ABD PKK’dan vazgeçmeyecek gibi...

21 Mart 2024

ABD’nin Türkiye’ye bakışındaki milimetrik dalgalanmaları, kripto para borsası izler gibi izleyen ve teşhis ettikleri “düzelmelerden” sevinçle söz eden yazar-çizer arasında ayrık otu gibi durmak, benim için üzücü tabii; ama gerekli. “ABD ile ilişkilerimiz düzelmesin” istemiyorum elbette, böyle bir beklenti ancak stratejik körlük sonucu oluşur. Neredeyse bir aydır ABD ile ilişkiler borsasının ibresi bir aşağı bir yukarı oynuyor, fakat bir türlü iki müttefik arasında olması gereken güven ortamının oluşmasını sağlayacak o beklenen adım ABD tarafından atılmıyor. 

O adımın adı, PKK uzantısı PYD, YPG ve moda isimleriyle SDG’nin içindeki Amerikan CENTCOM birliklerinin geri çekilmesidir. Bu adım atılmadığı gibi, CENTCOM komutanı, Amerikalı yazarları helikopterle SDG ziyaretlerine götürüyor; onlara “Neden Suriyeli Kürtlerden vaz geçemeyeceklerine” dair brifingler veriyor, makaleler yazdırıyor. 

Böyle bir makale New York Times’da, Thomas Friedman imzasıyla çıktı. Sayın yazara

Yazının Devamı

ABD yeniden güvenilir müttefik olabilir mi?

18 Mart 2024

Seçimlere iki hafta kaldı diye mi, Yoksa başka bir sebebi mi var bilemiyorum… Fakat Amerika’da yayınlanan dergilerde, birçok yerli-yabancı, ciddî ya da gayri ciddî makale görülmeye başlandı. “Türkiye uzmanı” olarak geçimini sağlamanın en kolay olduğu ülke ABD olsa gerek; çünkü şu’cu, bu’cu bir çok eleman, herhangi bir üniversite ile şöyle-böyle bir bağlantısı varsa, kendisine bir yerlerde bir masa-sandalye ve köşe bulabiliyor.

Bunlardan birisinde başlık şöyleydi: Türkiye yeniden güvenilir bir müttefik olabilir mi?

Okuyunca anlıyorsunuz ki, Türkiye yeniden güvenilir bir müttefik olabilir; ancak bunun için “İslamcı yönetim” gitmeli, yerine tekrar NATO ilkelerine sadık bir hükumet gelmelidir. Böylesine sakat bir önerme ve ön-kabul üzerine inşa edilen yazının çok sözünü etmek bile abestir.

Ama başlığına bakınca, son yazımda aktardığım, gerçekten bir Türkiye uzmanı sayılması gereken Nicholas Kass’ın Amerikalı emekli

Yazının Devamı

Adını koyalım: Mesele, ABD’nin  PKK’ya desteğidir

14 Mart 2024

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ABD Dışişleri Bakanı Blinken ile görüşmesinden sonra yapılan açıklamanın en dikkat çekici cümlesi, “Türkiye ve ABD, Stratejik Mekanizma kapsamında, ulusal güvenliklerine tehdit teşkil eden terörizme karşı iş birliğini artırmak … amacıyla Terörle Mücadele İstişarelerini yeniden başlatmıştır” ifadesi idi.

Bu açıklamadan sonra, Savunma Bakanı Yaşar Güler, Bağdat’a giderek, Cumhurbaşkanı Raşid, Başbakan El Sudani ve meslektaşı El Abbasi ve diğer bazı yetkililerle görüştü. Ardından Fidan, Güler ve MİT Başkanı İbrahim Kalın ile üçlü bir koordinasyon toplantısı yaptılar. Güler, daha sonra medyanın Ankara temsilcileriyle bir araya gelerek, bütün bu gelişmelerin toplu değerlendirmesini yaptı. Bu değerlendirme metni, terörle mücadele konusuyla başlıyor ve onunla bitiyordu.

Çünkü, Türkiye’nin “stratejik” bir meselesi varsa, o da terörle mücadeledir. ABD ile stratejik birçok sorun görüşülebilir fakat hemen hiçbiri

Yazının Devamı

Pozitif gündemle yeni sayfa

11 Mart 2024

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ağzından ABD ile yeni bir aşamaya geldiğimiz ve bu noktada tarafların psikolojilerinin yenilendiği, iki tarafın arasında “Daha pozitif bir gündemle yeni bir sayfa açarak” yola devam etme imkânı doğduğu sözleri dökülünce, bu, otomatikman birinci haber olmaz mı TV’lerde ve radyolarda? Manşet olmaz mı haber sitelerinde, ertesi gün gazetelerde?

Yazar-çizerlere heyecan vermez mi? Konuşma programlarında uzmanlar, biraz sevinç içinde, yorumlar yapmazlar mı? Ama manşet olan, yorumlarda ele alınan Sayın Bakan’ın ikinci cümlesi oldu:

“YPG konusundaki rahatsızlığı ilettik; Geçici diye başlattığınız bu sürecin artık bir kalıcılığa dönüşmesinin iki ülke arasındaki stratejik ilişkinin ilerlemesinin önündeki en büyük engel olduğunu söyledik.”

Bu kadarla da değil, Türkiye, başkanlar hariç en yüksek düzeyde, iki dışişleri bakanının görüşmesinde, ABD tarafına, adeta ültimatom veriyor:

“Aksi taktirde iki ülke daha büyük bir karşı karşıya geliş

Yazının Devamı

Ve Trump kapıyı araladı, geliyor

7 Mart 2024

George Friedman’a devam… Ama bir parantez açalım ve ABD’de, dün 16 eyalette yapılan ve bir bakıma Kasım seçimlerinin de gerçeğe yakın göstergesi sayılan ara-seçim ve yoklamaları Cumhuriyetçi Parti’de (beklendiği veya korkulduğu gibi) Donald Trump’ın kazandığını kaydedelim. Bu neden önemli? Geleceğiz.

Ünlü gelecek tahmincisi, veya kimine göre “Özel CIA”, Prof. Dr. George Friedman, ülkemizde “Amerika’nın Gizli Savaşı” adıyla yayınlanan “The Storm Before the Calm: America’s Discord, the Coming Crisis of the 2020s, and the Triumph Beyond” (Sükunetten Önceki Fırtına: Amerika’nın Çatışması, 2020’lerin Yaklaşan Krizi ve Ötesindeki Zafer) başlıklı kitabında, bir çok ülke gibi, ABD’nin sosyal gelişme tarihini döngülerle, devrelerle açıklıyor. Friedman, bu döngülerin sona erdiği, başka bir fasılanın başladığı noktalarda ise “discord” dönemlerinin görüldüğünü söylüyor.

Kitabı Türkçeye kazandıran Enver

Yazının Devamı

ABD’ye ‘Trump Fırtınası’ yaklaşıyor

4 Mart 2024

Toplumların gelişmelerini döngülerle, devrelerle açıklayan kuramlar vardır. Yeni değil; Eflatun’dan bu yana, toplumların gelişiminde tarihinde bir şeylerin başladığı ve bittiği, sonra aynı şeylerin belki daha başka boyutlarda ama aynen tekrar ettiği düşüncesi var oldu. Bu düşüncenin zamanımızdaki en tanınmış temsilcisi, kendi ülkesi ABD ve tüm dünya için gelecek tahminleri yapan George Friedman’dır.

Macaristan doğumlu, 74 yaşındaki siyasal bilimci Friedman, üniversiteden ayrıldıktan sonra, kısaca “Stratfor” diye bilinen (kimine göre “Gölge CIA” olarak nitelendirilen) Stratejik Tahmin Şirketini kurdu ve araştırmalar yayınlamaya başladı. Dünyaca ünlü “The Next 100 Years: A Forecast for the 21st Century” (Gelecek 100 Yıl: 21. Yüzyıl İçin Bir Tahmin) isimli kitabın Türkçe yayınını tanıtan sitede, “2020’de Rusya çökecek; Çin dağılacak… Türkiye, ABD, Polonya ve Japonya arasında 3. Dünya Savaşı çıkacak; 50 bin kişi ölecek” gibi ifadeler var. Petrolün biteceği,

Yazının Devamı

Aaron Amerika’dır Biden değil

29 Şubat 2024

Sosyoloji biliminin 15 kurucusu vardır, Emile Durkheim (1858–1917) da onlardan biridir. 1897’de yazdığı, “Bir Sosyoloji Çalışması: İntihar” isimli eserinde, 4 tür kendi canına kıyma dürtüsü sayar (bencil, fedakâr, anomik ve kaderci); bunlardan ikincisini şöyle açıklar:

“Bir grubun hedef ve inançları ile dolup, taşan; kendisinden vaz geçerek bu inanç için fedakârlık yaptığı inancıyla karakterize edilen intiharlar.”

Durkheim’a göre bu tarz canına kıyma eylemi, “toplum adına bireysel fedakarlıkların toplumsal değerinin yüksek olduğu” toplumlarda daha sık görülür; örneğin bireyin toplum adına, askerlik hizmetinde, kendinden vaz geçmesinin beklendiği durumlarda, bireyin topluma aşırı bağlı olduğu ortamlarda bu davranış olağan sayılır.

ABD Hava Kuvvetleri’nin Texas’ta San Antonio karargahında, yazılım geliştirme mühendisi olarak görevli olan 25 yaşındaki Aaron Bushnell, geçtiğimiz Pazar günü, öğle saatlerinde, Washington’daki İsrail Büyükelçiliği

Yazının Devamı

Çin ‘Hamas terör örgütü değildir’ diyor

26 Şubat 2024

Uluslararası Adalet Divanı (UAD) oturumlarını sürdürüyor. Bu oturumlardan herhangi birisinin yapıldığı herhangi bir gün, İsrail ordusu, Başbakan Netanyahu’nun emriyle, ortalama 100 Filistinli öldürmeye devam ediyor.

Bu satırların yazarı, insanoğlunun fıtraten iyi olduğuna, uluslararası iş birliği ve Birleşmiş Milletler, UAD ve benzeri kurumların, sonunda insanoğlunun içindeki iyiliğin galip gelmesini sağlayacağına inancı, hatta imanı olmasa, UAD’ın bir tür komedi, ABD’nin ve İngiltere’nin suç ortaklığıyla İsrail’in, gözümüzün içine baka-baka, suçların en ağırını, Alman ve Japon faşistlerinin soykırımlarından daha beterini işlediğini yazmak o kadar kolay ki. “Daha beter” illa sayıyla ölçülmemeli. Almanya diktatörü Hitler’in 5 milyon Yahudi ve Romanı, Japon imparatoru Hirohito’nun 6 milyon Çinli, Endonezyalı, Koreli, Filipinli ve batılı savaş esirini öldürdüğünü hatırlayınca, belki Batılılara en az 10 bini çocuk, 30 bin Filistinlinin öldürülmüş olması

Yazının Devamı