Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fabrika kurmak için gelen yabancı sermaye sadece para getirmez. Deneyim getirir. Teknoloji getirir. Pazarlama bilgisi getirir. Ülke insanına iş ve aş yaratır. Bu gibi yabancı sermaye, ithalat sınırlaması olmayan ülkelerde sadece iç pazara dönük üretim yapamayacağından ihracata önem vermek zorunda kalır. Ülkeye döviz getirir.Bir ülkede serbest rekabet ilkeleri geçerli ise, yerli ve yabancı sermaye arasında ayrıcalık yapılmıyor ise, iç pazar gümrük ile korunmuyor ise, ithalat serbest ise, yabancı sermayenin yatırımı, üretimi ülkeye zarar getirmez. Yarar getirir.Serbest piyasa ekonomisinde yabancı sermayenin bu tür yatırımları yerli ve yabancı yatırımcılara "davetiye çıkarır". Örnek teşkil eder. Yabancıların "sabit sermaye yatırımı" yapmalarını bekliyoruz. Anadolu anlatımıyla "fabrika kurmalarını" istiyoruz. Fabrika kursunlar da "parmaklarını taşın altına koysunlar" diyoruz. Parmağını taşın altına koyan sermaye sahibi "kolay kolay pes etmez". Zararına iş yapmaz. Kazanç getiren iş sadece sermaye sahibine değil, ülke ekonomisine de yarar sağlar. Türkiye'ye yıllar önce Fransız Renault otomobil firması "yabancı sermaye olarak" geldi. Fabrika kurdu. Çok sayıda insana iş ve aş imkânı sağladı. Otomotiv yan sanayiinin gelişmesini teşvik ederek dolaylı iş imkânlarının ve istihdamın yaratılmasında etkili oldu. Ardından Toyota, Hyundai, Ford otomotiv firmaları yatırım yaptı. MAN, Mercedes firmaları otobüs, kamyon fabrikaları kurdu. Bu firmalar ilk aşamada iç pazarı hedef almıştı. Ama şimdi ihracata döndü. Döviz geliri sağlıyor.Buraya kadar "iyi yabancı sermaye"nin "faziletini" övdüm. Şimdi gelelim "kötü yabancı sermaye" konusuna...Yabancı sermayeyi "överken" neyi övüyorum? Gelerek fabrika kuran, yeni iş ve aş yaratan, ihracata dönük büyümeyi hedef alan yabancı sermayeyi övüyorum. Fabrika kuranı istiyoruz Neyi eleştiriyorum? (1) Bizim kıt kaynaklarımızı değerlendirerek, uzun dönemde büyük zorluklarla ortaya çıkardığımız, ülke ekonomisinde ağırlığı olan kamuya ait iktisadi kuruluşların (Petkim, Tüpraş, Ereğli, İskenderun gibi tesislerin) yabancılar tarafından satın alınmasını eleştiriyorum.Diyorum ki, yabancı sermaye bu konularda yatırım yapmak istiyor ise, buyursun, Türkiye'ye gelsin. Daha büyüklerini yapsın. Bizim milli kaynaklarla zar zor ortaya çıkardığımız tesisleri yabancılara satmayalım. Biz bunların benzerini bir daha yapmayız. Bunları alacak olanlar coşturmak, koşturmak için değil, küresel pazar oyunları için satın alıyor. Bizim tesislerin malını bize daha pahalıya satacaklar... (2) Bizim özel sektörün ekonomik büyüklüğe ulaşmış sanayi tesislerinin, teknoloji-iletişim şirketlerinin, finans kuruluşlarının (bankaların) yabancılara satışını eleştiriyorum. Bunları belli kişiler, belli aileler, belli gruplar kurdu ama, bunlar halkın faturasını tıkır tıkır ödediği teşviklerle kuruldu. Büyüdü. Bunlarda halkın "hakkı" var. Satmaya mecbur değiliz Yabancılar gelsin, yenisini kursun. Banka kursun. Büyütsün. Teknoloji-iletişim kuruluşu kursun. Büyütsün... (3) Yabancıların mahalli su, süt, yoğurt imahathanelerini ele geçirmelerini, bakkallık, hırdavatçılık yapmak için dükkân açmalarını, bizim kahraman bakkalımızı, manavımızı, sütçümüzü, sucumuzu, hırdavatçımızı işsiz bırakmalarını eleştiriyorum.Tekrarda yarar var. Yabancı sermaye "iyidir veya kötüdür" diyerek bir genelleme yapılamaz. Biz "sap ile samanı karıştırmadan" ülke için yarar getirecek yabancı sermayeyi teşvik etmek, sorun yaratan yabancı sermayeden kaçınmak zorundayız. Bunu başkaları çok iyi yapıyor. Biz neden yapmayalım? guras@milliyet.com.tr Süt satmaya gelmesinler