Yazarlar "İçi insan dışı ayı!"...

"İçi insan dışı ayı!"...

12.09.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

"İçi insan dışı ayı!"...

İçi insan dışı ayı...

       SEVGİLİ İzmirliler... Ertuğrul Özkök'ün dediği gibi kendi aranızda bir gün ve saat saptayın ve dışarı çıkıp birkaç dakika dans edin. O cici kızlara destek verin, onlara suçlu gibi davranan o korkunç insanları protesto edin. N'olur bunu yapın. Belki zaten düşünmüşsünüzdür de, bu yazı çıkana dek dans etmiş olursunuz. O korkunç insanlardan kurtulmamız için elimizden hiçbir şey gelmiyor ne yazık ki. Şaşılası bir şey ama, şu ortamda bizim gibilerin, bir şeyleri engellemek için, yapabilecekleri hiçbir şey yok ne yazık ki. Biz kimseye vuramayız, biz silah çekemeyiz, biz komplo kuramayız... Biz ya akşam olduğunda lambalarımızı söndürüp yakarız ya da çıkıp dans ederiz. Elimizden başka bir şey gelmez korkunç bir çirkefin, acımasızlığın içinde azıcık kalan bizlerin. Onun için çıkın dans edin. O "insanlar" anlamasa bile, bir üstleri anlar belki.
       Yedinci çocuğuna hamileyken ölen ama bebeği kurtulan kadının kocasının dediklerini duydunuz... O "insan", bebeği görmemiş, "göreceğim, bebek benimse göreceğim" diyor... Ve Serdar Turgut, farklı bir yorumla şöyle kusuyor nefretini, "halkçı olamam, çünkü olduğum takdirde, bu adamı da bir şekilde anlamam, açıklamam gerekecek. Halbuki ben bu tür insanlardan tiksiniyorum ve bunların sayısı da maalesef sanıldığı kadar az değil memlekette."
      
Hakkari'de bir eve konuk olmuştum. Ev dediğim, tabanı toprak bir göz taş oda, içinde en az on kişinin yaşadığı bir yer. Kadının pek çok çocuğu vardı. Ben de her zamanki saflığımla, (hani konuşunca ve yazınca içiniz rahatlar, bir şeylerin düzeleceğini sanırsınız ya) evin erkeğine "artık doğurmasın bu kadın, bir sürü çocuğun var. Okutabilecek, iyi bakabilecek kadar çocuğunuz olsa daha iyi olmaz mı" demiştim. Öylece bakmıştı suratıma gülerek... Geçenlerde bana haber yollamış, "bir kadın geldi benim işime karıştı, başka çocuk doğurmayın dedi, söyleyin ona sekizinci çocuğum da oldu" demiş. İçim katılıyor, üzülüyorum, ben "halkçı"mıyım bilmiyorum ama, o kadın kurtulsun istiyorum. Çok sayıda kadın rahim yırtılması yüzünden ölüyor. Bu kimsenin umurunda bile değil...
       Serdar Turgut diyor ki; (ki ben onun bu ciddi ve kızgın yazılarını daha çok seviyorum) "...yaygın bir karakter deformasyonu var memleketin insanlarında. Ve bu karakter deformasyonu nedeniyle toplum gün geçtikçe çürümekte.... hayatı normal olarak yaşamaya çalışan insanların sayısı da gün geçtikçe azalıyor."
       Geçen gün Nazım Alpman'la konuşuyorduk, ayılarla iç içe yaşayan, sirklerde onlarla birlikte olan birisine, "nasıl seviyorsun bu ayıları bu kadar" diye sorulunca adam da şöyle demiş, "onların içi insan, dışları ayı."
      
Şimdi bakıyorum da, yaşadığım yerlerde de, gittiğim yolculuklarda da, bizim ülkemizdeki insanların bir bölümünün de "dışları insan, içleri ayı". Karılarına durmadan çocuk doğurtan, eskiyince yenilerini alan, küçücük çocuklarını okutmayıp çalıştıran, kendinden bedenen güçsüz bir cinsi acımasızca döven, Ağrı'da karşılaştığım Ayşe gibi, çocuğu olmadığı için üzerine 19 yaşında bir kadın daha alıp iki göz odalı evde, eski karısının yanıbaşında onunla sevişen, elinde yetki olduğu halde insanlık adına hiçbir şey yapmayıp, onun bunun sırtından küpünü dolduran insanların içi insan olabilir mi?
       Ben ayıları çok severim. Kutup ayıları, pandalar, boz ayılar, çok güzel, görkemli, hoş yaratıklardır. Onların içlerinin insan olmasını istemiyorum. İnsan konusunda kafam çok karıştı artık. Dans eden çocukları suçlu diye yakalayacak kadar içleri nefret dolu olanlar insansa, bizler neyiz?





Yazara E-Posta: d.asena@milliyet.com.tr