Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

EGEMEN Bostancı’dan bayrağı devralan Mustafa Oğuz’la geçen yıl laflıyorduk.

Sezen’li yıllar...

“Sezen’in 40’ıncı sanat yılı için konserler düzenleyeceğini” söylemişti.

“Güzel bir jest” diye düşünmüştüm ama böyle güzellikte ve derinlikte bir dinleti/gösteri beklemiyordum açıkçası.

Sezen’e Cüneyt Özdemir’in yönetmenliğiyle birlikte ikisi müthiş bir “hediye” gerçekleştirmişler.

Sezen’li zamanlar arkadaki barkovizyonda akarken Sezen de zamanın ruhunu yansıtan hepsi de kendisinin olan şarkılarını yansıtıyordu. Duygu yüklüydü.

Haberin Devamı

Bir ara teknik ekibe “Işıkları yakın” diye seslendi.

Onu dinlemeye gelenlerin yüzlerini görmek istemiş olmalı.

Gözlerini sıralarda gezdirdi.

“Benim her zaman yanımda olanlar, gene buradalar” dedi.

Kim bilir gözlerinin önünden hangi görüntüler film şeridi gibi akmıştı...

Her şarkısına amfideki binlerce hayranı koro halinde eşlik ediyordu.

Sanki o “amfi korosu” bir şef tarafından yönetiliyor gibiydi.

Öylesine düzgün ve kusursuz.

.......................

Bir belgeselin Sezen sesiyle canlı performansını izliyorduk.

II. Dünya Savaşı’ndan Hitler görüntüleri, bu kanlı savaşın kurbanı masum çocuk yüzleri, 12 Eylül darbesinin komutanları ve hapislere doldurulan aydınların fotoğrafları...

Siyasetçiler... Madımak’ta diri diri yakılan aydınlar...

Sezen’in içinde bütün bunların tutuşturduğu yangınlar ve bunların ürettiği şarkıları.

......................

Sezen’in karşılaştığı bir “çocuk gelinden” esinlenerek yaptığı “Ünzile” şarkısında ona başlarında çiçekten taçlar olan beyazlar içindeki çocuklar eşlik etti. Hepimizin içi yandı.

Sezen’li yıllar...
Ünzile... “Hem çocuk hem de kadın. Onikisinde ana” yürek acıtan bu şarkısını Sezen Ünzile’yle yaşıt kızlarımızla söyledi.

“Son Bakış”, “Kavaklar”, “Güvercin” şarkılarıyla Türkiye’nin kaybettiği “değerleri” andı Sezen. Sonra “hayat düğün ve cenaze” diye seslenerek doğasındaki neşeyi yansıtan şarkılarıyla dalga dalga coşku yaydı.

Sezen’e doymak mümkün mü?

Sezen’li yıllar...
1000 YILLIK AĞAÇLA...

1000 yaşında bir zeytin ağacı...
Hâlâ dalları canlı, yaprakları yeşil.
Birkaç metre ilerimizdeki o “bilge ağaca” saatler boyu süren sohbetimizde zaman zaman gözlerim takıldı.
Bizler gibi “kimler gelmiş, kimler geçmiştir hayatından!..”
1000 yıl boyunca kimleri gölgesiyle kucaklamıştır!
Konularımızın çoğu günceldi.
Bin yıllık zeytin ağacının kabuğundan
bir tırnak kadar küçücük kalıyordu.
Ama...
Uzun soluklu konularımız da oldu.
Örneğin...
Geleneksel mimari dokusu, vandalca saldırılarla hırpalanan, kişiliğinin DNA’sıyla oynanan Bodrum için bir şeyler yapmak.
Bulunduğumuz yer zeytin ağaçlarıyla gölgelenen bir bahçeydi.
Çağdaş Holding’in merkez binası...
Ancak bir iş merkezinin merkantinist katılıklarını değil Bodrum’un bin yıllardan gelen ruhunu yansıtıyordu.
Ve konu da Bodrum’a tüm zamanların sihrini yeniden kazandıracak bir çalışma konferansının toplanmasıydı.
Esecek beyin fırtınalarını ilkelere, kararlara dönüştürecek bir örgütlenmenin yapılandırılmasıydı.
Öncüsü, Bodrum tutkunu Yüksel Çağlar.
Onun bir de “estetik” duyarlığını dinledik.
“Sadece imar planı, inşaat mimarisi, yapı ve iskân ruhsatlarıyla olmuyor. Bodrum’un estetiğini de tanımlamak ve özenle korumak gerek” diyordu.
Gerçekten Bodrum evlerinin turistik tesislerinin hormonlu, DNA’sı bozulmuş, çizgileri yozlaşmış, “kibrit” desem değil “hünsa” desem o da değil garabetler ürüyor.
Dileriz ki bu projeler etkili olabilsin.
BODRUM’DAKİ İSVİÇRELİ
GEÇEN hafta sonu Bodrum Turgutreis’te yeni açılan Swissotel’de geçirdik.
Swissotel zincirinin Bodrum’daki bu tesisin ikincisi de Kale’ye ve Liman’a tepeden bakan Merkez’de yapılmakta.
Gelecek yaz hizmete girecek.
Swissotel’ler yönetimi abartılı seçicidir.
Kolay kolay beğenmez.
O nedenle oteli, denizini, bitki örtüsünü ayrıca anlatmama gerek yok.
Referansı markası.
Düzen, hizmet, kaliteli personel tıkır tıkır işliyor.
Şef Barış’ın yönetimindeki mutfak lezzetlerinin de altını çiziyorum.
Yunan adaları “elle tutulacakmış kadar yakın” hissini veriyor.
Otelin teknesiyle karşıdaki bize ait olan göl gibi Çatalkayalar koyuna gelecek yıl
ring seferi düzenlenecekmiş.
Biz ilk denemeyi yaptık.
Keyifliydi.
Bir sonraki gün daha da uzattık. Biraz ilerideki Pserimos kıyılarında da yüzdük.
Turgutreis’ten bazı Yunan adaları “komşu kapı” gibi.

Haberin Devamı

Sezen’li yıllar...
Golf amazonlarının başarısı

Haberin Devamı

TÜRKİYE’de golfün tarihi 1895’e uzanır.
Golf Federasyonu ancak 100 yıl sonra kurulabilmiştir.
Golfün “100 yıllık yalnızlığı!”
İlk kadın golfçüleri bilemiyorum ama yeni oyuncu yetiştirilmesi ise ancak son 10 yılın süreci.
Ve...
Geçtiğimiz hafta Kopenhag’da düzenlenen Avrupa kadınlar arası şampiyonasında bizim kadın golf takımımız 12’nci oldu. İlk kez böyle bir derece...
Birinci Fransa, ikinci İsviçre, üçüncü İspanyol kadın golfçüler.
Bizimkilerin İtalya’yı, Norveç’i, Avusturya’yı, Slovakya’yı, Lüksemburg’u geride bırakmış olmaları gerçekten başarı.
Beyhan Benardete’nin kaptanlığında bizim golf amazonları 6 kişi gittiler. 6’sı da oyuncu...
Oysa diğer ülke golfçülerinin her yarışma seyahatlerinde antrenörleri, masörleri, fizik tedavi uzmanları da oluyor. Bizimkilerin antrenörü Beyhan, masör, fizik tedavi uzmanları da kendileri.
Hepsini tebrik ediyorum. Son not...
İstanbul’da 3 golf sahası vardı, sadece 1’e indi. Üzücü...
....................
Geçen hafta Beyhan Benardete doğum günü pastasını üflerken aynı zamanda Kopenhag’da alınan bu güzel dereceyi de kutluyordu.
Sezen’li yıllar...