Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Mescid-i Aksa “krizi” sürmekte.
“Peygam-berimiz Hz. Muhammed’in göğe yükseldiğine” inanılan bu kutsal cami, Müslümanlar için çok önemlidir.
İslam’ın 3 kutsal mekânından biridir.
İsrail’in Mescid-i Aksa’ya girişte aldığı “ileri teknolojili” dedektörler nedeniyle tepki oluştu.
“Bu önlemler kaldırılıncaya kadar dışarıda ibadet kararı” gereği dışarıda namaz kılıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olayı protesto eden konuşmalar yaparak Müslümanların duygularını temsil etmekte.
İsrail “infial” nedeniyle gerçi bir geri adım atarak “metal dedektörleri” ve “demir bariyerleri” kaldırdı ama manuel (el) dedektörleri ve gözlem kameraları hâlâ devrede.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Onlar gibi olamayız, bizim ülkemizdeki Musevi vatandaşlar sinagoglarında diledikleri gibi ve özgürlükle, güvenle ibadetlerini yapmaya devam edeceklerdir” dedi.
Beyoğlu’ndaki sinagog önünde gösteriler yapan bazı gruplara yönelik “Buna izin vermeyiz” mesajıyla, böyle taşkınlıklara karşı uyarıda bulundu.
......................
Bir bakışla İsrail “Kudüs’ün tamamı üzerinde egemen olduğunun” tavrını koyuyor.
“Fiili (de facto) durumunu” kabul ettirmeye dönük siyaset yapıyor.
Diğer bakışı ise İsrail’le yakın çevrelerden aldığım izlenimlerle yansıtayım:
Mescid-i Aksa’nın İslam âlemi için çok büyük değeri ve hassasiyet konusu olduğu gerçeğinden hareketle, provokasyonlara karşı “güvenlik önlemlerinden” söz ediliyor.
Allah korusun, Ortadoğu’yu büsbütün karıştırmak amacıyla “radikal örgütler” Mescid-i Aksa’da bir “intihar bombası” eylemi yaparsa bunun bir “infial tsunamisi” yükselteceği, dalga dalga bütün İslam âlemine yayılabileceği kuşkusunu/kaygısını algıladım.
Bu da düşünülmesi ve değerlendirilmesi gereken bir “argüman.”
Ancak...
Eğer gerekçe böyleyse bile, İsrail’in “kaygılarını” İslam devletleriyle paylaşması, gerekli önlemleri onların da görüşlerini alarak “ortak güvenlik önlemleri” haline getirmesi çok daha sağduyulu bir yaklaşım olur.
İsrail halkının, İslam devletleriyle çevrili Ortadoğu’da barış ve esenlik içinde yaşayabilmesi için sadece Mescid-i Aksa olayıyla sınırlı değil, sorunlu bütün konularda bu yöntemi benimsemesi ve uygulamasında fayda var.
1000 yıllık bir Musevi hülyasını hatırlatayım:
“Herkesin kendi asma ve incir ağacı altında huzur içinde oturduğu, adını gizlemeden, dininin kutsal mekânlarında serbestçe dua edebildiği bir ülke...”
1000 yıl önce “diri diri ateşe atılarak yakılmak” kâbusuyla yaşamış ve yüzyıllar boyunca itelenmiş, gettolara kapatılmış, Nazi Almanya’sı ve Stalin Rusya’sı döneminde kıyıma uğratılmış Musevilerin hülyası buydu. Haklıydılar.
1000 yıl önce ve yüzyıllar boyunca geleneksel duaları “Kudüs’te -yeniden- yaşamak, buluşmaktı.”
Şimdi...
Bu duaları gerçekleşti.
Artık kendi toprakları, kendi devletleri var.
1000 yıl ve yüz yıllar boyu yaşadıkları acıları hatırlamalı ve kendinden olmayanlara çektirmemeye özen göstermeliler.
Bu konuyu yarın da sürdüreceğim.