Harun Uysal

Harun Uysal

harun.uysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İnsan doğası, elindekinden daha fazlasını isteme üzerine kurgulanmış.

Eldekiyle yetinmeyenler, doğayı mahvederek ve geride büyük çevresel yıkımlar bırakarak daha çok istiyorlar.

Geldikçe de doymuyor, daha çok, daha çok talep ediyorlar. Bunun adı da resmen açgözlülükten başka ne olabilir ki?

***

Ancak bunun sonuçları oldukça ağır.

Gittikçe artan açgözlülük, çevresel koşullardaki kötüleşmeler ve nüfus artışı nedeniyle, gelecekte insanlık açlık tehlikesiyle daha fazla karşı karşıya kalacak.

Birleşmiş Milletler, 2050 yılında dünya nüfusunun şimdikinden 2 milyar artarak 9.5 milyara ulaşacağını tahmin ediyor.

Haberin Devamı

Bugün gelirin daha adil dağıtılması sağlanarak 7.5 milyar insanın karnı doyurulabilir ve dünyada da açlıktan kimse ölmez.

Ancak insanlar bu hızla tüketmeye devam ederlerse, 2050 yılına gelindiğinde, çevrenin, toprakların, suların kirlenmesi ve iklim değişikliği nedeniyle ekilebilir tarımsal alanlar ile kullanılabilir su kaynakları hızla azalacak.

Bu denli büyük kayıplar, daha fazla açlığı, daha büyük yoksulluğu, gıda ve su kaynaklarına ulaşmak için daha yığınsal göçleri beraberinde getirecek.

Bugün enerji kaynakları ve yollarını elde etmek için yapılan savaşlar, gelecekte daha çok su kaynakları ve tarımsal alanlar için yapılacak. Bunların olacağını gören ülkeler, şimdiden önlemler almaya başladılar bile.

Örneğin Çin, Hindistan gibi tarım alanları devasa nüfusunu besleyemeyen, Suudi Arabistan gibi tarım alanları sınırlı olan ülkeler, Afrika’daki, Uzakdoğu’daki gelişmemiş ülkelerden topraklar kiralıyorlar.

Bu ülkelerin amacı sadece kendi nüfusunu beslemek olsa anlayacağız da, onlar gelecekte gıdanın nasıl silah olarak kullanılacağını biliyorlar ve ona göre de politika geliştiriyorlar.

***

Peki, Türkiye ne yapıyor?

Bugün tarımsal hammadde de ithalatçı olmasının yanı sıra, her ülkeden ürün ithal eder konumda.

Bir yandan çiftçilerin para kazanamamaları nedeniyle son 15 yılda Belçika büyüklüğünde bir toprak parçası zorunlu olarak nadasa bırakılırken, diğer yandan kente göç eden köylüler üretimdeki hafızalarını yitiriyorlar.

Haberin Devamı

Diğer bir deyişle ülke üretim hafızasını ve kapasitesini yitiriyor.

Bu arada, taş-maden ocakları, jeotermal-hidroelektrik-kömürle çalışan termik santraller nedeniyle tarım toprakları da verimliliğini gitgide kaybediyor.

Halbuki ülkenin kendi nüfusunu beslemesi, tarımsal sanayide markalaşıp sermaye birikimi sağlayarak ülkeyi kalkındırması, böylece dışarıya kaçan döviz miktarını azaltması, işsizliği önlemesi, nüfusun önemli bir oranını ekonomi içerisinde tutması için mutlaka tarıma daha fazla önem vermesi gerekiyor. Sizin aklınıza başka bir çözüm yolu geliyor mu?