Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Yaşam sahnesinde 7 perde

“7” Şekspir Müzikali’nden...

HALUK Bilginer’in Moda’daki tiyatro salonunda “7” (Şekspir Müzikali) sahneleniyor.
“Oyun Atölyesi” adlı tiyatronun kapısından girerken, kuşkuluydum.
“Tiyatro seyircisinin azaldığı” yolundaki iddialar doğruysa, Şekspir için kaç kişi buraya gelmiş olacaktı?
Hele moda popüler rüzgârlara yelken açmaksa!..
Kapı girişinde, gişenin hemen arkasında bir karikatür. “Kefil yok, beklemek yok, sadece bilet alacaksın.”
Tiyatro izleyicisi için şirin bir çağrı.
Sol duvarda da bir karikatür; psikolog ofisi... Hasta kanepede uzanmış... Elinde not defteri ve kalemiyle psikolog ise koltuğunda.
Hasta “Rüyamda kendimi tiyatroya gitmiş gördüm” diyor.
Psikolog sorguluyor: “Daha önce gitmiş miydiniz?” Tiyatroya gidenlere “Hasta mısın, neyin var?” diye sorgulayanları nasıl da güzel tiye almış.
Ama bütün bu göstergeler salon tenhalığına psikolojik hazırlık gibi geliyor...
Erken gitmiştim. Çayımı aldım, barın mantarlarla ısıtılan bahçesine geçip, keyfine sigara yaktım.
Yarım saat sonra salona geçme çağrısı yapıldı.
Ve... Güzel bir manzara. Salonda tek boş yer yoktu.
Demek tiyatro seyircisine iyi bir şeyler verirseniz, geri dönüşü oluyor.
Oyuna gelince...
Zaman su gibi aktı.
Şekspir’den “zaman” söylemleri müzikale dönüşmüş. Danslarla desteklenmiş.
Şekspir’in “Dünya bir sahne” söylemini, “Zamanını dolduran sahneden çıkar, sahneye yenisi gelir” vurgusuyla sık sık tekrarlayan bir oyun.
İnsanoğlunun yedi perdelik yaşamını irdeliyor.
Haluk Bilginer, yeni doğmuş bir bebekle başlıyor, dünyaya gelişin ilk ağlayışıyla...
Sonraları yakalıklı bebek ve biberon, ilk mırıldanmalar...
Okul çağı... Çapkınlıklarla geçen gençlik, orta yaş ve erken yaşlılık.
Hepimizin zamanına noktayı koyacak birer çalar saatimiz var.
Nihayet, yaşlılık ve zamanın şaşmaz/değişmez galibiyetiyle gideceğin yerin bilincine varmak; sonunda “toprakta bir delik, birkaç kemik ve üstünde bir tümsek.”
İşte yaşamdan “bize ait” kalacak olanlar...
Palyaço rolünde dört genç ve güzel kadın sanatçı, bütün bu süreci ve kaçınılmaz yazgıyı kara mizahla nasıl da güzel sorguluyor.
Jartiyerlerinin arasında salladıkları ve ereksiyon yaptırdıkları “fallus”lar, elleri ve kollarıyla “nah” hareketleri hiç bayağılaşmadan hayatın akışındaki “noktalama işaretleri” gibiydi.
Şarkılar ve danslarla, hepimizi sonumuza eğlenceli olarak yolcu ediyorlar. Yıllarca önce bir Rus sanatçı New York’taki bir otelde intihar etmişti.
Onu çırılçıplak beline kadar başını şömineye sokmuş halde bulmuşlardı.
Popo deliğine huni şeklinde dürülmüş bir kağıt sokmuştu.
Huniyi aldılar, açtılar. Sanatçı kâğıda şöyle yazmıştı:
“Hayatım boyunca ciddi oldum. Ölümüm eğlenceli olsun istedim...”
Moskova’da, Boris Pasternak’ın daçasının yanındaki, bir şaire ait daçanın şöminesi üzerinde bu iddianın temsili yağlı boya tablosunu görmüştüm. Öyküsünü dinlemiştim.
Haluk Bilginer’i ve palyaço rolündeki dört kadın sanatçıyı izlerken, bu intiharı düşündüm.
Oyuna dönelim, Haluk Bilginer’in en beğendiğim oyunu “Masumiyet” adlı filmdeydi.
İnanılmaz iyiydi.
Burada çok farklı bir rolü, yediden yetmişe yaş skalasında nasıl da güzel götürdü.
Dans eder gibi yapmıyor, dans ediyor... Işığı iyi...
Bir ara Şekspir’den, İngilizce de yansıttı. Bunu sadelikle yaptı.
Kıtalararası yolculuğa değdi o gece. Oyun 2 perde ama yaşamdan 7 çağ anlatıyor.

Haberin Devamı

Yaşam sahnesinde 7 perde

Haberin Devamı

VAMPİR ARASI TOST
YENİ Ay (New Moon) filmi gençler arasında “kamplaşma” yaptı.
Bir yanda “kurt adam” Jacob’cular... Öte yanda “vampir” Edward’cılar...
İkisine de âşık olan Bella’nın tercihi hangisi olsun?
Biri yakışıklı, solgun, romantik, diğeri genç kızların soluğunu kesen kaslı delikanlı...
Nasıl çıksın Bella bu iki bilinmeyenli denklemin içinden!..
Jay Leno, CNBC-E’de yayınlanan Talk Show’unda formülü verdi.
“İkisini de idare etsin...”
Vampirler arası tost....
Nasıl mı?
Leno açıklıyor:
“Vampirler gün doğumuyla birlikte geceye kadar ortalığa çıkamazlar. Kurt adamlar da gece çıkamazlar.
Böylece gündüz Jacob’la olur, gece de Edward’la...”
İyi mi?
Ancak sorun “Yeni Ay”ın tüm kuralları bozması...
Bu filmde vampirler gündüz ortalıkta. Kurt adamlar da geceye akıyorlar. Kafa karışıklığı Bella’da değil, filmin senaristinde...
İki yakışıklı uğruna bu film gişede tavan yapıyor. Yarısına kadar dayanabildim. İyi ki “ara” vardı. Çıktım.
Bu devirde şah da, padişah da reklamcılar.
İtiraf ediyorum “ben de reklam oltasına takıldım.”
Bu mizah da Jay Leno’dan...
Şükran Günü’nde de çevreciler için önerisi şöyle:
“Gaz salınımı olmayan hibrit otomobilin çarptığı organik hindi olsun sofranızda...”

Haberin Devamı

Yaşam sahnesinde 7 perde

TRUMP’IN TÜRKLERİ
EMLAK kralı Donald Trump’ın kızı Ivanka Trump ile Kanal D için keyifli bir söyleşi yaptım.
Bayram programları nedeniyle yayını öteledik.
Amerika’nın en saygın üniversiteleri arasında sayılan Wharton’da ekonomi okumuş. Sonra master yapmış; finans.
Güzelliğinin hayli farkında.
Henüz 30’una varmamış ama 20’li ilk yaşlarda görünüyor.
“Trump kulelerinde bazı Türk alıcıları tanıdığımı” söylüyorum.
“New York beşinci avenue’deki binamızla başladılar. Nerede yeni bir Trump kulesi diksek oradan da alıyorlar.
İstanbul’daki bu Trump’tan da aldılar. Hepsinde komşuyuz.”
Ivanka, popüler bir genç kadın. İstanbul Trump Towers’ta bir “penthouse”u var.
Onunla komşuluk her zaman aynı yerde olunmasa bile gene de prim yaptırıyor.
Annesinin adı Ivana... Peki Ivanka nedir?
“Benim adım da Ivana... Ama Ivanka diyorlar. -küçük Ivana- demek.
Nasıl Robert’lere Bob diyoruz. Öyle bir şey...”
Kızı olursa o da Ivana mı olacak? Projesi hazır mı?
Gülüyor.
Manşetlere teğet geçiyor.
“Yani hamile miyim diye mi soruyorsunuz? Henüz 1 aylık evliyim. Size hamileyim desem ABD medyası üzerine atlar haberin... Ama değilim.”
Bir ara mankenlik yapmıştı. Moda dünyası ile arası nasıl? Tasarım falan?
“Giyim değil ama mücevher tasarımı yapıyorum.”
Bunu söylerken eliyle saçlarını arkaya atıyor ve kulağındaki kendi tasarımı olan küpeleri gösteriyor.
Madison Avenue’de bir mücevher dükkânının olduğunu, kendi koleksiyonunun satıldığını anlatıyor.
Genç kızlardan gelen maillerde kariyer ve yaşam planlamaları için “yol göstermesi” isteniyormuş.
O da bu eksende bir kitap yazmış. Kitap, New York Times’ta en çok satanlar listesine girmiş.
Adı:
“TRUMP KARTI
YAŞAMDA VE İŞTE KAZANMAYA OYNAMAK.”
Donald Trump’ın kızı olmasaydı bugünkü -prensesten de öte- kraliçe konumunda olur muydu?
Bilemem.
Ama... Gene önemli bir isim olurdu. Zaten kocası da babası kadar büyük bir emlakçı ve New York’ta gazete patronu.
Gazeteye yazıyor mu?
Gülüyor:
“İyi yazmasam da basarlar. Onun için yazmıyorum.”
Bence yazmalı.
Örneğin...
Waikiki Trump’ta 400 dairenin tamamını bir gün içinde ve sadece 6 saatte satarak 700 milyon dolar kazanmak rekordur.
Böyle başarıların öyküleri okunur.