Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Eskiden bir malda kıtlık olduğunda, “Spekülatörler depolarda mal saklıyor. Asacaksın 3 spekülatörü Taksim’de darağacına... Bak depolardaki mallar piyasaya nasıl çıkıyor” denilirdi.
Gününüzde et fiyatları artınca benzer bir yaklaşım ortaya çıktı. “Açacaksın ithalatı... Ülkeye ucuz et girdiğinde, göreceksiniz fiyatlar nasıl düşecek” denilerek ithalat başlatıldı. İthalat başladı. Fiyatlar düşmedi. Şimdi de hükümet “sıfır gümrük” ile 100 bin ton hayvan ithalatına yeşil ışık yaktı.
TZOB’nin et raporuna göre Türkiye’de sığır ve dana eti tüketimi yılda 320 bin tondur. Bunun için 1.6 milyon sığır ve dana kesilir. Demek ki yıllık tüketimin üçte biri büyüklüğünde ithalat gerçekleştirilecek.
Bu kadar ithalat yapılırsa Türkiye’de hayvancılık ölür. Önce ette sonra sütte ithalat bağımlısı oluruz. Hayvancılarımız da ithalata dayanamaz. Eğer dövizimiz varsa, eğer yapacak başka işimiz varsa, eğer hayvancılıktan vazgeçeceksek, “Ne mutlu Türküm diyene...” İthalata devam.

Bakanlık devamlı yanlış yapıyor
Hayvancılık sektörünün ıcığını cıcığını bilen dostum Ali Ekber Yıldırım diyor ki, “Hükümet, et fiyatını bahane ederek hayvancılık sektörünü tamamen ithalata açtı. Yüksek girdi maliyetleri nedeniyle rekabet edemeyen yerli üreticiler sektörden çekilecek. Türkiye’de besicilik yara aldıktan ve üretimdeki payı azaldıktan sonra, ithalat bugünkü kadar ucuz olmayacak. O zaman son sözü ithalatçılar söyleyecek. Yerli üretim avantajını yitirecek olan Türkiye’ye istedikleri fiyatla et veya hayvan satacaklardır. İthalat şartlarını kendileri belirleyecek, güvenli olmayan etlerini Türkiye’ye pazarlayacaklardır. İthalatın çözüm olmadığı anlaşılıncaya kadar iş işten geçmiş olacak ve hayvancılık yok olacak. 1980’lerde olduğu gibi.”
Sayın okuyucularım hayvancılık yok olunca tekrar kısa sürede canlandırılamıyor. En az 30-40 yılda eski çizgisine getirilebiliyor. Ali Ekber Yıldırım kıtlığın yapılan yanlışlardan kaynaklandığını anlatıyor. Diyor ki, 2007-2008’de yaşanan kuraklığın etkisi ile pek çok üründe olduğu gibi yem hammaddelerinin de üretimi azalırken, fiyatı yükseldi.
Hükümet bu dönemde hiçbir ek önlem almadığı gibi hayvancılıkta destekleme politikasını değiştirdi. Hayvan başına ödeme sistemine geçti. Pek çok destek kaldırıldı veya miktarı düşürüldü. Süt tozu ithalatı nedeniyle çiğ süt fiyatı 80 kuruştan 40 kuruşa düştü. Üretici zararına üretimi sürdüremedi ve süt hayvanları kesime gitti.

Hayvancılık öldü mü zor dirilir
Hayvan varlığında azalma oldu. Kesilecek hayvan bulunamayınca et fiyatı artmaya başladı. 2009’un sonunda et fiyatı 15 liranın üzerine çıktı. Kasaplar, et üreticileri, besiciler “hayvan bulamıyoruz, ithalat yapılsın” diyerek lobi yaptı. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 3 kez hayvan sayımı yaparak, Türkiye’de yeterli sayıda besi hayvanı olduğunu bu nedenle ithalat yapılmayacağını açıkladı. İthalatın olmayacağını duyan ve parası olan pek çok kişi piyasadan hayvan almaya başladı. Hayvan bulma sıkıntısı daha da arttı.
EBK bugüne kadar hayvan ithalatı için 4 ihale yaptı. İkisi iptal edildi. Toplam 8 bin tonluk kasaplık canlı sığır ihalesi kapsamında ilk hayvanlar ülkeye girmeye başladı. Kaç aydan beri ithalattan başka bir önlem konuşulmuyor. Amaç yetiştiricinin elindeki hayvanları kesime göndermekse, bu gerçekleşti. Fiyat düşecek korkusuyla çok sayıda yetiştirici hayvanını kestirdi. Hayvan kesimi hızlanınca karkas et fiyatı 2-3 lira düştü. Fakat tüketiciye yansımadı.
Küçük yetiştiricinin elinde hayvan kalmayınca kesilen hayvan sayısı azaldı. İthalata rağmen et fiyatı yeniden yükseliyor. Teşhis yanlış olur ise tedavi hastayı öldürür. Koskoca bakanlık hâlâ gerçeği göremiyor. İthalata yüklenerek hayvancılığı öldürüyor. Sorun üretim artışı ile çözülür. Üretim artışı insanlarımıza iş getirir, aş getirir. İthalat işsizliği, fakirliği artırır. Dövizleri bitirir.