Yazarlar "Kesin bitecek" dedi ya!

"Kesin bitecek" dedi ya!

12.03.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Umur Talu

Kesin bitecek dedi ya

KOALİSYONDAN çekilmese de başbakanlık, çekilse de başbakanlık bekleyen, dört ayağının üstüne düşme ve her şıkta da karlı çıkma cambazı bir başbakan yardımcımız var.
Eksik olmasın!
İnanmadan söyledikleriyle inanıp da söylemedikleri, söyleyip yapmadıklarıyla söylemeyip yaptıkları uç uca eklense dünyanın çevresini kimbilir kaç kez dolaşır, dolaştığı yerleri de palavraya doyurur herhalde.
Lakin, hesap vermeden istediği gibi atışa devam edenlere hep başının üstünde yer veren bu topraklarda baş olmanın sefasını sürüyor.
Sefası olsun!
Son müjdesi "İşkence - kesin - bitecek" şeklindeki üç kelimeden müteşekkildi.
İlk ikisini çok aramış olamaz çünkü "işkence - kesin" zaten bilinen bir şey.
Tabii, tek kullanılabilecek fiil "bilinen" değil; "yapılan" veya "çekilen" ya da "ölünen", ne bileyim "intihar ettirilen" gibi fiiler de münasiptir.
Kendisinin "işkence - kesin"e eklediği gelecek zamanlı fiil "bitecek".
Acaba bunu "terör bu yıl kesin bitecek" cümlesinden mi ödünç aldı? Aldıysa bile eminim ki hemen yerine geri koyacaktır.
Her neyse; sanırsınız ki...
Sultan tahta daha dün oturdu, memleketi 4 yıldır ben yönetiyordum.
Binlerce fali meçhul cinayet, ufak ufak seçilen çeteler, onları besleyen resmi zihniyet, koruyan devlet politikası benim eserim.
Metin Göktepe'nin öldürülmesi 4. Murat, öldürenlerin kadı huzuruna bile getirilmemesi ise 2. Selim devrine denk düşer.
Gazi olaylarında kimi kimin vurduğunu araştırmak zahmetine bile katlanmayan da, geçmiş zaman, adı hatırımda doğru kalmışsa Gazi Osman Paşa'ydı.
Manisalı çocuklar vakası ta Saruhanoğulları dönemindedir.
Baba'sıyla birlikte "karakollar şeffaf olacak" diyerekten Paşabahçe Şişe Cam'ı sipariş heyecanına sokan, sonra bu vaatleri hoşaf yapıp eşek yerine konulan millete zorla içiren Kösem Sultan mıydı?
Şimdi, mesela bu demecin bir karakolda ya da sıkı bir şubede sorgu odasına getirilen yağı donmuş yarım ekmek dönerin ambalaj kadrosundaki gazete sayfası sayesinde içeri sızdığını düşünün.
Sanık bitkin. Sorgucu bitkin.
O sırada gözlerine, Türkiye'nin en çok satan bir sürü gazetesinden birinin yırtık sayfası ilişiyor.
Şöyle de tahayyül edebiliriz:
Sorgulanan, tarihteki rolü icabı yarı baygın. Önce sorgucu farkediyor müjdeyi.
Müjde üstü dönerden bir parça dişliyor.
Etini, tırnağını söktüğü için artık etle tırnak gibi olduğu, "sizi sayıyla mı verdiler ulan"ı dürtüyor.
Ayılmıyor kerata. "İnşallah daha gebermemiştir" diyor. Elektrik veriyor. Suratına su çarpıp ardına iki de tokat ekliyor. Aksilik, sigarasını biraz önce söndürmüştü.
Küfür efekti eşliğinde beriki biraz kendine geliyor.
Sorgucu, içine iki patates, bir biber, bir dilim de hıyar turşusu düşmüş basın meslek ilkelerine uyumlu gazete sayfasını gösteriyor:
Sorgulanan, sarışın beyaz tayyörün sırıtık fotoğrafının yanında mizanpajı kendi yapmış gibi buluyor başlığı:
"İşkence kesin bitecek."
Bir an gözgöze geliyorlar.
Biri acılarından, diğeri acı biberin etkisinden accık sıyrılıyor.
Sorgucu, bağımsız, tarafsız, özgür gazete sayfasına yapışmış son kapkara döner kırıntılarını mevcutlu olarak midesine sevkettikten sonra, "Emir kesin" diyor:
"Molaları kaldırıyoruz. Hadi bakalım, bitirene kadar aralıksız işkence."
Sorgulananın işkencesi kesin bitiyor.
Kendisi de kesin bitiyor.
Sıradaki ittiriliyor odaya: "Ötmeye hemen başla. Bu iş kesin bitecek."
Başbakan Yardımcısı Boğaz'da balık yiyip bir hastane mutfağında kuru fasulyeyi fazla kuru bulduktan sonra karakola teftişe geliyor.
Karakolda ayna var. Aynaya bakıp "ayna ayna..." diyor. Olayların aynası basına dönüp "işkence kesin bitti" buyuruyor.
Arka planda işkencesi kesin biten iki ceset görünüyor da biz görmüyoruz.