Halil Özer

Halil Özer

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Galatasaray, ikinci yarıda soğukkanlı olması gerekirken panik ve korku ile oynayınca muhteşem bir galibiyetin uçup gitmesine neden oldu. İlk yarıdaki mükemmel futbol sadece 45 dakika ile sınırlı kalınca, ikinci yarı hatalarımızın kurbanı olduk. Daha doğrusu kendi kendimize bir puanı Barcelona'ya hediye ettik.
Galatasaray'la ne günlere geldik ki, "Nou Camp Stadı'nda Barcelona'ya bir puan kaptırdık" diye üzülüyoruz. Ama gerçekten de üzülmemek elde değil. İlk yarıda rakibi her hattı ile şoka sokan, sürpriz goller bulan, sahanın mutlak hakimi olan Galatasaray adamlara resmen acı çektirdi. Ergün'ün organizatörlüğündeki Galatasaray on biri rakibin yüksek pas yüzdesini kırmak için sahanın her yanını koşarak kullandı. Aradaki boşlukları puzzle gibi hep doldurdular. Dünya'nın en iyi pas yapan takımlarından biri olan Barcelona belki de ilk kez pas konusunda bu kadar sıkıntı çekti. Bir de Mondragon, yani Kolombiya canavarı kalesinde devleşince Rivaldolu, Kluivertli Barcelona öldü öldü dirildi.
"İlk yarı böyle bitsin" diye dua ettik. Çünkü ikinci yarıda rakip yüklenecek ve daha çok boş saha bulacaktık. Bir 15 dakikalık idare üç puanı getirecekti. Ama idare edemedik. Bir panik bir panik... İlk yarıdaki mükemmel organizasyon, ikinci yarıda tersine döndü. Herkes dan - duna döndü. Kontrolü kaybettik. Hele bir de Overmars sol kanatta eski günlerine dönünce kalemizde tehlikeler doğmaya başladı. Bu dakikalarda oyunu soğutamadık. Topu yumuşatamadık. Boş alanları kullanamadık. Saviola'yı unuttuk. Derken de kırmızı kart geldi. Hakem haklı, ya da haksız olabilir. Ama bu kadar itiraz takıma zarar veriyor. Herkes hakeme saldırıyor. Sonunu düşünmüyor. Ama doğrusu Alman düdük de bütün tercihini hep Barcelona için kullandı. İkinci golü de yiyince hakem rahatladı.
Başında dedik ya. "Yazık oldu" diye. Roma maçında da yazıktı, bu maçta da... Barcelona sahasında değil yenilmek, puan bile vermemiş Şampiyonlar Ligi'nde. Avucumuzdakini kendi elimizle verdik. Yine de "çok şükür" deyip oturalım. İkinci golden sonra üç ya da dördüncüyü bile yiyebilirdik. O yüzden içimizden yanalım, sesimizi keselim. Bir puan bir puandır.