Yazarlar Küstüm, boz!

Küstüm, boz!

20.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Küstüm, boz!

Küstüm, boz

Zeliha MİDİLLİ

GÜNLERDİR polislerin "Ağır Roman" filmindeki polis tiplemelerinden alınmalarını konuşuyoruz. "Bize hakaret ediyorlar" diyerek, "Ağır Roman"ı mahkemeye vereceklermiş.
Köşe yazarı arkadaşlar bu konuya günlerdir değiniyor. 1989'da bu konuda bir yazı yazmıştım. O zamanlar da (daha önce de hep vardı ya zaten), yine bir meslek grubu ayaklanmıştı. O yazıda, kendisiyle dalga geçemeyen ve ait olduğu toplulukla kemikleşmiş bir şekilde özdeşleşen kişilerin gelişmemişliğinden, birey olamadığından söz etmiştim. Hala aynı yerdeyiz. Daha uzun yıllar da bu gelişmemişlikten kurtulacağa benzemiyoruz. Ne kadar ağır yol alıyoruz görüyorsunuz. Kimbilir, belki de hiç yol almıyoruz.
Şimdi bu tavrın aynısını, devlet AB'ye karşı gösteriyor. "Bize hakaret ediyorsunuz, bizi dünya aleme küçük düşürüyorsunuz, biz buna müstahak değiliz" diyorlar. Ellerinde olsa mahkemeye de verecekler, ama böyle bir merci yok. Gidip ABD amcalarına şikayet ediyorlar ama, amcalarının da elinden birşey gelmiyor. Çocuklar gibi küsüp, orta parmaklarını işaret parmaklarının üzerine koyarak, "Boz, boz" diyorlar. Hiç, gelişmiş bir devlete yakışır mı? Tıpkı fertler gibi, devlet de gelişmediği için, bize yakışıyor!
Halk da göründüğü kadarıyla devletten yana. Batıya kafa tuttuğumuz için pek bir şişiniyorlar. Gururları okşanıyor. Halkla devlet, gelişmemişlik noktasında birleşiyor. Bir türlü iyileştiremedikleri yaralarını başkalarının görmelerinden gocunuyor; iyileştirecekleri yerde, "Benim yaram yok ki, sen yanlış görüyorsun" diyorlar. Oysa gerçek fert ve gerçek devlet olmanın yolu, hatalarını görmek ve tamir etmekten geçer. Başkalarını suçlamaktan, onlarla ilişkiyi kesmekten, cezalandırmaktan, mahkemeye vermekten değil...