Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Kıbrıs'ta çözüm Türkiye'nin AB üyeliğine girişi için pasaport değil ama kırmızı ışık... Dün açıklanan AB İlerleme Raporu, bunu vurguladı.
Türkiye, AB'yi de tatmin eden bir Kıbrıs çözümünü benimsedi diye, AB kapıları elbette ardına kadar açılmaz. Diğer koşulların da yerine getirilmesi gerekir. Hatta, tüm koşulları karşılasa bile üyeliği gene de büyük olasılıkla zamana yayılmış bir takvime bağlanır.
Ancak...
Kıbrıs'ta çözüm olmazsa, hiç kıpırdama da olmaz. Türkiye, kırmızı trafik lambası önünde hareketsiz bırakılır. Üyelik süreci, trafiğe kapalı tutulur.
Türkiye, insanlık tarihinin bu en görkemli projesine açılan yolun ağzında bekletilir.
"Efendim, Kıbrıs'ta çözüm olsa da bizi zaten almazlar" sloganının sığlığı burada sırıtmaktadır.

Birinci Barış Harekatı'ndan sonra 30 Temmuz 1974 Cenevre Barış Deklarasyonu'nda Kıbrıs'ta "Türk ve Rum otonom toplulukları" deyimi kullanılmıştı. Türkiye'nin ağırlığı yüzde 80, Yunanistan'ın yüzde 20 idi.
Türkiye o harekatla, Kıbrıs'ta Makarios'u deviren, faşist Sampson yönetimini düşürmüş, Atina'daki albaylar cuntasını tarihe gömerek, Yunanistan'a demokrasiyi getirtmişti. Saygınlığın zirvesindeydi.
O sırada, kozlar doğru kullanılmış bulunsaydı, çoktan iki federe devletli Kıbrıs Federasyonu kurulmuştu. Türkiye daha 1970'li son yıllarda AB üyesi olmuştu.
Siyaset satrancını oynayamadı.
Pişti kültürüyle olmuyor.

Türkiye, Kopenhag zirvesinde, Kıbrıs bağlamında Yunanistan'a karşı yüzde 50 ağırlığa sahipti.
Çünkü Kopenhag belgesinde Türk kesimini de kapsayan "Kıbrıs" sözcüğü kullanılmıştı. "Rum yönetimini meşru gören Kıbrıs Cumhuriyeti" değil.
Türkiye bu aşamayı değerlendiremedi.
"Taraflar" kelimesinin yer aldığı Lahey'de denge, Yunanistan yüzde 60, Türkiye yüzde 20'ye dönüştü.
16 Nisan 2003'te Kıbrıs Cumhuriyeti'nin AB'ye üyelik anlaşması imzalandığında ise denge, Yunanistan yüzde 80, Türkiye yüzde 20 oranlarına kaydı.
"Çözümsüzlük çözümdür" politikası sürerse Kıbrıs Rum kesiminin AB üyeliğinin yürürlüğe gireceği Mayıs 2004'te bu oranlar, Yunanistan yüzde 95, Türkiye yüzde 5 olabilir.
Çünkü, artık Ada'da garantör devlet olarak bir tarafta Türkiye, diğer tarafta 24 Avrupa ülkesi olacak. Kıbrıs Rum Kesimi ile birlikte 25...
Ayrıca, Annan Planı'nda öngörülmüş bulunan "dolaşım ve yerleşim" kısıtlamaları, AB vatandaşlığı bu tür kısıtlamalarla çeliştiği ve bir müktesep durum da olmadığı için, Rum kesimini bağlamayacaktır.
Ve nihayet, AB üyeliği yolunda Yunanistan'ın elinde bulunun kırmızı kart gibi Kıbrıs Rum devleti de kırmızı kart sahibi olacaktır.

Bir süre önce Türkiye'ye gelen " kazan - kazan " teorisinin sahibi Nobel ödüllü John Nash'ten bir esin alındı mı bilemem...
Ancak "kazan - kazan " teorisinin uygulanması için son şanslar da kaçırılmamalı.
2004 yılı Avrupa yılı ilan edilmeli... Türkiye, bütün sistemleriyle bu yıla odaklanmalı.
İlerleme Raporu'nda yer alan uyarıların gerekleri yerine getirilerek mesafe alabilmek için, kırmızı ışık da öncelikle aşılmalı.
Yani Kıbrıs'ta çözüm...
Akılcı, onurlu, öngörülü, kalıcı çözüm.
Tuttuğum nabızlara göre, KKTC toplumu, bu yılın sonundaki seçimlerde zaten oylarıyla çözümü sandıktan çıkaracak.
Önemli olan, Ankara'nın, tarihin akışıyla ve tüm taraflara kazandıracak akıl oyunlarıyla ters düşmemesi...
Akıl oyunları yerine akılsızlık oyunlarıyla seçim sandıklarından başlayacak dayatmacı yanlışlıklar, 70 milyon Türk'ün de önünde tuzaktır.
Değişen zamanın değişen koşullarını, aikido dövüş tekniğiyle algılamalıdır. Zamanı kendi rüzgarıyla yönlendirerek yenmek gerek.