Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

  • Bu ülke ekonomisi ne fırtınalara dayandı. Her şeye rağmen bugünlere geldik. İyimser olmaya mecburuz. Bugün ekonomi teknesinin tek deliği var: Cari açık
  • Cari açığı çözmenin yolu: Tüketimden fedakârlık. Sorun çözülünce (1) Döviz istikrara kavuşur (2) Enflasyon ve faiz iner. (3) Çift paradan da kurtuluruz...

Yeni bir yıla girdik. Her yeni yılın başında yatırımcı da, üretici de, tüketici de merak eder: ”Acaba bu yıl, nasıl bir yıl olur? Ekonomi canlanır mı? Enflasyon düşer mi? Dolar ucuzlar mı? Faizler aşağıya iner mi? İş imkanları artar mı? Yeni yıl önceki yıldan iyi mi olur, kötü mü olur?

Tekne sağlam, yola devam

Sorulara cevap aramadan, bir hikaye aktaracağım. Hikaye bu ya... Bir liman kasabasında genç kaptan, uzun bir yolculuk için denize açılacakmış. Bakmış ki hava durumu kötü. ”Bu kötü havada yola çıkılır mi? Acaba ne yapsam?” diye dertlenirken limandaki kahvede birkaç masa ötede oturan yaşlı denizciye akıl danışmak istemiş. “Uzun bir sefere çıkacağım. Acaba önümüzdeki günlerde denizin durumu ne olur?” demiş. Yaşlı denizci cevaplamış: ”Önemli olan önümüzdeki günlerde denizin durumunun ne olacağı değildir. Önemli olan senin teknenin durumudur. Deniz bu... Ne olacağı bilinemez. Sakin de olabilir, fırtınalar da kopabilir. Önce teknen sağlamsa, sonra kendine güveniyorsan denize açıl. İyi kaptan denize açılmak için hava durumuna bakmaz. Teknesinin durumuna bakar. Becerisine güvenir.“

Bu hikayeyi bana anlatan dostum Ege Cansen ekledi: ”1595 Yılında Hollandalı denizciler Amsterdam’dan yelkenli ile yola çıkarlarken, “Önümüzdeki aylarda deniz nasıl olur? Denize açalım mı? korkusu duysalardı, yola çıkmazlardı. Dört ay her türlü deniz şartlarında yol alarak Endonozya’ya ulaştılar. Endonezya’yı sömürge yaptılar” dedi.

İyimser olalım

İyimser olalım. İyimser olmaya mecburuz.

Bu ülke ekonomisi ne fırtınalara dayandı. Bütün bu fırtınalara rağmen bugünlere geldik. Bugün ekonomi teknesinin tek bir deliği var: Cari açık sorunu teknenin fırtınalara dayanıklılığını azaltıyor.

Cari açık sorununu çözmenin tek bir yolu var: Tüketimden fedakarlık edeceğiz. Milli gelirin yüzde 80’i tüketime, yüzde 25’i yatırıma gidiyor. Milli gelirim yüzde 5’i kadar açığımız oluşuyor. Bu açığı ekonomik büyümeyi sürdürürken yok etmenin tek yolu tüketimi yüzde 80’den yüzde 75’e indirmek.

Cari açık sorununu ortadan kaldırırsak (1) Açığı finanse etmek için döviz arama, borçlanma derdi sona erer. Döviz fiyatı istikrara kavuşur (2) Enflasyon ve faiz aşağıya iner. (3)Ülkede Türk parası ile doların birlikte kullanımından, çift para rejiminden kurtuluruz.

Tekne sağlam, yola devam

Ne fırtınalar gördük

Geçmişi hatırlayalım. Türk ekonomisi ne fırtınalar gördü. Döviz kıtlıkları yaşadık. Faizler tavana vurdu. Enflasyon insanları inletti. Bu fırtınada, insanlar ızdırap çekti, bazı firmalar, bankalar battı ama hayat devam etti. Bugünlere geldik.

Geçmiş dönemlerde, “döviz kıtlığı olacak mı, döviz fiyatı ne olacak, enflasyon artacak mı, piyasa daralacak mı, faizler artacak mı?” diyerek insanlar yatırımı, üretimi, tüketimi kesmiş olsalardı bu günlere gelebilir mi idik?

Önümüzdeki yıl için yola çıkarken önce ana teknenin (ülke ekonomisinin) sağlam olup olmadığına bakacağız. Yatırım, üretim yapacaklar, “şirketlerinin sağlam olup olmadığına bakacak”. Tüketici cebine göre hareket edecek.

Güçlü yapılanma ancak sanayinin teşvikiyle olur

Özel sektörde işletmelerinde, teknelerde sorun yaratan ekonomide kaynak dağılımındaki çarpıklıktır. Yatırım, üretim ve istihdamda güçlü yapılanma, sanayinin teşviki ile gerçekleşebilir. Biz son yıllarda inşaatın (büyük kamu projeleri ile konut yatırımlarının) cazibesine kapıldık. Sanayide yatırım, üretim yapacak, istihdam yaratacak işletmeler teknelerini güçlendiremediler. İşte onun için fırtınadan korkar hale geldiler.

Yatırımcılara, üreticilere, istihdam yaratacaklara teknelerini güçlendirme imkânı tanırsak, onlar “daha önceki yıllarda olduğu gibi”, önümüzdeki günlerde de “Hava nasıl olur?” korkusuna kapılmadan yola çıkacaklardır.

İyimser olmaya, ülkemizin, insanlarımızın potansiyelini iyi değerlendirmeye mecburuz. İyilikler kendiliğinden gelmiyor. İyilikleri bizler getireceğiz.