Yazarlar Hangisi doğru?.

Hangisi doğru?.

19.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Hangisi doğru?.

Hangisi doğru.

Altan ÖYMEN

HÜKÜMETİN Lüksemburg kararına ilk cevabı, geçen Pazar akşamındaki "Bakanlar Kurulu" toplantısından sonra açıklandı. Bu, bir yazılı açıklamaydı. Başbakan tarafından okundu. Bazı yönleri tartışılabilir ama, kendi içinde tutarlı sayılırdı. Lüksemburg kararındaki münasebetsizliklere karşı haklı tepkimizi ortaya koyuyordu ve bundan sonrası için, belirli bir politika çizgisi oluşturuyordu.
Buna göre Türkiye, Lüksemburg kararında kendisine ayrılan yeri de, karar bildirisine birer "koşul" gibi konulan ifadeleri de reddediyordu. AB'yle bundan böyle, "Yunanistan'la ilişkiler" gibi, "Kıbrıs" gibi konularda "siyasi diyaloğ"a girmeyeceğini bildiriyordu. Zirvede formüle edilen şekliyle kurulacak bir "Avrupa Konferansı"na katılmayacağını açıklıyordu. Ancak diyordu ki: "Türkiye, AB ile bütünleşme iradesini Lüksemburg zirvesinde ortaya konulan tutuma rağmen sürdürecektir".
Bu, isabetli bir yaklaşımdı. Çünkü, AB organları - veya AB içindeki şu veya bu devletler - istese de istemese de, Türkiye'nin AB'yle 34 yıllık ilişkisinden doğan belirli hakları vardı. 1963'teki Ankara Anlaşması'nın 28'inci maddesine göre, "Birliğe üye olma"sı yolunun açık tutulması hakkı dahil.. Türkiye, Lüksemburg'taki önyargılı ve art niyetli karara karşı tedbirlerini alırken, o haklarından elbette vazgeçmeyecekti. "Papaza kızıp oruç bozmak" gibi bir mantıksızlığın içine düşmeyecekti.
* * *
HÜKÜMETİN kararları böyleydi ve kamuoyunda - bazı yanları tartışılsa bile - fazla yadırganmadı. Gerçi daha önce de belirttik: Bu karar öncesinde, gerek uzmanlık, gerek siyaset açısından daha geniş bir görüş alışverisi imkanı kullanılabilirdi. O daha da olumlu sonuçlar verebilirdi. Fakat, bu gibi milli konulardaki dayanışma havası içinde, o eksikliği de kimse mesele yapmadı. Hükümetin koyduğu politika, ana hatlarıyla geniş bir destek kazandı.
* * *
EVET, Lüksemburg kararlarını izleyen günlerdeki durum buydu. Fakat şimdi başka bazı şeyler oluyor ki, bunları aynı anlayışla değerlendirmek, o kadar kolay değil.
Biri, Başbakan'ın ABD ziyaretine giderken uçakta ve Brüksel Havaalanı'nda söylediği bazı sözlerdir. Örneğin demiş ki:
"Tam üyelik başvurumuzu çekeriz, eğer Avrupa Birliği 6 ay içinde Türkiye'yi 12'nci aday ilan etmezse.."
Böyle bir "ültimatom"un geçen Pazar akşamı Bakanlar Kurulu toplantısından sonra - gene Başbakan tarafından okunan - "hükümet kararı" metnine uygun olduğu çok şüphelidir. O politikada Birliğe üye olma "hak"kımızdan vazgeçmek gibi bir şey yoktur. Tam tersine: Yukarıda belirttiğimiz gibi, Türkiye'nin "AB'yle bütünleşme iradesini - Lüksemburg zirvesinde ortaya konulan tutuma rağmen - sürdüreceği" beyanı vardır.
Öyleyse, Başbakan Yılmaz uçaktaki ve havaalanındaki o sözü niçin söylemiştir? Acaba, Pazar akşamından sonra hükümet içinde yeni bir temas yapılmış ve yeni bir karar alınmıştır da, onun için mi söylemiştir?
Gazeteci - Yazar Fatih Çekirge'nin dünkü yazısı, o ihtimali de ortadan kaldırıyor. Çekirge, hükümet ortaklarının liderlerine bunu sormuş ve şu cevapları almıştır:
Hüsamettin Cindoruk (DTP):
" Benim haberim yok. Mesut Bey belki de yüksek sesle düşünmüştür. Biz böyle bir şeye 'evet' diyemeyiz."
Bülent Ecevit (DSP):
"Böyle bir karar yok. Mesut Bey'le böyle bir konuyu görüşmedik. Ayrıca, Türkiye'nin AB başvurusu kazanılmış bir haktır (hakkın sonucudur) ve değişmez. Biz, gerekirse, AB üyelerinin vicdanı sızlaya sızlaya oraya üye oluruz."
Başbakan'la, hükümetin iki ortağının lideri arasındaki bu çelişki, AB'ye karşı politikamız açısından sağlıklı bir gelişme değildir. Ayrıca: Yılmaz'ın gene o yolculukta söylediği başka bazı sözler de var ki, gene - gerek esas, gerek "üslup" açısından - Pazar akşamındaki "hükümet kararları"yla bağdaşamayacak niteliktedir. Fakat onları bırakalım: Hükümet, en azından şu "Üyelik başvurumuzu çekeriz" ültimatomuyla ortaya çıkan çelişkiyi açıklığa kavuşturmalıdır ki, hep birlikte bilelim, AB'ye karşı politikasında Pazar akşamındaki "hükümet bildirisi"ni mi esas alacağız, yoksa Başbakan'ın uçaktaki veya havaalanlarındaki beyanlarını mı?



Yazara Email A.Oymen@milliyet.com.tr