Harun Uysal

Harun Uysal

harun.uysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Şimdiden meyve-sebze ihracatında sıkıntılı haberler gelmeye başladı bile. Örneğin geçenlerde Rusya, Türkiye’den giden bazı meyvelerin ülkeye girişine izin vermedi. Türkiye’den getirilen 85 ton kiraz ve 20 tondan fazla kayısıda Akdeniz meyve sineği tespit etti. Geçen mayıs ayının sonunda da domateslerde zararlı maddelere rastlandığını açıklamışlardı.

Bu tür haberlerin yaz boyunca artarak devam etmesi kimseyi şaşırtmasın.

4 Temmuz tarihli yazımda üzümdeki tehlikeden bahsetmiştim. Sıcaklıkların anormal şekilde seyretmesinin ve aşırı yağışların bağlarda hastalıkların görülmesine neden olduğunu, bu hastalıklar arasında özellikle mildiyönün büyük oranda ürün kayıplarına neden olduğunu belirtmiştim.

Haberin Devamı

Hastalık çok olunca kalite kayıplarının olmaması için üretici doğal olarak bunlarla mücadele etmek durumunda kalıyor. Ancak bitki hastalık ve zararlılarıyla mücadelede kullanılan ilaçlara geçen yıldan bu yana yüzde 40-50 dolayında zam geldi. Bu durumda üreticiler de hastalık ve zararlı mücadelesinde daha ucuz olduğu için muadil ilaçları kullanmak durumunda kaldı.

Bu ilaçlar, hastalık ve zararlılara karşı beklendiği gibi yeterince etkili olamadı, ancak hastalık etmeni ve zararlılar, bu ilaçlara karşı dayanıklılık kazandılar. Üretici de ne yapsın, sayısını ben burada telaffuz etmeyeyim, ama bağlarını defalarca ilaçlamak durumunda kaldı. Çok ilaç, çok ilaç kalıntısı demek.

Nasıl bir Türkiye olmalı?

Bu durumu bütün tarımsal ürünler için düşünebilirsiniz. Atılan aşırı ilaçlar sadece bağları değil, geçen hafta da yazdığım gibi, domates başta olmak üzere bütün tarımsal ürünleri etkiliyor.

Bu nedenle bu yıl meyve-sebze ihracatında, inşallah olmaz ama, Türkiye daha büyük sıkıntılar yaşayabilir. Küresel iklim değişikliğinin etkisi altına giren Türkiye’de bu tür olayları gelecekte daha çok yaşayabiliriz.

Sorun sadece ihracatta yaşanmayacak, içteki tüketici de bundan nasibini alacak. Zaten meyve-sebzede var olan tarım ilacı kalıntısı, gelecekte tüketiciyi daha fazla etkileyecek ve güvensiz gıdalardan ileri gelen hastalıklar daha da artacak.

Haberin Devamı

Halbuki biz, başta tüketicilerimiz olmak üzere, dünyada ulaşabildiğimiz bütün insanlara güvenli gıdalar sunabiliriz. Türkiye işte böyle bir ülke olmalı.

Bunun için zaten doğa olaylarına son derece açık olan tarımda, küresel iklim değişikliğiyle topyekûn mücadele edilmeli. Mücadele. üreticilerin kooperatif ya da birlik çatısı altında örgütlenmesişle başarılabilir.

Yoksa Türkiye tarımı gelecekte komaya girebilir...