Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Biz ekonomistleri görüp de döviz kurunu sormayan olmaz. Sokakta, lokantada bizi gören herkes “Hocam yazılarınızı ilgiyle okuyoruz. Ne olacak bu memleketin hali?” diye lafa başlayıp, sonra sözü döviz kuruna getiriverirler. Patronlar da farklı mı? Büyüğü küçüğü aynı!
Geçenlerde Milliyet’in yılın girişimcisi ödül gecesinde Doğan grubunun patronu Aydın Doğan da vardı. Beni görünce aklına döviz kuru geldi! Eh, “Kandıra’da hindiler ne âlemde” diyecek değil ya! “E hoca, ne olacak bu dövizin hali?” dedi. Biz de yanıtladık tabii. Kimse okurlarımdan ayrıcalıklı olmadığından onlara da aktarıyorum.
Önce bir anı. 2001 yılında bir holding beni ekonomik konularda danışmak için davet etmişti. O sırada kur 1.6 milyon TL’yi aşmıştı. Birçokları enflasyonu da üzerine koyuyor, yıl sonunda kurun rahatlıkla 2 milyonu geçeceğini hesaplıyordu. Ben ise o toplantıda “hayır” dedim. “Artık dalgalı kur sistemi var, kur enflasyona göre değil, döviz arz ve talebine göre belirlenecek”. Öyle de oldu.

Haberin Devamı

Döviz arz-talebi
Bugün de öyle. Şu ara döviz kuru yüksek. Yani TL aşırı değer kaybetmiş durumda. Çünkü bu ara ne yoğun sıcak para girişi var, ne de tasarruf sahibi dövizini bozmak istiyor. Oysa dış açık bayağı gerilemiş durumda.. Özel kesim dış borçlarının da büyük kısmı rahatlıkla ödeniyor...
İşin aylık bazda hesabı ise oldukça karışık. Ama gelin 2009 yılının toplu muhasebesini yapalım. 2009 yılında dış açık üç aşağı beş yukarı 15 milyar dolar civarında olacak gibi görünüyor. Tabii döviz gereksinimi bundan ibaret kalmayacak. Özel kesimin 2009 yılında ödemesi gereken 40 milyar dolarlık dış borcunun 10 milyar dolarlık kısmının dönmeyeceği düşünülebilir. Yani Türkiye’nin dış finansman ihtiyacı 25 milyar dolara çıkabilir. Fakat IMF’den gelecek borç bu ihtiyacı büyük ölçüde karşılayacaktır. Ayrıca gelecek 6-7 milyar dolarlık doğrudan yatırımı da hesaplarsak, döviz arzının daha fazla olacağı anlaşılır.

Her şey IMF’ye bağlı
Tabii bunun üstüne bir de vatandaşların döviz bozması süreci var. O da kurdaki gevşemeyi güçlendirecektir. Bu nedenle yıl sonuna kalmadan dolar 1.50 TL düzeyinin altına inerse hiç şaşmam. Buna baz senaryo diyebiliriz.
İyimser senaryo ise (ki buna biraz daha yakın duruyorum) küresel faizler çok düştüğü için yaz aylarına doğru baz senaryonun üstüne en az 5 milyar dolar, belki de daha fazla bir sıcak paranın girişi olarak nitelenebilir. Yerlerde sürünen bir faizden borç alıp Türkiye gibi ülkelere getirip yatırmak çok akıllıca olacaktır. Ama bunun için daha erken; çünkü Batı finans sistemi şu anda kâr değil, can peşinde.
Tabii bu arada olumsuz gelişmeler olursa kur hızla yukarı doğru gidebilir. İki gelişme çok olumsuz etki yapabilir. Birincisi, IMF ile anlaşmanın çökmesidir. İkincisi de küresel siyasal risklerden ötürü emtia fiyatlarının yeniden yükselmesidir. Bu durumda doların 1.80 TL ya da 2 TL olması şaşırtmaz. Ama bu çok sancılı olur.
Sonuçta normal koşullarda bu kur inecek gözüküyor. Ama hemen değil. Yaz aylarına doğru. Sonrası mı? Yani 2010. O da bir başkasıyla sohbetten sonra...