Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ancak...Tam sınıra gelindiğinde, sınır devriyeleri arkalarından yetişiyor.Küçük Sait ve annesi, sınırın bu tarafına geçebiliyor.Baba tutuklanıyor.Oğlu Saiti, annesi daha önce kaçmış, İzmirdeki akrabaların yanına götürüyor.Sait, ilk, orta ve lise eğitimini Egede tamamlıyor. İstanbul Tıp Fakültesini bitiriyor.Sonra bir burs kazanarak, ABDye gidiyor. Ünlü MAYO Clinicte anestezi uzmanı oluyor. Akademik kariyer yaparak dünyanın en seçkin anestezi profesörleri arasına giriyor. Bu süre içinde -tüm uğraşılarına karşın- babasından hiç haber alamıyor.Ve nihayet çok yakın tarihlerde iletişim kuruluyor. Karşı karşıya gelip kucaklaşıyorlar.Baba, öyküsünü anlatıyor. Türkiyeye kaçarken yakalandığı için, Sibiryaya sürülmüş. Yıllarca orada çalıştırılmış. İkinci Dünya Savaşı patlayınca askere alınmış, cepheye gönderilmiş. Hitlerin ordularına karşı savaşmış. Kahraman ilan edilmiş. Rütbesi yüksek bir subay olarak emekli olmuş. Evlenmiş. Çocukları, torunları olmuş. Seyahat yasağı nedeniyle, Türkiyeye gelememiş... Sait Tarhan, Kırım kökenli... Komünist yönetim döneminde aile, Türkiyeye kaçmaya karar veriyor. Sait Tarhan bir "Türkiye tutkunudur." MAYO Clinice tedavi için giden her Türkün yardımına koşan "Hızır"dır. Yolu oralara düşen pek çok Türk gibi, ben de Sait Tarhana şükran duyguları yüklüyüm...Prof. Tarhan, sadece, MAYOya giden Türkler için parçalanırcasına yardımla kalmaz, Türkiyeye katkılarda da bulunur.17 Ağustos deprem felaketi sonrası, Başkan Bushun annesi Barbara Bushun başkanı olduğu Americaresten Türkiyeye duyarlı, zor bulunan, yüksek fiyatlı tıp aygıtlarını "hibe" olarak sağlamış ve göndertmiştir.Bu teslimat doğrudan doğruya, zamanın Gölcük Deniz Komutanlığına yapılmıştır.Tarhanın, bugüne kadar Türkiyeye değişik tarihlerde "hibe" yoluyla sağladığı tıp aygıtlarının değeri 10 milyon doları aşmaktadır.Türkiyeden nakliye, depo vs. gideri olarak da hiçbir bedel alınmamıştır. Bir Türkiye tutkunu Sait Tarhan son olarak gene MAYO Clinicten "14 anestezi, 1 defibilatör" sağladı. Türkiyeye verilmesi için "hibe" senediyle birlikte göndertti.Yol ve ardiye giderlerini de Tarhanın arkadaşı, hayırsever bir işadamı olan Bahattin Erdinç karşıladı."Hibe" senedinde bu aygıtların, Türkiyedeki üniversite hastanelerine verilmeleri öngörülmekte. Çürümeye terk Ancak 44 günden beri Türkiye gümrüğünde olan bu aygıtlar, ne yazık ki çekilemedi. Çünkü AB ile anlaşma gereği "CE" belgesi gerek.Bunun üzerine menşe şahadetnamesi getirtiliyor.Bu aygıtların ABD General Electrice bağlı İngilteredeki Ohmeda firması tarafından üretildiği, ABD, AB ve tüm uluslararası standartlara uygun oldukları, Avrupa ülkelerine de satılmakta olduğu, ancak 4 yaşında oldukları için o tarihte gerekli olmayan "CE" damgası taşımadığı, bununla beraber yukarıda anılan nedenlerle "CE" standardında olduğu bildirilen Ohmedanın yazısı sunuluyor.Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, TSE, DTM Müsteşarlığı, DTM Standardizasyon Dairesi, Sağlık Bakanlığı danışmanlığı ve Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığı... Hepsine başvuruluyor. Sonuç "sıfır" Eğer bürokrasi kapıları gene açılmazsa, pazartesi, bu sağlık aygıtları tümüyle gümrüklere terk edilecek.Çürümeye bırakılacak.O aygıtlar üniversitelerde, öğrencilere deneyim, hastalara şifa verecek yerde gümrüklerde çürürken, birilerinin vicdanları sızlayacak mı?AB kuralları elbette işlemeli, standartlara uyulmalı, ama, çözümsüzlükle değil çözüm üreterek... AB kurallarına uygun, standartları aynen yansıtan bu aygıtlar için "CE" belgesi istemek iki satır yazı, birkaç tık e-postaya bakar. Brükselde böyle dosyalar için özel birimler var.Yeter ki Ankarada da heyecan olsun.Son umut, Bakan...Bu aygıtlar çürüsün mü? g.civaoglu@milliyet.com.tr Bürokrasi hazretleri