Harun Uysal

Harun Uysal

harun.uysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kolesterol değil, aslında kolesterolün oksitlenmesi zararlı. Çünkü kolesterol bütün hormonların hammaddesi. Özellikle doymuş yağ asitleri kolesterolü oksitliyor. O nedenle doymuş yağ asitleri sağlık açısından son derece sakıncalı. Bunun yanı sıra stearik asit, tereyağı asidi gibi doymamış yağ asitleri ise kolesterolü oksitlemiyor.
Yine beslenme fizyolojisi için son derece önemli olan omega 3 yağ asidi, aspirin gibi kanı sulandırıyor. Yenilen gıdalarla yeterince alınmazsa yüksek tansiyon ve şeker riski artıyor..
Sağlıklı beslenme için önemli bir mikro besin elementi de konjuge linoleik asit (CLA). Bu bir antioksidan. Ve karın tipi şişmanlığı önlüyor, meme kanseri riskini yüzde 60 azaltıyor. Sadece süt ve ürünlerinde var.
CLA’nın yanı sıra tereyağı ve omega 3 yağ asitlerinin de süt ve ürünlerinde oldukça fazla olduğunu düşündüğümüzde, süt içmeyin demenin insan ve toplum sağlığını ne derece etkilediği ortaya çıkıyor.
Bunların sütte bulunma oranı işletme niteliği ve süt hayvanlarının beslenme şekli ile değişiyor.

İşletme niteliği önemli
Hollanda’da yoğun sığırcılık işletmeleri var ancak temiz su kalmadı. Sular nitratlı. Onun için özellikle Hollandalılar başka ülkelere, özellikle de bizim ülkemize geliyorlar.
ABD’de 15 bin 500 CAFO (Confined Animal Feeding Operations) diye adlandırılan işletme var. Burada hayvanlar, coğrafi olarak işaretlenmiş alanlardaki dev işletmelerde dar alanlarda yetiştiriliyor. CAFO’ların işçilik, enerji, yem ve bakım maliyetleri az. Ancak insan ve çevre açısından bakıldığında “dışsallık zararları” yüksek.
Bu durum aynı zamanda “teknolojik kilitlenme” denilen sorunun kaynağını da oluşturuyor. ABD’de 3.7 milyon sığırın soyu sadece 60 hayvandan geliyor. “Toplam etmen verimliliği” açısından bakıldığında, küçük ve orta ölçekli işletmelerde yani KOBİ’lerde verim daha yüksek. Verimli olanlar 50-200 baş inek olan işletmeler. ABD’de sağmal sayısı çiftlik başına 80, AB’de ise 40.
İnsanların daha sağlıklı süt ve ürünleri yemesi; inek, keçi ve koyunların beslenme şekline ve sağlıklarına bağlı. Örneğin hayvanlar için mısır ve pancar ağırlıklı beslenme son derece riskli. Çünkü bunlardaki yoğun şeker, hayvanların insanlar gibi şeker hastalığına yakalanmasına neden oluyor.
Günde 10 litre süt veren inek yemin yüzde 60’ını, 30 litre süt veren inek ise yüzde 30’unu kendi yaşamı için kullanıyor. Geriye kalanla süt üretiyor. Tabii bu durumda kendi yaşamı için daha çok yem harcayan hayvanın hem kendi, hem de sütü daha sağlıklı oluyor.
ABD’de meraya dönüş var. Şu anda beslenme sisteminin yüzde 8’i mera beslemeciliği. Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre Türkiye’de 13 milyon hektar mera olduğu söylenmesine karşın, aslında bu reelde 8 milyon. Rakam yüksek görünmesine karşın, verim düşük. En yüksek verim Doğu Anadolu’da ve yılda dekara 90 kilogram kuru ot. Bu da hayvanın 10 günlük gereksinimine karşılık geliyor. Halbuki sulanırsa, bu rakam 400-500 kilolara kadar çıkıyor.
Türkiye subtropik iklim kuşağında olduğu için otlar kışın ve ilkbaharda yeşil, yazın sarı ve ot boyu kısa. Özellikle Güney Doğu Anadolu ve Doğu Anadolu koyun yetiştiriciliğine uygun. Yılda düşen yağış miktarı 300-400 mm.
Neden dünyada mera yetiştiriciliğine bu kadar önem veriliyor? Çünkü merada beslenen hayvanların sütünde omega 3 ve CLA miktarları daha yüksek.
Türkiye’de yılda beslenme ile ilgili hastalıklara ödenen para 15 milyar dolar. Bu paranın bir kısmıyla meralar rehabite edileceğine, son çıkan mera yönetmeliği ile bu alanlar yapılaşmaya açıldı.
Artık ne diyelim?