Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçen haftanın en önemli ekonomik olayı kuşkusuz Yunanistan’daki sosyal gerilimdi. Yunanistan’ın uygulamak istediği mali disiplin ve tasarruf önlemleri çok ciddi bir toplumsal dirençle karşılaştı. Olaylar çıktı. Çok sayıda kişi yaralandı, 3 kişi de öldü.
Benzer önlemleri Türkiye de birkaç defa krizle karşılaşınca almıştı. Oysa Türkiye’de benzer önlemler böylesi olayları neden olmamıştı. Bu konu gerçekten düşünmeye, tartışmaya değer.
Acaba alınan önlemler mi çok sert? Bundan dolayı mı dirençler gözleniyor? Buna bir ölçüde “evet” diyebiliriz. Önlemlerden bir tanesi, KDV oranının yüzde 21’den 23’e yükseltilmesi. Bu yoksul kesimler için hayatı daha da pahalı hale gelecektir.

Lale devri bitti
Kamuda çalışan, 3 bin euro’dan daha düşük maaş alanların Noel ve Paskalya için 13’üncü ve 14’üncü maaşlarının kaldırılarak yerine 1000 euro konması, aylık 2500 euro maaşı geçmeyen emeklilerin de Paskalya ve Noel ödeneklerinin 200 ve 400 euro’ya indirilmesi Yunan memurlarının lale devrinin bittiğini gösteriyor. Ayrıca şimdilik maaşlar donduruldu. Bütün bunlara toplu olarak bakıldığında kamu çalışanlarının refah düzeyinde yüzde 25-30 düzeyinde bir kaybın olacağını görülüyor. Kısacası, krizin yükü büyük ölçüde kamu çalışanlarına biniyor. Hem de sol bir iktidarda.
Acaba Yunan ekonomisinin durumu 2000 yılındaki Türkiye ekonomisinden daha mı kötü? Bunun yanıtı da “hayır”. Örneğin 2001 yılında Türkiye’de bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 16.5’ti. Oysa Yunanistan’da bu oran yüzde 13 bile değil. Fakat iç borçlara baktığımızda durum çok farklı. Türkiye’de 2001 yılında kamunun (AB tanımlı) toplam borçlarının milli gelire oranı yüzde 78’di. Oysa bugün aynı oran Yunanistan’da yüzde 125! Yunanistan 407 milyar dolarla tam bir borç batağında. Borç yiyen kesesinden yer. Ama şimdi hangi keseyle ödenecek? Kese boş.

İki toplumun farkı
Tabii Yunan toplumsal yapısının Türkiye’den önemli farkları var. Birincisi, Yunanistan’ın Türkiye’deki gibi aklıevvel bir neoliberal aydın kesimi yok. Yunan aydınları Türkiye’nin entelektüel dünyasına egemen olan neoliberaller gibi pozisyon alsaydı bugün halk suspus otururdu. Çünkü bizde 1980 sonrası bu kesim sermayenin ve küreselleşmenin lehine görüşleri, örneğin devletin küçülmesini, emek piyasasının esnemesini şiddetle savundular. Hatırlayalım; 2001 krizinde tarım politikalarında “gık” eden bakanın bir günde aforozu sağlanıyor ve istifa etmek zorunda kalıyordu.
İkincisi, Yunanistan’da İkinci Dünya Savaşı’ndan gelen bir komünizm ve sol gelenek var. O nedenle, Yunanistan’da sol, Türkiye’deki gibi aşağılanmıyor. Özetle, bugün Yunan halkının daha fazla isyan etmesinin tek nedeni sadece acısının daha fazla olması değil. Orada sol “eski, çağdışı, devletçi politikalara karşı çıkan dinozorlar” olarak nitelenmiyor.