Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Önemli olan, okullara nasıl girileceği değil, okullardaki eğitim-öğretim seviyesinin yükseltilmesidir.

OECD’nin Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) ile üç yılda bir 72 ülkede 15 yaşındaki lise öğrencilerinin eğitim seviyeleri ölçülüyor.

Son PISA programına Türkiye'deki 187 okuldan 5 bin 895 öğrenci katıldı.

Sonuç:

- Matematikte 2012'de 44. sıradaydık, 49. sıraya geriledik.

- Fen bilimlerinde 43. sıradaydık, 52. sıraya düştük.

- Kendi dilini (Türkçeyi) okuyup anlamada 41. sıradaydık, 50'inci sıraya indik.

Haberin Devamı

İsmet Berkan kardeşimiz Hürriyet’te yazarken, her yıl eğitim ve öğretim durumuyla ilgili göstergeleri toplar, bunları değerlendirirdi.

En son yazılarında YGS (Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı) öğrencilerinin 4 ayrı ders başlığı altındaki soruları cevaplama durumlarıyla ilgili son 10 yılın ortalama sonuçlarını açıklamıştı.

- Öğrenciye Türkçe 40 soru soruluyor. Ortalama cevap 2010 yılında 21.6, 2016 yılında 16.3 oldu.

- Matematikte 40 soruya cevap 2010 yılında 11.9 iken, 2016 yılında 7.9 oldu.

- Fen derslerine 40 soruda doğru cevap, 2010’da 5.5 idi. Bir ara 4.5'e kadar düştü. 2016 yılında 5.5 oldu.

- Sosyal bilgilerde 40 soruya ortalama cevap 2010 yılında 12.4 idi, 2016 yılında 10.4'e geriledi.

Gerileme var

Son on yılda sınavlara giren öğrencilerin doğru cevap ortalamalarındaki gerileme dikkati çekiyor.

Eğitim sisteminde bir tarafta öğrenci, öbür tarafta öğretmen var. Öğrenciler bu durumda. Acaba öğretmenler ne durumda?

Öğretmen adayları atanabilmek için 2013 yılından itibaren Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) dışında aralarında Türkçe ve sınıf öğretmenlikleri branşlarının da yer aldığı Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi (ÖABT) adını taşıyan bir başka sınava daha girmek zorundalar.

İsmet Berkan öğretmen adaylarının (40 soruluk alan bilgisi+10 soruluk alan bilgisi eğitimi testi) 50 soruluk testin, sonuçlarıyla ilgili bilgileri de yayımlamıştı:

- Türkçe testine 15 bin aday katılmış, 50 sorunun ortalama 32.3’ünü doğru cevaplamıştı.

- İlköğretim matematik testinde 6 bin adayın 50 soruya doğru cevap ortalaması 20.1 idi.

Haberin Devamı

- Fen bilimlerinde 16 bin adayın 50 soruya doğru cevap 13.4 olmuştu.

- Türk dili ve edebiyatında 23 bin aday öğretmenin 50 soruya doğru cevabı 21.1 idi.

- Tarihte 50 soruya ortalama cevap 23.2, coğrafyada 20.8, kimyada 19.8, din kültüründe 25.0 olmuştu.

- Sınıf öğretmenliği için teste giren 25 bin adayın ortalama puanı 22.2 olarak belirlenmişti.

Eğitim politikası önemli

Okul binamız, dersliğimiz yok diyemeyiz. Ama bunlar gençlerin iyi eğitilmelerini sağlayamıyor. Sorun bir “milli eğitim” politikasının olmamasında. Son 10 yılda 5 milli eğitim bakanı değişti. Her yıl eğitim politikası değiştiriliyor.

Sınavlar okullardaki eğitim programlarına göre hazırlanıyor. Okulların eğitim programları ise giderek hafifletiliyor. Önceki yıllarda programlarda yer alan birçok temel bilgi eğitimi programlardan çıkarıldı.

Bizim eğitim yapımız “düz işçi” yetiştiren bir yapıya dönüştü. Bu eğitim yapısında Türkiye, ancak “ucuz işçilikle küresel pazarlara don gömlek satabilir.” Bırakınız teknolojiye dayalı malları, markalı gömlek, markalı elbise bile satamaz.

Haberin Devamı

İlim - bilim eğitimi mi, yoksa din eğitimi mi tartışmaları arasında olan, gençlerimize, daha doğrusu ülkenin geleceğine oluyor.

“Milli eğitim” programlarımızı ilim ve bilime mi, yoksa dine mi dayandıracağımıza karar veremedik.

Sayın Yusuf Kaplan, 13 Mart 2015 tarihinde Yeni Şafak’taki köşesinde, “Bizim ortaya koyduğumuz zengin medeniyet tecrübemizi mümkün kılan şey, Kur’ân’a ve Sünnet’e dayanan medrese ve tekke sistemidir. Eğitim sistemimizi Kur’ân ve Sünnet ekseninde yeniden yapılandıramadığımız sürece, bu kendi - kendini sömürgeleştirici eğitim sistemiyle en iyi yapabileceğimiz şey, Batı kültürünün gönüllü acenteliğini üstlenen ‘gönüllü köleler’ yetiştirmek olabilir yalnızca - şimdiye kadar yapa geldiğimiz üzere. Bizim yeni İbni Sina’lar, yeni Itri’ler, yeni Sinan’lar yetiştirmemiz gerekiyor. Bunun için de Kur’ân’ı eğitim sistemimizin merkezine yerleştirmek zorundayız” diyordu.

Bu kararsızlıkta, olan, gençlere ve ülkeye oluyor. Sonuç ortada: Ne kadar eğitim, o kadar üretim.