Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Çekoslo-vakya nasıl 1 günde ikiye ayrıldı?
Çatışmasız, kavgasız...
Karşılıklı el sıkıştılar.
Bir tarafta “Çek Cumhuriyeti”. öte tarafta “Slovakya...”
Hatta...
Referanduma bile gerek duyulmadı.
Karşılıklı “ayrılma iradesi” yeterli oldu.
Geçen yıl Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’daydım.
Siyasetçilere sormuştum: “Referanduma bile gitmeden nasıl olabildi bu?”
Cevapları çok yalın ve netti:
Çekoslovakya yarım yüzyıla yakın Sovyetler Birliği’nin uydu ülkelerinden biriydi. Zaman içinde demokratik düşünce ve bireylerin özgür tercihleri gibi kavramlar unutuldu. Tepeden alınan kararlarla yönetilmeye, tepeden gelen kararlara uymaya alıştı halklarımız.
Ayrılma kararı da iki tarafın liderlerinin bir araya gelmesiyle alındı.
Halklar değil, liderler tercihidir.
Zaten...
Dikkat etmişsinizdir, Prag’da ve Çek Cumhuriyeti’nin diğer coğrafyalarında hâlâ çok sayıda Slovak vatandaşı çalışıyor, ticaret yapıyor, eğitim alıyor. Devletler ayrıldı, sınırlar çizildi ama halklar hâlâ iç içe...
İşte “kadife boşanma(*)” diye anılan Çekoslovakya’nın ikiye bölünmesi olayı bu kadar basit.
Elbette “demokrasinin bütün kurallarıyla ve kurumlarıyla işlediği” bir ayrım değil.
Ama...
Halklar da tepki göstermediği ve Sovyetler Birliği’nden genlerine işlemiş “itaat kültürüyle” baş eğdiği için, uluslararası hukukta iki ayrı devlet de tanındı. İkisi de BM üyesi oldular.
.......................
Ortadoğu’da böyle bir şeyi düşünmek, hayal etmek bile mümkün değildir.
Ortadoğu’da da gerçi “yukarıdan gelen kararları olduğu gibi kabul etmek” geleneği yerleşiktir, dahası “biat inancı” vardır ama yönetenler asla egemenliklerinin yarısından vazgeçmeyi akıllarından geçirmezler.
Ortadoğu’da “İktidar tecezzi kabul etmez”, yönetenler için değişmez kuraldır.
Yani...
“İktidar bölünmez.”
.......................
Bu bağlamda Barzani’nin “bağımsızlık referandumu” demokratik bir “halkların kendi kaderini belirlemesi” gibi sunulmakta ama uygulanabilirliği, pratiği çok zorlu, maceralı, belki de çatışmalı/kanlı bir sürecin ilk adımıdır.
Bunu Irak merkezi yönetimi geçerli ve belirleyici bir irade beyanı olarak kabul etmiyor.
Irak Anayasası da buna izin vermemekte.
Güçlü komşuları Türkiye ve İran da açık ve kesin “tavır koymuş” bulunuyor.
Sınırları kapandığında dışarıyla irtibatı kesilecek bir Kuzey Irak Kürt Yönetimi yaşam şansını sürdürebilmek için çok zorlanacak.
Ayrıca...
Ekonomik sıkıntıların ağırlaşması, ödemelerin yapılamaması nedeniyle içeride Barzani’yle uzun süredir farklı yollarda yürüyen diğer aşiretler, etnisiteler, belki mezhepler de seslerini yükseltebilir hatta fiili hareketlenmelere geçebilirler.
.........................
Burada çok önemli bir soru işareti çizilmekte.
Tutun ki Barzani düştü.
Sonrası ne olacak?
Kuzey Irak’ta kaos ve belki PKK’nın da diş göstereceği, hakimiyet alanları kurabileceği, PYD’den destekle “başat aktör” haline gelebileceği gözden uzak tutulmamalı. Yani...
Cendereyi sıkarak Barzani’ye “pes” ettirmek mi?
Yoksa...
Barzani’yi üzerine “X” koyup “silmek” mi?