Harun Uysal

Harun Uysal

harun.uysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçen Ağustos ayında Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün yayınladığı “Gıda fiyatları endeksine göre” dünyada et, süt ve ürünleri, tahıl, bitkisel yağ, şeker fiyatları düşerken Türkiye’de bu gıdaların fiyatlarında artış gerçekleşti. Son zamanlarda Türkiye’de yaşanan döviz krizi nedeniyle artan girdi fiyatları gıda ürünlerinin fiyatlarının yükselmesine neden oldu. Sadece tarım değil, ithalata bağlı imalat, aslında daha çok montaj, sektörü de tarım gibi alarm vermeye başladı. Şu anda yaşanan krizi 2001 ile değerlendirenler çıkıyor. Bugün Türkiye’de yaşanmakta olan ekonomik kriz, 2001’den farklı olarak birçok “camdan sütunun” hepsinin birden devrilmesiyle meydana geldi. Dış borçla ve sıcak parayla dönen ancak “üretime değil inşaata dayalı” ekonominin sonucunda gittikçe artan cari açık, yüksek enflasyon ve yüksek orandaki işsizlik bu krizi yapısal hale getirdi.

Haberin Devamı

Kısacası dışarıdan gelen para ve içeride satılan kamu mallarının ederi başta tarım-tarıma dayalı sanayi olmak üzere üretime yatırılsaydı bugün bunlar yaşanmazdı. Kısacası başkalarının parası harcandı ve şimdi de ödeme zamanı geldi.

Tekrar tarıma dönersek… Çiftçinin artan maliyetler karşısında geçen yıla göre yüzde 50 oranında fakirleştiğini söyleyebiliriz. Önümüzdeki yıl ise tarımda daha büyük sorunlar yaşanabileceği görülüyor. Örneğin yılbaşından bu yana başta gübre olmak üzere tarımsal girdilerde yüzde yüze varan artış çiftçinin üretme arzusunu törpülemeye başladı.

Artan maliyetlerin yanı sıra küresel iklim değişikliği nedeniyle yaşanan olumsuz hava koşulları ve ürünlerin değerinde satılamaması son 15 yılda üretim alanlarının yüzde 9 oranında daralmasına neden oldu.

Örneğin buğday ve arpa rekoltesi bu nedenlerle yüzde 25 ile yüzde 35 arasında düştü. Tarımdaki daralma ona bağlı olan sanayiyi de etkilemeye başladı. Örneğin yeterince buğday üretilememesi hem saman miktarının azalmasına hem de un ihracatının sınırlanmasına neden oldu. Türkiye bu nedenle yaklaşık 1 milyar dolarlık un ihracatından olurken diğer yandan saman ithal eder pozisyona düştü.

Haberin Devamı

Aslında iyi ulusal politikalar uygulayarak; tekstil-deri, süt ve ürünleri, et ve ürünleri, salça, konserve, dondurulmuş gıdalar, un ürünleri, zeytin-zeytinyağı, diğer yağlı tohumlar, arıcılık ürünleri, meyve suları, kurutulmuş-yaş sebze ve meyveler konularında Türkiye’nin dünyayla rekabet edebilme şansı bulunuyor. Bir de konuyu sadece rekabet etmek ve ülkeye döviz kazandırmak olarak da okumamalıyız. Daha da önemlisi üreterek, ülkenin gıda egemenliğini ve üretim hafızasını yitirmeyeceğini de düşünmemiz gerekiyor. Bu derece önemli olan tarımın anlattığım fonksiyonları yerine getirebilmesi için çiftçilerin ne olursa olsun desteklenmesi ve devlet politikası olarak kooperatif-birlikler şeklinde bir araya getirilmesi gerekiyor.

Biz söyleyelim de…