Yazarlar Kadınlar... Ve kafaları değiştirmek...

Kadınlar... Ve kafaları değiştirmek...

07.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kadınlar... Ve kafaları değiştirmek...

Kadınlar... Ve kafaları değiştirmek...

Zeynep ORAL

GEÇEN pazar en ilkel biçimde evlere hapsolup sayılmamız, eğer bir işe yarasaydı, içinde yaşadığımız topluma ilişkin sağlıklı bilgiler, donanımlar sağlayabilseydi, geleceğimize ilişkin ipuçları verebilseydi, ancak o zaman sayımın yapılış biçimindeki ilkelliği arka plana itmeye çalışır, bunu toplum adına "fedakarlığa" dönüştürebilir ve bu ilkel yöntemin bu kez gerçekten "son kez" olduğuna inanabilirdik.
Olmadı... Yapamadık...
Bir haftadan beri, sayımda, toplumun yarısını oluşturan kadınlara yapılan haksızlığa, saygısızlığa ve yok saymaya karşı tepkileri medyadan izliyorsunuzdur. Bunları yinelemeyeceğim. Beni asıl öfkelendiren, eleştirileri yanıtlamaya çalışan Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanı Sıddık Ensari'nin ileri sürdüğü nedenler, gerekçeler, bahaneler oldu.
Ensari'nin açıklamalarından biri, bu uygulamaya neden olarak, "zaman, kağıt ve paradan tasarruf"a işaret ediyordu.
Özürü kabahatinden büyük bir açıklama!
Kadına karşı ayırımcılığın, akıllara durgunluk veren bir örneği!
Dünya, 1985'den beri bu ayırımcılığa karşı seferberlik ilan etmiş durumda. Türkiye Devleti de bu konudaki uluslararası tüm anlaşmaları ve yaptırımları, - çekinceler koyarak da olsa - imzalamış, kabul etmiş. "Yalancı Devlet" durumuna düşmekten ne zaman vazgeçeceğiz, diye sorarlar adama!
Daha o gün, sayım günü, sabahın erken saatlerinden başlayarak, tepkiler yağdıkça ve bunlar çığ gibi büyüdükçe, Sayın Ensari ilk demeçlerinde hep aynı noktayı vurguladı: "Biz nasıl kadınlara haksızlık yapabiliriz ki. Bizim kurumumuzun çalışanları çoğu kadındır."
Bu iki tümcenin peşpeşe gelmesi, bir neden sonuç ilişkisi içeriyorsa ya da bu açıklamanın mantıksal bir dayanağı varsa ya da bu sözler herhangi bir anlam taşıyorsa, lütfen biri bana da açıklasın!
Sonunda uygulamanın "Aile Reisi" kavramından kaynaklandığı belirtildi.
Öyleyse sormalı:
Devlet İstatistik Enstitü'müz, Japonya'da ya da Patagonya'da mı yaşıyor? Yıllardır bu ülkede, Medeni Kanun'daki "Aile Reisi" kavramına karşı sürdürülen savaştan, kavgadan, toplanan milyonlarca imzadan, Türkiye'nin her köşesinde kurulan kadın platformlarının çabalarından, hiç mi haberleri yok, bu konuda hiç mi bilgileri yok?
Aile Reisi kavramını yalnız yasadan değil, kafalardan da silmek için biliyorum daha çok çaba gerekiyor. Ancak bunu başarmadıkça, yalnız sayımlarda kadınları yok saymakla kalmayacağız eğitimden siyasete, hukuktan ekonomiye, her alanda gerilemeye mahkum olacağız.
Evdeki şiddet, kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet (bunların tümü sokaktaki şiddete uzanır) aile reisi kavramından güç alır.
Adalete güvenip, mahkemeye gitmektense, kız çocuklarını sokak ortasında boğazlayıverip, sırtını törelere rastlayanlar aile reisi kavramından güç alır.
Kadın işgücünün "ucuzluğu", çalışma alanında sorumlu yerlere gelememesi, aile reisi kavramından güç alır.
Kadının siyasette, nüfusu oranında temsil edilememesi, aile reisi kavramından güç alır.
Örnekleri sonsuza dek çoğaltabilirim. Ya da Türkiye son sayımda yine geriledi demekle yetinebilirim.
*
Bir Öneri:
15 Aralık'ta Edward De Bono, 17 Aralık'ta Tom Peters İstanbul'da birer seminer veriyor. İkisi de globalleşme sürecinde yeni düşünce ve yaratıcılık yöntemleri öneren, farklı sektörlerden insanları 21. yüzyıla hazırlayan "guru"lardan... Seminerlere katılım dolar bazında yüksek fiyata oluyor. Belli başlı tüm büyük şirketler, kurumlar, yararlanmaya çalışacak.
Şirketlere sesleniyorum: (Koç'lar, Sabancı'lar ve adlarını bilmediklerim:) Lütfen bu seminerlere kadın elemanlarınızı yollayın! Neden erkek değil kadın? Benim yerim kalmadı. Ama biraz düşünürseniz, nedenini kendiniz bulabilirsiniz.



Yazara Email Z.Oral@milliyet.com.tr