Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İsmail Cem'in Washington'a gidişi gecikmeli mi?
Bu soruya verdiği yanıt şöyle:
"Dikkat edilmeli... 11 Eylül'den hemen sonra gidenlerin hepsi BM Güvenlik Konseyi üyeleri.
Endonezya Başkanı'nın seyahati ise zaten daha önce kararlaştırılmış.
İlk günlerde bizim gitmemizin işlevsel bir nedeni olamazdı.
Üzüntümüzü zaten daha ilk gün Dışişleri Bakanı Colin Powell'e telefonda ilettik. Desteğimizi bildirdik.
Şimdi ise neler konuşulacağı ve hedefler hakkında temel bilgilere sahip olarak gidiyoruz."
Cem'
in üslubu, "yapabileceği kadarını vaaddetmek"tir.
Yeterince bilgilendikten sonra konuşmaktır.
Ayağı yere basan tutumdur.
Ama... Gene de Ecevit'in Bush'a mektubu, daha önce yazılmış olabilirdi.
Çankaya Köşkü - Beyaz Saray telefon diyaloğu, daha ilk günlerde kurulabilirdi.
Dış politika dosyasının kapağı, yeterli zaman kazanıldıktan sonra, şimdi olduğu gibi Cem tarafından açılırdı.
Ortak hükümet etmenin liderlerarası ağır işleyen süreci, bu sürecin Çankaya'ya yansıması seziliyor.

İsmail Cem, ABD ile ilişkilerde parametrelerin - nispeten - belli olduğu bir "zamanlama" ile Washington gezisini yapıyor.
Örneğin...
- ABD'nin harekat planının kalın çizgileri ve ABD'nin Türkiye'den neler istediği artık biliniyor.
- "Washington'un Ankara'dan aradıklarını bulduğu" mesajı, Büyükelçi Pearson aracılığıyla dün bildirildi.
- İsrail - Filistin arasında gerilimin düşürülmesindeki katkısı, Ortadoğu ve Ortaasya'da etkinliği, AB üyeliğine aday, laik bir demokrasi oluşu, belalı coğrafyanın ortasında yer alışıyla Türkiye'nin grafiği yükselişte.

Türkiye'nin verecekleri için kimse uçmamalı. Alacakları için de öyle...
En önemli konu; "Bu belirsiz, kaygan 21.yüzyıl cehenneminden olabildiğince uzak kalabilmek. Ama... İnsanlığa ve dostlarımıza da katkılarda bulunabilmek."
Çünkü... Bu bir başlangıçtır.
Harekatın daha sonraki aşamalarında nerelere varacağı belli değil.
Kendi aralarında birbirlerini yerken dış güçlere karşı birleşiveren kabileleriyle Afganistan toprakları, tekin yer değil.
Ayrıca... Bin Ladin bulunmazsa ne olacak?
Sivil halk Bin Ladin bulunmadan kıyıma uğrarsa, bunun dünyadaki yankıları, tepkileri hangi boyutlara varacak?
Afganistan'a harekat sürerken acaba ABD'de ve ABD'ye destek veren ülkelerde hangi dehşet verici eylemler konulabilir?
Bütün bu sorunlardan sonra maceracı olmayan ölçülü adımlar, hem Türkiye'nin kendi yararınadır, hem de dostlarına katkıdır.
Cehennemin kapısı aralandı mı?

Öyle görünüyor ki... ABD, 2 kutuplu bir harekat yürütüyor.
Birincisi... "Kuzey İttifakı" denen Tacik, Özbek ve Şii Hazarlar'ı silah ve parayla destekleyerek yukarıdan... Nüfusu yüksek Peştunlar'la aşağıdan vurmak...
Yani... Yani Taliban'ı içerden çökertmek.
Eski Afganistan Kralı Zahir Şah Peştun
kökenli için bu kart oynanıyor.
Kabileler, aynı zamanda çok zor coğrafyada yol gösterici, hedef belirleyici işlevleri de yerine getirecekler.
Daha sonra ya da bu süreçte, kesin ve yoğun bir hava bombardımanı ile Bin Ladin'in bütün bağlantılarının kesilmesi hedefleniyor. Ve nihayet... Özel birliklerin, yeşil - kırmızı berelilerin, Delta güçlerinin takımlar halinde havadan indirilmesi sözkonusu...
Bu arada... Ladin nerelere kaçabilir?
Afganistan'dan kara yoluyla çıkabilme olanağı yok.
Fakat... Bir olasılık, Hayber geçidindeki Pakistan'ın çok bağnaz Afini kabilelerine sığınması... Oradan Yemen'de kendisine yakın olan kabilelere ulaşabilmesi...
Ama... Bu kaçacağı yerler de artık yakalanmasını daha kolaylaştırabilir.
Harekatın Taliban Yönetimi'ni noktalaması da temel amaç. Sonra belki Saddam...
Bakalım dünya ekonomisi ve siyaset dengeleri, bu kadar uzun süreli bir krizi taşıyabilecek mi?