Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Satılan balıkların, özellikle lokantalarda yenilen balıkların büyük bölümünün ithal balık olduğunu biliyor musunuz?
- Yaz aylarında balıkseverlerin en makbul balık olarak tercih ettikleri lahoz (lagos balığının “resmi” adı lahoz imiş!) artık Akdeniz lahozu değil. Somali’den uçakla getiriliyor.
- Dil balığı, mercan, mezgit, sinarit gibi balıklar Afrika’dan taaaa Gana’dan getiriliyor.
- Barbunya, tekir ithal.
- Hatta karides bile ithal ediliyor.
- Norveç’ten sadece somon balığı gelmiyor. Barbunya, kalkan, uskumru balığı geliyor.
- Istakozlar Amerika’dan ithal.
Yurtdışından balık 2 türlü getiriliyor: (1) Dondurulmuş olarak (2) Buzlanarak, dondurulmadan.
Dondurulmuş balığın raf ömrü uzun. Buzlanarak dondurulmadan getirilen balıklardan (1) Deniz ürünü olanların raf ömürleri kısa. 2-5 gün içinde tüketilmeleri gerekiyor. (2) Somon ile çiftlik balıklarının raf ömürleri 3 haftaya kadar çıkabiliyor.
Balıkçı tezgâhlarının çevresinde, balık lokantalarının kapısının yanında duran kutulara bakınız. Beyaz karton kutular görürseniz, onlar donmuş balık kutularıdır. Beyaz strafor (köpük) kutular görürseniz, onlar buzlanarak ithal edilen balıkların kutularıdır.

İthal balık kötü balık değil
Bir balığın ithal balık olması illa da kötü olmasını gerektirmez. Dünyanın her ülkesinde balık ithalatı var. Bizim deniz ve çiftlik balıkçılarımız da az-çok balık ihraç ediyor.
Metro mağazalarının Balık Satın Alma Müdürü Fatih Şengün diyor ki, ”Önemli olan, gıda denetiminden sorumlu birimlerin satışa sunulan balıkların menşeini tüketiciye açıklama zorunluluğunun getirilmesidir. Satışa sunulan balığın üzerindeki etikete deniz balığı mı, ithal balık mı, çiftlik balığı mı olduğu mutlaka yazılmalıdır. Lokantalarda müşteri, yediği balığın menşeini bilmelidir. Yanlış olan tüketicinin aydınlatılmamasıdır. Hele hele yanıltılması çok daha kötüdür. Tüketiciye deniz balığı yerine, çiftlik balığı veya ithal balık vermek çok yanlış bir davranıştır.”
Metro mağazalarının balık bölümleri, benzer büyük mağazaların balık bölümlerine göre en zengin olanı. Bana anlatıldığına göre Metro mağazalarının balık bölümlerinde 50 tür dolayında deniz ürünü satışa sunuluyormuş.
Fatih Şengün, sadece ithal balıklarda değil, çiftlik balıklarında ve deniz balıklarında da balığın tazeliği konusunda satıcılara büyük sorumluluk düştüğünü anlattı. Kendi mağazalarında yapılanlar hakkında bilgi verdi.

Neyin ne olduğunu bilelim
Fatih Şengün diyor ki, “Balık, birçok gıda maddesi ile kıyaslandığında bozulması daha hızlı olan bir üründür. Bu nedenle depolanması ve tutulması konusunda çok daha fazla özen gösterilmesi gerekmektedir. Tezgâhtaki ürünlerin düzenli olarak tazelik kontrolünden geçmesi zorunluluğu vardır. Tazeliğini kaybeden ürünler tezgâhlardan toplanır ve imha edilir. Çünkü, balık bozulma açısından riskli bir üründür. Tazeliği bitmek üzere olan bir ürün daha düşük fiyatla satılamaz.”
Yaz aylarında deniz kıyısında bir lokantaya gidebilen, bir yazlıkta kalabilen halkımızın en büyük keyfi balık yemektir. Bizim her denizimizin kendine özgü balıkları vardır. (Veya vardı!) Deniz balığı bitti, bulunmuyor diye balık yemeyecek değiliz... Ama ne yediğimizi bilelim... Boğaz balığı, Akdeniz balığı, Ege balığı, Karadeniz balığı diyerek Somali ve Gana balığını yemeyelim. Norveç’ten donmuş gelen uskumruları Marmara’da avlandı diyerek bize yedirmesinler. Yutturmasınlar. “Yok mudur bu işin sorumlusu?” diyeceksiniz. Bu işin sorunlusu Tarım Bakanlığı... Ne yapalım ki bu bakanlık bizim temel gıda maddelerimiz ile ilgili konularda gerekeni yapamıyor... O zaman bizim halk olarak bilinçlenmemiz gerekiyor. Halk olarak neyin ne olduğunu öğreneceğiz, bileceğiz. Bir gıda maddesini satın alırken, tüketirken “menşeini” soracağız. Başka çaresi yok.