Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gıda tüketiminin yapısının öğrencilerin başarılarını nasıl etkilediği araştırılmış. Görülmüş ki, hayvansal protein alan öğrenciler, tahılsal protein alanlardan daha başarılı oluyor.
TEPAV Araştırmacısı Selin Aslanhan hayvansal ve bitkisel gıda maddelerinin kişi başı tüketimiyle OECD tarafından her yıl yapılan öğrenci değerlendirme (PISA) sonuçlarını karşılaştırmış.
Türkiye’de et yiyemeyen, ot ile beslenen çocuklarımızın dünya sıralamasında 53’üncülüğe düşmesinin beslenmeden kaynaklanabileceği sonucuna varmış.
İ.Ü. İktisat Fakültesi’nin hocalarından rahmetli Prof.Dr. Nusret Ekin, beklenmeyen yanlışları yapan birine kızdığında, "Devamlı bulgur yemekten zavallının beyni büzülmüş!” derdi.
Protein hayvansan ve bitkisel yiyeceklerden alınır. Protein açısından zengin olan başlıca hayvansal yiyecekler; Yumurta, et, balık, peynir ve süttür.. Bitkisel yiyecekler ise; unlu gıdalar, ekmek, bulgur, patates, fındık ve ceviz gibi kabuklu yemişler, bezelye, fasulye ve mercimektir.
Protein hem vücudu hem kafayı çalıştırır. Kasların ve bağlantı dokularının beslenmesi, yaşaması ve tamiri, vücudun su dengesinin düzenlenmesi, ana hormon ve enzimlerin üretilmesi ve bağışıklık sisteminin düzgün çalışmasını sağlar.
İnsanların günlük protein tüketimleri hakkında farklı kaynaklarda farklı bilgiler var. FOA Kaynaklarına göre, dünya ortalaması günde 70 gr. ABD ve Avrupanın zengin ülkelerinde insanların günlük ortalama protein tüketimi 100 gr.a çıkıyor. Türkiye ortalaması ise 85 gr. (1984 Beslenme Araştırması’ndan sonra ülke genelinde yapılmış bir araştırma yok. Bu nedenle verilen rakamlar gerçeği yansıtmayabilir.)

Günlük proteinin önemi
Önemli olan proteinin ne kadarının hayvani ne kadarının bitkisel protein olduğu. Dünya ortalamasına göre günlük proteinin yüzde 35’i hayvani protein. Tüketilen günlük toplam proteinde hayvani protein oranı Türkiye’de yüzde 20, ABD ‘de ve Avrupa’nın, Asya’nın varlıklı ülkelerinde yüzde 50’nin üzerinde. Açık anlatımıyla bizim ortalama protein tüketimimiz fena değil ama, tükettiğimiz proteinin yüzde 80’i bitkisel. Et yerine ot yiyoruz.
Ege Cansen'den dinlemiştim. Dünyadaki insanlar ve de hayvanlar (cümle mahlukat) et yiyenler ve ot yiyenler diye ikiye ayrılırmış. Et yiyenler, (et oburlar) zeki, atak yapıya, kişiliğe sahiplermiş. Çünkü bunlar karınlarını doyurmak için devamlı tetikte durmak, bir başka canlıyı tuzağa düşürüp avlamak, avladığı canlıyla boğuşmak, boğuştuğu canlıyı mutlaka mağlup edip parçalamak ve onun etini yemek zorunda imişler.
Onun için davamlı hareket halinde olurlarmış. Devamlı güçlü kalırlarmış. Pençeleri avı yakalamaya, parçalamaya her zaman için hazırmış. Mesela bir et obur olarak aslan, mesela bir et-obur olarak kurt bu yapıdaki canlıların örneği imiş.
Ot yiyenler (ot obur) ise, genellikle önlerine sürülen yaş veya kuru otu yiyen canlılarmış. Otun, yaş veya kuru olması onlar için pek önem taşımadığından, öyle pek iddiaları da olmazmış. Yerlerinden pek kımıldamazlar, kımıldasalar kımıldasalar üç beş metre ilerideki otlağa kadar sallana sallana gitme zahmetine katlanırlarmış...
Ot oburlar, devamlı geviş getirir, işkembe büyütür, bir de et oburları kıskanırlarmış. Çünkü et oburların, ot oburları büyüleyen bir "çalımları" veya başlarını döndüren bir "kokuları" varmış...
Bu "koku başlarını döndürdüğünde", cümle ot oburlar da et obur olmayı düşünür, fakat sonra önlerine konan yaş veya kuru ota tembelce uzanıp ağızlarına alır, geviş getire getire "... Allah'larına şükür edip..." oturdukları yere çökerlermiş...
Sayın okuyucularım, yollarda araçların çarpıp ezdiği koyunlara, ineklere rastlarsınız... Trenin bir kurdu ezdiğini, bir otomobilin bir aslana-kaplana-kurda-tilkiye çarpıp ezdiğini hiç duydunuz mu?
Duyamazsınız çünkü aslan-kaplan-kurt-tilki, et oburdur. Kendilerini ezdirmezler. Ot oburlar ise popolarını kaldırmayı zahmet bildiklerinden ezilmeye mahkumdur. Zaten onların tren yolunda aval aval trene bakmaktan, karayolunda hayran hayran kamyonları seyretmekten başka yapacakları şey de yoktur.

Et yiyenler ot yiyenler