya Grubu Yayın Konseyi ile başlayalım yazıya... Sadece grubun gazetecileri değil, dışarıdan da katılan üyelerden oluşur.Örneğin... Prof. Feride Acar, UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik, Büyükelçi Özdem Sanberk, Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof. Aydın Uğur...YÖK Başkanı olmadan önce Prof. Erdoğan Teziç de konseyin üyesiydi. Kuruluşundan bu yana ben de konseydeyim.Bize gelen başvurular özenle ve bütün boyutlarıyla incelenir ve karara bağlanır.Sonuçlar, ilgililere bildirilir.Gerekli durumlarda açıklama yapılır.İlke olarak grup gazetelerinin ve televizyonlarının yöneticileri konsey üyesi değillerdir.Kuruluş aylarında Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, o dönemin Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz da üyeydiler.Ancak...Konseydeki diğer gazeteci üyelerin "baskı algılayabilecekleri" kaygısıyla ayrıldılar.Taha Akyol da CNN'in başkanlığına atanınca, aynı ilkeler nedeniyle konseyden ayrıldı.Bunları, konsey kararlarının nasıl alındığını ve nelere özen gösterildiğini yansıtmak için yazıyorum.............................Sadece konseyin başkanı Aydın Doğan yönetimi temsil ediyor gibi görülebilir ama öyle değil...Bu konseyin kurulmasını, düzenli çalışmasını, grup yayınları üzerinde ağırlıklı olmasını isteyen odur.Bütün konsey toplantılarına katılır.Konsey'in işlevini düzenli ve ağırlıklı sürdürmesi ve 6 gazete, 100 dolaylarında dergi, 20 TV kanalı üzerinde etkinliği için simgesel olarak Aydın Doğan'ın varlığı önemlidir.Tartışmalar tamamen özgürdür, kararlar da üyelerin özgür iradeleriyle alınır.Aydın Doğan, çoğu kez sandalyesini geriye iter, masadakilere "Tartışın, kararınızı verin, kararınız ne olursa ben katılıyorum" der.Ve... Zaman zaman bir ilkesini hatırlatır:"İster konsey kararlarında, ister şirket ve grup tavırlarında, ister kişisel çağımızda yasalara uygun olmak önemlidir ama yeterli değildir. Yasalar kadar, kendi vicdanımız ve kamu vicdanı ile de uyumlu olmalıyız.".............................POAŞ ve vergiler ekseninde bir dumanlı ortam oluşmuş bulunuyor.Yasaların farklı yorumu bağlamında iddialar, ya hukuk yollarıyla, ya müzakereyle, ya teknik düzeyde çalışmalarla nasıl olsa sonuca ulaşacaktır.Burada belirtmek istediğim şey, hadiselere "hukuk ve vicdan" merceğinden bakma konusundaki duyarlılığın altını çizmektir.Bu da bir vicdan borcudur...............................Öte yandan... Bu tartışmalar başladığında, serinkanlı durmak, sözcükleri özenle seçmek de olumlu bir boyut.Her vesileyi medya savaşlarına dönüştürmek kötü alışkanlıkları artık geride kalmalı.Medyanın editoryal boyutu, grubun ekonomik iştiraklerinin dışındadır.Olaylar da bu nedenle haber değeri ve etik değerler ölçüsünde sayfalara, sütunlara ve ekranlara yansımalıdır.Öyle de oluyor...............................Türkiye'nin siyaset tarihinde önemli dönemeçler, medya üzerinde baskıların yoğunlaşmasıyla örtüşür.Bunun örnekleri Bab-ı Âli tarihinde çoktur."Bu olayda da böyle parmak izleri var" demek ve buna inanmak istemiyorum.Fakat... Bunda değilse de başka örneklerle, başka dosyalarla o kuşkuların yaşanmaması, demokrasinin oyununun kuralları içinde oynanmasını diliyorum.Damokles kılıçları da kınlarından çıkmamalı artık.Çankaya, savaş değil, demokratik bir süreç olmalı. Gene de 2007'nin, demokrasi ve özgürlükler için zor fakat önemli bir sınav yılı olduğu da görülüyor.............................Bu da geçecek. Neler geçmedi ki... gunericivaoglu@milliyet.com.tr Türk siyasetinde önemli dönemeçler, medya üzerinde baskıların yoğunlaşmasıyla örtüşür. "Petrol Ofisi olayında da böyle parmak izleri var" demek istemiyorum. Fakat... Bu kuşkular yaşanmamalı. Damokles kılıçları da kınlarından çıkmamalı artık.