Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu hafta sonu sayın okuyucularıma Yahya Efendi Dergâhı’nı ve Türbesi’ni anlatacağım. İstanbul’da yaşıyorsanız, İstanbul’a yolunuz düşerse, Yahya Efendi Dergâhı’nı ve Türbesi’ni ziyaret ediniz. (Dergâh, “Cenab-ı Hakka ibadet edilen yer”dir. Türbe, Osmanlı’da devlet adamlarının, din âlimlerinin anıtsal mezarlarına verilen isimdir.) İstanbul’un görülecek, gezilecek tarihi eserlerinden biri olan dergâh ve türbe Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edildi. Pırıl pırıl oldu.

Yahya Efendi Tekkesi Beşiktaş’ta Küçük Mecidiye Camii’nin sol tarafında Yahya Efendi Çıkmazı’ndadır. 1538 tarihinde yapıldı.

Haberin Devamı

Vakıflar Genel Müdürlüğü vakıf eserlerini orijinal yapılarını koruyarak çok güzel şekilde restore ediyor. Konya’daki Mevlana Müzesi pırıl pırıl oldu. Görmeyene, gezmeyene tavsiye ederim.

Beşiktaş’ta Yahya Efendi Dergâhı girişindeki Yıldız Hamidiye Camii pırıl pırıl. (Pırıl pırıl demek, süslü püslü, yaldızlı, cafcaflı demek değil. Bilinçli biçimde restorasyonu yapılarak, tertemiz hale getirilmek demek.)

Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, eserlerin restorasyonuna özen gösteriyor. İstanbul Birinci Bölge Müdürü Mürsel Sarı, Avrupa yakasındaki eserlerin restorasyonunun sorumluluğunu taşıyor. Yahya Efendi Külliyesi Hazireleri restorasyonundan sorumlu genç ekip Utku Yücel, Serap Baydoğan ve Murat Sav’dan oluşuyor.

Yahya Efendi kimdir?

16’ncı yüzyılın uleması ve evliyasından, Şeyh Yahya Efendi (900/1495) tarihinde Trabzon’da doğdu. Yahya Babası Şamlı Ömer Efendi Trabzon kadısıyken Şehzade Selim Trabzon Valiliği yapıyordu. Yavuz Selim’in oğlu Kanuni, Yahya Efendi’den birkaç gün sonra dünyaya geldi. Şehzade Süleyman’ın annesi Hafsa Sultan’ın sütü az olduğundan, Yahya Efendi’nin annesi Afife Hatun, Sultan Süleyman’ın sütanneliğini yaptı. Böylece Yahya Efendi ve Kanuni sütkardeş oldu.

Bir rivayete göre Kanuni’nin davetiyle 30 yaşında İstanbul’a geldi.

Zamanının şeyhülislamı ve büyük âlimi Zenbilli Ali Efendi’ye intisap etti ve icazet aldı. Değişik medreselerde müderris olarak ders verdi. Devletle ilgili bir uygulamasına karşı çıkması ve mektup yollaması nedeniyle 1555 yılında Kanuni Yahya Efendi’yi medreselerdeki görevinden azletti.

Haberin Devamı

Bunun üzerine Yahya Efendi kendi imkânlarıyla Beşiktaş’ta geniş bir arazi satın aldı.

Mescit, tevhidhane, medrese, hamam, çeşme ve çeşitli evlerden oluşan bir külliye niteliğinde tekkeyi oluşturdu. Çevresini bağlar ve çiçek bahçeleriyle donattı. (Tekke, tarikattan olanların barındıkları, ibadet ettikleri yerdir. Dergâhla eş anlamlı olarak kullanılır.)

Yıldız Tepesi’nden Boğaz’a

Satın aldığı geniş arazi, bugünkü tekke arsasının yanı sıra, daha sonra Çırağan ve Yıldız Sarayları’nın arazilerine katılan arsaları, ayrıca Yüksek Denizcilik Okulu’nun arsasını da içine alıyordu

Yıldız Tepesi’nden Boğaziçi kıyısına kadar kesintisiz uzanıyordu.

Arazinin bir kısmı Sultan Abdülmecid tarafından, bir kısmı da 1873’de halefi Sultan Abdülaziz tarafından Yıldız ve Çırağan Sarayları’nın arazisine katıldı.

Ölümünden sonra II. Selim Mimar Sinan’a tekkeyi genişlettirerek yeni baştan inşa ettirdi, aynı zamanda Şeyh için türbe yaptırdı.

Haberin Devamı

Tekke içindeki mescit tevhidhaneye dönüştürüldü. (Tevhidhane, Mevlevi tabiridir. Bazı tekkelerde, sema ayininin yapıldığı yere, semahanelere “tevhidhane” denilir.)

Yahya Efendi’nin ölümünden sonra, dergâhın bahçesine saray mensupları, din âlimleri gömülmeye başlandı. Bir mezarlık oluştu. (Baba tarafımın aile kabristanı türbenin duvarının dibindedir. Bu nedenle ben dergâhı sık sık ziyaret ederim.)

Tekkelerin 1925 yılında kapatılmasından sonra dergâhın tevhidhanesi cami olarak kullanılmaya başlandı.

Ahmed Hamdi Tanpınar, Yahya Efendi Dergâhı’nı şöyle anlatır:

“İlahi mağfiret Yahya Efendi Dergâhı’nda adeta güzel bir insan yüzü takınır. Ölüm burada, hemen iki üç basamak merdiven ve bir-iki setle çıkılıveren bu bahçede hayatla o kadar kardeştir ki bir nevi erme yolu yahut aşk bahçesi sanılabilir.”