Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

OYSA “peri masalı” gibi başlamıştı ABD ile ilişkiler.
1940’lı yıllardı.
Rusya, (dönemin Sovyetler Birliği) Türkiye’den boğazları istiyordu. “Kızıl Çar” Stalin Türkiye’nin üzerine kâbus gibi çökmüşken yerkürenin yeni imparatorluğu ABD yanımızda yer almıştı.
ABD dosttu, müttefikti, kader yoldaşıydı.
....................
O tarihlerde, dönemin ünlü sanatçısı Celal İnce’nin şu tangosu dillerdeydi:
Amerika... Amerika
Türkler dünya durdukça
Beraberdirler... Hürriyet savaşında
Washington’la Ankara
San Francisco’yla İzmir
Benzerler derler birbirlerine
Doyulmaz güzelliklerine.........
.....................
Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Münir Ertegün vefat edince, naaşı ABD’nin “Missouri” zırhlısıyla Türkiye’ye gönderilmişti.
Türkiye’ye verilen önemi simgeleyen bir jestti.
Sonra...
BM kararıyla Çin destekli Kuzey Kore’ye karşı savaşmakla görevlendirilen ABD ağırlıklı uluslararası savaş gücüne Türkiye bir tugayla katıldı.
Kunuri adlı bölgede kahramanca savaşan Türk askerleri için ABD medyasında övgüler yayımlanıyordu.
Ardından, gene ABD’nin inisiyatifiyle, Türkiye Sovyetler Birliği’ne karşı kurulan NATO savunma sistemine dahil edildi.
Nihayet Stalin baskısına karşı sağlam duracak bir blok içindeydi.
Türk subayları ve özellikle savaş pilotları Amerika’da eğitim aldılar.
TSK, NATO standartlarına göre yeniden düzenlendi.
Aramızdan su sızmıyordu.
ABD savaş gemileri İstanbul’a geldiğinde öyle bir coşku ki “genelevlere” bile badana yaptırılmıştı.
.....................
Ta ki Demokrat Parti’nin Başbakanı Adnan Menderes ekonomik sıkıntılar nedeniyle Moskova’ya kapı aralayıncaya kadar...
İlişkilerde “mayanın ekşimeye o zaman başladığı” yolunda yorumlar vardır.
27 Mayıs 1960 ihtilalinin perde gerisinde ABD’nin parmak izi hâlâ tartışılır.
Zaten ihtilali yapan MBK’nın (Mili Birlik Komitesi) radyolardan yapılan ilk duyurusunda “NATO ve CENTO’ya (*) bağlıyız” açıklaması yapılmıştı.
.....................
Ama...
ABD ile asıl kırılma Bülent Ecevit’in Başbakan, Necmettin Erbakan’ın Başbakan Yardımcısı olduğu “kırmızı-yeşil koalisyon hükümeti” zamanındadır.
Bugünkü AK Parti’nin kökleri olan MSP (Milli Selamet Partisi) “yeşil” ve “demokratik sol” Ecevit’in CHP’si “kırmızı” renklerle simgeleniyordu.
“Yeşil-kırmızı” ortak hükümeti ABD’nin kesin muhalefetine rağmen Ada Türklerine kıyım yapan Rum yönetimine karşı “Kıbrıs’a TSK’yı çıkardı.”
Adanın yüzde 40’ına yakınını TSK ele geçirdi.
Bunun üzerine ABD “NATO silahlarını, NATO amaçları dışında kullandınız” gerekçesiyle Türkiye’ye “yıllarca sürecek silah ambargosu” koydu.
.....................
Ondan sonra ABD ile ilişkiler bir daha eskisi gibi olmadı. Tangodaki “dünya durdukça sürecek” kehaneti tutmadı.
İnişli, çıkışlı dalgalı.
Son yıllarda ABD’nin PYD’yi silaha boğması, PYD’den yana açık tavrıyla dalgalar irileşti, hırçınlaştı.
Ve...
1974’teki “silah ambargosundan” 2017’nin “insan ambargosuna...”
“Normalleşmeye dönüş” mü?
“Serinkanlılık, sağduyu...”
......................
(*) CENTO artık tarihe karışmış bir bölge paktı.