Harun Uysal

Harun Uysal

harun.uysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Genetiği değiştirilmiş gıdalar (GDO) ile ilgili gündem o kadar hızlı ki, yaklaşık bir ay arayla ya bir yazı yazmak, ya bir panelde konuşmak, veya bir konferans vermek zorunda kalıyorum.
7 Aralık’ta bu köşede Ulusal Biyogüvenlik Kurulu‘nun genetiği değiştirilmiş mısır, soya, kanola gibi ithal ürünler hakkında raporlar hazırladığını yazmıştım. Sonraki günlerde buna bağlı bilimsel komite mısır, soya, pamuk, kanola, şeker pancarı, patates ürünleri ile bakteri ve maya biyokütlesinden oluşan GDO’lu toplam 32 çeşide izin vermişti. Bunun üzerinden henüz birkaç ay geçmişken, bu kez de yargı onayları hukuka ve mevzuata aykırı buldu.
GDO’lar tüm dünyada pek çok ciddi tartışmayı içinde barındıran bir kavram. Kamuoyunda, yaygın medya araçlarında ve resmi söylemlerde ve hatta kimi siyasal çevrelerde bunlarla ilgili ciddi bir kafa karışıklığı var.
Halbuki basitçe düşünürsek, bu 150 milyar dolarlık bir pazar ve pazardan sadece birkaç şirket pay alıyor. Yoksa bunlar açlığa da çare değiller, yoksulluğu da bitirmiyorlar, tarım ilacı kullanımını da azaltmıyorlar.
Gelelim GDO`ya Hayır Platformu bileşenlerinden TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Ekoloji Kolektifi Derneği ve Tüketici Hakları Derneği’nin bu konudaki mücadelesine. Söz konusu meslek odası ve sivil toplum kuruluşları izinlere karşı Ankara 3, 4 ve 6. İdare Mahkemelerinde dava açıyorlar.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı GDO’larla ilgili tesis edilen işlemlerin hukuka ve mevzuata aykırı olmadığını, GDO’lu ürünlerin AB’de kullanılan ürünler olduğunu, bilimsel değerlendirme sonucu bu ürünlere izin verildiğini söyleye dururken, mahkeme GDO’lu 29 ürün için verilen onayları, Ankara 3. ve 4. İdare Mahkemeleri hukuka ve mevzuata aykırı buluyor.
Mahkeme kararında, yeterli risk ve sosyoekonomik değerlendirme yapılmadığının, komite değerlendirmesinde de son derece dar kapsamlı ifadelere yer verildiğinin altını çiziyor.
Ayrıca, gen çeşitlerinin risk oluşturmadığı, insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitliliğe herhangi bir zararının bulunmadığı yönünde bilimsel komite tarafından alınan kararlarda hukuka ve mevzuata uyarlık tespit edemediğini bildiriyor.
Yargının GDO’lara karşı veriye dayalı olarak gösterdiği hassasiyet son derece önemli.
Bu hassasiyet ileride ülkede yaşayan insanların sağlığını, ülkenin gen kaynaklarını ve çevresini koruyacak.
Ne diyelim kalemlerine sağlık.