Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dış medyada iktidara ve Başbakan Erdoğan’a karşı -hakarete varan üsluba değil ama içerikte bazılarına katıldığımız- sert rüzgârlar esiyorsa da bölge koşulları Türkiye’ye stratejik ihtiyacı artırmakta.
O nedenle medya ve STK’ların ağır eleştirilerine rağmen başkentlerde Ankara’yla ilişkilerin çıtası yükselişte.
Karadeniz’in kuzeyinde “Ukrayna üzerine çöken iri Rus gölgesi” Türkiye’nin AB ve ABD için klasik önem katsayısına sıçrama yaptırdı.
Özellikle NATO ve ABD için Rusya’nın Ukrayna’yı yutmak iştahını kesmekte Türkiye stratejik konumda.
Güneyde ise Suriye zaten Türkiye üzerinden dizayn edilmek isteniyor.
Suriye politikasının omurgası “El Kaide” ve özdeşi/türevi diğer radikal sağ güçleri etkisiz hale getirerek “ÖSO (Özgür Suriye Ordusu)” direnişini “başat” hale getirmek.
Böylece -ABD ve Batılı güçler sıcak kestanelere el sürmeden- ÖSO ile Esad’ı reformlara zorlayan çözüme ulaşmak.

ALTERNATİF ENERJİ FAKTÖRÜ
BUNLARA bir de İsrail ve Güney Kıbrıs arasındaki Akdeniz sularından “doğalgaz üretimi” için planları ekleyelim.
Bu doğalgazın deniz altından borularla Türkiye’ye taşınması ve Türkiye’den boru hatlarıyla Yunanistan ve Bulgaristan hatlarından Avrupa’ya dağıtılması “alternatif enerji” olarak stratejik önemde.
“Rus doğalgazına” muhtaç kalmanın alternatifi oluşturulmak isteniyor.
Güney Kıbrıs ile Kuzey Kıbrıs arasında barışa hayli yaklaşmış bulunmanın arkasında ABD ve AB’nin bu “alternatif enerji” planını görmemek mümkün değil.
42 yıldan sonra ilk kez ABD Başkan Yardımcısı’nın adada devreye girmesi ve böylece çözümü yaklaştırmak için çabaları bu mercekten de görüntüleniyor.
Sadece tek başına “Kıbrıs’ta barış” değil.
Başkan Obama’nın İsrail’e ziyaretinde İsrail Başbakanı’na baskısı sonucu, onun Türkiye Başbakanı Erdoğan’ı arayarak telefonda “özür” mesajı vermesi de bu süreci tamamlama adımı olarak görülmeli.
İsrail’le ilişkilerin normalleşmesi için Ankara’nın 3 şartından biri olan “özür” yerine getirilmiş oluyor.
Diğer iki şart “Mavi Marmara olayı nedeniyle tazminat” ve “Abluka altındaki Gazze’ye Türkiye’nin insani yardımına geçiş koridoru açılması” da gerçekleşmek üzere.
Ardından Türkiye ve İsrail’in diplomatik misyonlarını karşılıklı “büyükelçiler düzeyine” yükseltmesi eskisi kadar uzaklarda değil.
Bu aşama da tamamlanırsa -bölge için diğer kilitlerin açılmasının yanı sıra- “alternatif enerjinin” Türkiye üzerinden Avrupa’ya nakli de hayata geçmiş olacak.
Görülüyor ki dış medyadaki soğuk rüzgârlara rağmen başkentler arası ilişkiler ısınmakta.

YARGI VE SİYASET
İŞTE böyle bir ortamda Türkiye’de yargının Mavi Marmara nedeniyle İsrail komutanlarını mahkum etmesi ve onlar hakkında uluslararası “kırmızı bülten” çıkartma girişimi ilk bakışta soğuk duş etkisi yapmış olabilir.
Ancak...
Türkiye-İsrail ilişkilerini kundaklayacak güçte bir “pimi çekilmiş bomba” değil.
Elbette İsrail kamuoyunda tepkiler üretecektir.
Türkiye kamuoyunda ise iktidara prim yaptırabilir.
“Vay canına, adamlar özür diledi ama bak Erdoğan gene de fena çaktı” gibi yankıları olacaktır.
Ama...
“Devlet politikası” ayrı, “yargı” ayrı...
Biz içerdekilerin “kuvvetler ayrılığı” konusunda kuşkularımız olsa da Anayasamızın çizdiği “olması gereken” budur.
Diplomatik kanallardan böyle bir izah yapılabilir.
Kaldı ki...
Türkiye-İsrail ilişkilerinin tabana çakıldığı süreçte bile ekonomik ilişkiler sürekli yükseliş yaptı.
Sadece “turizm” hattı kesikti.
Şimdi o hattın da açılmasının hatta İsrail Havayolları El Al’ın seferlerinin başlamasının eşiğindeyiz.
.....................
Dış ilişkiler canlı organizmadır.
Sürekli değişir.
Önemli olan o değişimi ıskalamamak. Görünüşün arkasındaki gerçeklere duyarlı olabilmek.