Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Memur maaşlarına 2000 yılı ikinci yarısı için yapılan yüzde 10'luk zam sürpriz değildir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin IMF'ye taahhüdünün ve de IMF yönetiminin onayının icabıdır.
       Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, aralık ayında IMF'ye gönderdiği mektupta ikinci yıl zammının yüzde 10'u aşmayacağı taahhüdünde bulunmuştur. 22 Haziran 2000 tarihinde bu taahhüdünü teyit etmekle kalmamış işçi ücretlerinin de "programdaki enflasyon hedefi"nin (dikkat buyurunuz gerçekleşmesinin değil, hedefinin) altında tutulacağı, maaş ve ücret sınırlamalarının 2001 ve 2002 yılında da devam edeceği sözünü vermiştir.
       Bu, memur, emekli ve işçi maaşlarının ve ücretlerinin 2001 yılında yüzde 10, 2002 yılında yüzde 5'ten fazla artırılamayacağının şimdiden ifadesidir.
       Memurlarımız, emeklilerimiz, işçilerimiz bunları şimdiden bilsin ki, ikide bir maaş ve ücret artırımı ümidi ile sokaklara dökülüp perişan olmasın! Sokaklara dökülmek neye yarar? Sendikaların çoğu "sarı sendika" olmuş ve de işçiye karşı olan düzenin içinde yerini almış. Memurun sendikası da yok, sahibi de. Emekli zaten perişan...
       Haaaa... Unutttuk... Atatürk'ün "bu milletin efendisi" dediği bir de köylü - çiftçi vardı...
       Biz unutsak da, IMF ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, çiftçileri de unutmamış. Onlarla ilgili olarak IMF mektuplarında gereken düzenleme yapılmış.
       IMF'ye verilen taahhüt mektubunun 22 ve 23'üncü maddelerine göre çiftçiye ucuz faizli krediler kesilecek, sübvansiyon kesilecek, tarım ürünlerinin fiyatları enflasyon hedefinin altında tutulacak...
       Sayın okuyucularım... Buraya kadarki açıklamalar gösteriyor ki; memurun, emeklinin, işçinin ve çiftçinin gelirine getirilen fren bugünlük, bu yıllık bir fren değildir. IMF destekli hükümet programına göre bu çalışan kesimin geliri en az 2002 yılının sonuna kadar kısılacak, bu kesim fakirleştirilecektir. Acaba memurun, işçinin, çiftçinin fakirleşmesi ne demektir? Ekonomik bakımdan ne anlam ifade eder?
       Sayın okuyucularım, ekonominin esası "üretim"dir. Üretim artmadan gelir artmaz. Üretim artmadan ülke kalkınmaz. Üretim yok ise ekonomi de yoktur, gelir de yoktur, refah da yoktur, sosyal adalet de yoktur, mahkeme de yoktur, okul da yoktur, demokrasi de yoktur. Üretim demek "katma değer yaratmaktır". Üretimin 4 temel faktörü vardır: Doğa, müteşebbis, sermaye ve emek.
       (1) Üretim bir ortamda yaratılır. Bu ortam "doğa / tabiat"tır. Doğa üretime katkısının karşılığını, üretime kattığı değerin karşılığını, katma değere katkı payını "rant / kira" olarak alır.
       (2) Üretimde, "unu, şekeri, yağı bir araya getirip, helva yaptıran kişi"ye "müteşebbis" denilir. Müteşebbis üretime katkısının karşılığını "kar / kazanç" olarak alır.
       (3) Üretim "sermaye" olmadan gerçekleşmez. Sermaye denilen şey işçi için kürek, kazma, makinedir. Çiftçi için traktördür. Sermaye üretime katkısının payını "faiz" olarak alır.
       (4) Üretim "emek" olmadan gerçekleşemez. Emek, üretime katkısının payını "ücret" olarak alır.
       İşte bir mal veya hizmetin değerine değer katan bu dörtlüye "rant / kira, kar / kazanç, faiz ve ücret" toplamına "katma değer" denilir.
       Katma değerin içinde yer alan ücretin payı "devlet zoru" ile kısılmış ise, ücretin hakkı olan pay "faize, kara veya ranta" kayar.
       Bu yapıldığında ise zaten bozuk olan gelir dağılımı daha da bozulur. Diğer üç üretim faktörünün kendilerini koruma gücü vardır. Faiz yeterli değil ise sermayenin üretim dışına kaçma şansı vardır. Kar yeterli değilse müteşebbis üretim dışında kalır. Rant oynaktır... Amma ve lakin emek çaresizdir. Ücreti, maaşı kendine biçilen fiyatı beğenmediğinde işsiz kalır. Aç kalır.
       Bu nedenle "memur, işçi, çiftçi"nin emeği gündeme geldiğinde, en kolay iş onların "eline vurup, ellerindeki ekmeği almaktır."
       Böyle olmasa idi, memurun, emeklinin 1999 Haziran'ında 100 olan maaşı 2000 Haziran'ında 94.6'ya düşer mi idi? Haziran başından geriye 12 ayda tüketici fiyatları yüzde 62.7 artarken, çiftçinin eline geçen fiyatlardaki artış yüzde 44.6'da kalır mı idi? Nisan ayından önceki 12 aylık dönemde işçi sayısı yüzde 5.5 azalır mı idi? İşçinin eline geçen saat başı ücret yüzde 5.5 azalırken, çalışılan saat başı verimlilik (katma değer) yüzde 10.4 oranında artar mı idi?
       Velhasıl - ı kelam: "İşçi, memur, çiftçi değil mi? Vur eline, al ekmeği elinden..."




Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr