Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Tophane-i Amire’nin girişinde hemen sağda bir “deniz kızı...”

Denizkızıyla...

Ayşegül Dinçkök’ün fotoğraf sergisiyle örtüşen bir hoşluğu...
Denizaltında geziniyormuş hissini yaratan bir ışık oyunu ve Ayşegül’ün su altı görüntülerinden oluşan sis perdesinden
girdik salona.
Duvarlarda Ayşegül Dinçkök’ün su altında çektiği fotoğraflar...
Gerçekten güzel. Hem de çok...
Bunlar Endonezya’nın Batı Papua bölgesindeki Raja Ampat ve Güney Sulavesi’de çektiği fotoğraflardan seçmeler.
MERCEN ÜÇGENİ
Serginin adı “Derin Tutku Air.”
Yerel dilde “air”, “su” anlamına geliyor.
“Mercen Üçgeni” diye adlandırılan yerkürenin en zengin ve renkli su altında çalışmış.
“Gezegenin şaşırtıcı güzelliğinin aslında nasıl da kırılgan olduğunun” mesajını veriyor; küresel ısınma, hoyrat kullanım ve avcılık talanı ile deniz canlılarının yok olmaya mahkum edildiğini vurguluyor.
DENİZ KORUCUSU
Ayşegül Dinçkök eş zamanlı çıkaracağı sualtı fotoğraflarından oluşacak kitabının gelirine Akdeniz Koruma Derneği “Deniz Koruculuğu” projesine bağışlayacak.
Projenin amacı yerel balıkçıların “korucu” olarak görev aldığı “balıkçılığa kapalı deniz koruma alanının muhafazasına” dönük.
“Korucu” derken yıllardır aklımıza hep terör, kan, şiddet sarmalında görev alanlar gelirdi.
Bakın denizi, balıkları, sualtı zenginliklerini kucaklayan “yerel balıkçı korumalar” olduğunu da öğrendik.
.......................
Ayşegül Dinçkök ve denizaltı fotoğrafçılığı için bir not ekleyeyim.
Ayşegül “lisanslı yüzücüydü...”
İlk sualtı fotoğraf sergisini “Derin Tutku” adıyla 2012 yılında açmıştı.
......................
Sergide bir de kitap vardı.
Denizkızıyla...

Her sayfasında deniz tutkunlarının yazıları olan kitabın adı “Derin Tutku Air...”
Sayfalarını karıştırırken Şevval Sam’dan bir şiirle karşılaştım.
Şiirin üzerine düşen gölge el de Şevval’in.
Kamera merceğinin bir oyunu.

Haberin Devamı

BEYAZ YAKALILAR YARIŞIYOR

FARKLI şirketlerden çalışanlar
bugün iş yaşamında değil sporda rekabet için yarışacaklar.
Koşular, gülle atma, yüksek atlama ve uzun atlama.
Düzenleme “INDOOR CUP (Şirketler Arası Salon Atletizm Oyunları)” kuruluşundan.
Başında kendiside spor tutkunu olan ve Milliyet’te, Hürriyet’te yöneticilik yapmış olan Tijen Mergen.
Bu kez ikincisi düzenlenen yarışmaya bütün beyaz yakalılar hiç değilse izleyici olarak katılsınlar.
“Çok keyifli olacak” diyorum.

Haberin Devamı

Denizkızıyla...

İŞTE EKREM BORA’NIN KIZI

Gourmet geleneğinde
“Şef Masası” kültürü vardır.
Mutfakta veya mutfağın hemen önünde bir masa hazırlanır.
Şefin seçimleriyle lezzet sörfü yapılır.
Bu kez de The Ritz-Carlton Oteli’nde öyle bir gece yaşadık.
Kadim dost Mustafa Süzer’in bir “Şef Masası (Chef’s Table)” davetiydi bu.
KIRMIZI ŞARAP DONDURMASI
Şef Simon Wipf döktürmüştü.
3’ünü özellikle yazıyorum.
- “Yumurta Martini
(Egg Martini)”
62 derecede pişirilmiş organik yumurta, kereviz püresi ve trüf mantarı...
- “Dana İncik”
6 saat ağır ateşte pişirilmiş... Mor havuç ve mini havuç, patates püresi, yeşil soğan ve kendi suyuyla hazırlanmış sos...
Ve hiç yememiş olduğum bir tatlı.
- “Kırmızı Şarap Sorbesi (bir tür dondurma)”
BİR SÜRPRİZ
Otelin sarışın genç ve güzel İletişim Direktörü Yasemin Uygurmen bilgi verirken
Mustafa Süzer sordu:
“Yasemin kime benziyor, kimin kızı olabilir?”
Dikkatle baktım.
Cevabım:
“Ekrem Bora’nın.”
Bingo!

Haberin Devamı

Denizkızıyla...

Sedat Zincirkıran ve Şef Alagök Coşkun’la Sardunya’da...

HALDUN SİMAVİ’NİN FİDANI

MESLEK büyüğümüz Necati Zincirkıran Hürriyet’in ve sonra da Günaydın’ın -efsane- Genel Yayın Yönetmeni’ydi.
İki oğlunu da yurtdışında üniversiteye gönderdi.
Büyük oğlu Sedat’a, Haldun ve Erol Simavi’nin babasının adını vermişti.
Haldun Bey “Sedat İngiltere’de gıda sektörü eğitimini alsın. Geleceği var” demişti.
Sedat İngiltere’deki eğitimini bu alanda tamamlayıp, 1990’lı ilk yıllarda döndü.
İlk işyeri “Sardunya” adlı mekandı.
Etiler Şamdan’ın hemen yanında.
Çok keyifli geceler yaşadık.
Sonra “Zeytin...”
Şimdilerde Gayrettepe’de, birayı gözümüzün önünde imal eden mekanı...
YÜZBİNLERİ DOYURUYOR
Bir diğer girişimi ise “Catering”... Firmalara yemek veren fabrikalar kurdu.
Bizim Milliyet dahil pek çok firmanın günde 100 binlerce çalışanını doyuruyor.
Bu girişiminde ilk müşterisi olmuştum.
Güneş gazetesinin mutfağı Sedat Zincirkıran’daydı.
Çalışanlardan bir gün bile şikâyet almamıştım. Herkes memnundu.
TSK’nın büyük manevralarında (sanırım Sarıkamış gibi) da yemek temini onun firmasına emanet ediliyor.
Geçen çarşamba bizim öğle yemeği dostları Sedat’ın Fındıklı’da Sardunya adını yaşatan deniz manzaralı mekânındaydık.