Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Ankara’da 29 asker ve sivilin canına kıyan “intihar bombacısı” için “taziye düzenlemesi” yapılıyor.

Görüntüye baktım.

“İntihar bombacısının” ailesi, yakınları ve daha başkaları...

Böyle bir katliamı gerçekleştiren için bu “taziye tablosu” hepimize “Türkiye’m eyvah, insanlarım eyvah” dedirtti.

Anlaşılır gibi değil.

Nerelere savrulmuşuz.

Bu gibi durumlarda ailenin -29 cana kıymış bile olsa- evlat acısı çekmesi anlaşılır şeydir ama acısını yüreğine gömmeli ve 29 masumun katline neden olduğu için de yasını sessiz sedasız ve görüntüsüz yaşamalıydı. Katledilen 29 masumun acısını da hissetmeli ve onlara Fatiha okumalıydı.

Haberin Devamı

İnsanlığın gereği budur.

Hele bir HDP milletvekilinin taziyeye gitmesi görüntünün üstüne tüy dikti.

Demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan bir parti milletvekilinin bu çerçevede yer alması “sözün bittiği yeri” işaretliyor.

O milletvekilinin bir yakını, ailesinden biri intihar bombacısının havaya uçurduğu servis otobüsünde yaşamını yitirseydi hangi duygu patlamalarını yaşardı?

İntihar bombacısı için açılan taziye mekânına gene gider miydi?

Olay “aidiyet” ve “ötekileştirme” kutuplara ayrışımının hazin ve ibret yüklü “alarmıdır.” (HDP milletvekili Altan Tan’ın bu katliamı yapanı kınamış olmasını da kaydetmiş olalım.)

EĞRİSİ-DOĞRUSU

SON “intihar bombacısı” katliamı bağlamında, başkentteki yabancı büyükelçilere, olayın “PKK-PYD” bağlantısının kanıtlarını ortaya koyan dosyalar sunulmuş.

Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi’nin sütununda dosyalar hakkında şöyle bilgiler veriliyor:

"PKK kadrolarında çeşitli kademelerde yönetici pozisyonunda olup, PYD’de görev alan 109 isim sıralanıyor. Bunlar arasında Suriyeli ve İran uyruklu teröristler de var.

Suriye’deki çatışmalarda PYD’lileri sevk ve idare ettiler.

Bunlardan 9’u Avrupa’da PKK adına faaliyette bulunurken Suriye’ye gelen isimler.

Daha çok PYD’nin dış ilişkilerinde rol üstlenmişler.

Ayrıca Kandil’in Arapça dış ilişkilerini yürüten militan da şu anda PYD’nin yönetim kademelerinde görev yapıyor. Geri kalanı, Türkiye vatandaşı.

Dırbasiye, Afrin, Cizire, Kamışlı’da güvenlik ve istihbarat birimlerinin başında Türkiye’den giden PKK’lılar bulunuyor.

Haberin Devamı

Büyükelçilere sunulan dosyada bunların isimleri ve görevleri tek tek sıralanıyor.

Öte yandan PKK’nın çatı örgütlenmesi olan 53 kişilik KCK yönetiminden 17’si bir süredir Suriye’de.

PYD’nin örgütlenmesi, Esed rejimi, İran, Rusya ve ABD ile ilişkilerde karar merciinde yer alıyorlar.

Mustafa Karasu, Sofi Nurettin ve Behoz Erdal en tepedeki üç isim. Özellikle Mustafa Karasu ve Sofi Nurettin Şengal de ikinci Kandil kurulması çalışmasını yürütüyorlar.

ABD hemen Şengal’in dibinde El Hacer’deki havaalanı pistini bir buçuk kilometre uzattı, orada kendine savaş uçaklarının iniş kalkış yapabileceği bir hava üssü kurmanın peşinde.

PKK’yı Şengal’e yerleştirerek Barzani’nin peşmergelerine ve daha ileri aşamada DEAŞ’a karşı tampon bölge oluşturuyor.

Büyükelçilere verilen dosyada yer alan ve PKK ile PYD arasındaki organik ilişkiyi ortaya koyan bir başka kanıt ise, PKK kamplarında PYD’ye, PYD kantonlarında ise PKK’ya açılan eğitim üssüyle ilgili.

Haberin Devamı

Derik ve Dırbasiye’de PKK’ya ait silahlı eğitim kampı bulunuyor.

Türkiye’den götürülen militanlar burada, “şehir savaşları” eğitiminden geçiriliyor.

Suriye’deki iç savaşta pratik yapıyor, ustalaştıktan sonra Sur’da, Cizre’de, Silopi’de, Nusaybin’de, İdil’deki çatışma alanlarına sevk ediliyorlar.

PKK ve YPG yönetimlerinde ortak isimler yer alıyor.

Eylem kararları birlikte alınıyor.

Bölgesel aktörlerle ilişkiler birlikte yürütülüyor.

Burada karar mercii konumunda elbette ki PKK var.

PKK kamplarında da YPG’nin eğitim üsleri var.

En önemlisi PKK’nın en eski kamplarından biri olan Hakurk kampında, YPG yöneticilerine eğitim verilen üs."

.........................

Düzgün, aydınlatıcı ve ciddi bir çalışma bu.

Ancak...

Keşke Ankara katliamından hemen sonra “PYD bağlantılı Salih Neccar” açıklaması aceleye getirilmeseydi.

Sonrasında gene PYD bağlantılı “Abdülbaki Somer” adının TAK tarafından açıklanması ve DNA testlerinden geçmesi kafaları karıştırdı.

Büyükelçilere sunulan dosyalar üzerine bu “gölge” düşürülmemeliydi.