Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Mustafa Denizli’nin son günlerini hatırlayın. Fenerbahçe ile ilgili sütunlarda şu haberler yer alıyordu: "Fenerbahçe nihayet kondisyon çalışması yaptı. Göreve geldiğinden bu yana oyuncularına çift kale maç yaptıran Denizli, oyuncularına ilk kez ağır bir kondisyon çalışması yaptırdı." Bu haberlerin öncesindeki krizde, medya ağız birliğiyle Fenerbahçe’nin aslında Avrupa’da zirveye oynayacak muhteşem bir kadrosunun olduğunu, ama fizik kondisyon yetersizliğinden takımın bir türlü istenen seviyeye çıkmadığını söylüyordu.
Aslında medyada hakim olan bu anlayış yönetimin görüşüyle de fazlasıyla örtüşüyordu. Yönetim de kurdukları takımın Avrupa standartlarında üst düzey bir takım olduğunu ve fizik yetersizliğin Denizli’nin takımı çalıştırmamasından kaynaklandığını düşünüyordu. Yoksa Denizli bir taktik kurttu. Ama işte ne yazık ki, fizik kondisyon bunalımı vardı. Bu çözülürse dertler bitecekti. Ve bunun sonucunda, yönetim bir kondisyoner bulup getirdi Fenerbahçe’nin başına. Hiç tanımadıkları, takımı nasıl çalıştıracağı konusunda hiçbir fikirleri olmayan bir hocayı, daha doğrusu kondisyoneri takımın başına getirdiler. Werner Lorant’ı. Tek hedef, bu Alman’ın takımı fizik çalıştırmasıydı. Lorant bir Alman’dı. Almanlar çok çalışkandı, pek de disiplinli. Her şey çok güzel olacaktı. Eğer böyle değilse, Allah rızası için birisi çıkıp da "Yok öyle değil, biz Lorant’ın 1860’da yaptığı şu icraatten çok etkilenmiştik. Zaten onu Liverpool’un elinden son anda kaptık" desin. Ama işte, futbolda işler böyle yürümüyor. Maalesef...
Bu garip hikayenin sonunda geldiğimiz yere bakalım şimdi. Aynamız yine Fenerbahçe sayfalarında geçen hafta çıkanlar: "Fenerbahçe nihayet taktik antrenman yaptı. Lorant göreve başladığından bu yana ilk kez oyuncularına taktik çalışması yaptırdı". Çünkü neredeyse tüm medya ve tabii Fenerbahçe yönetimi bu aralar, eldeki takımın aslında - yine - Avrupa’da zirveye oynayacak bir zengin kadro olduğunu, ama maalesef takımın taktik anlayış olarak yetersiz kaldığını düşünüyor. Bir yıl arayla bu olup bitenler size de komik gelmiyor mu?
Peki bir sene sonra ne olacak. Büyük ihtimalle takımın yine Avrupa standartlarında üst düzey takım olduğu konusunda herkes hemfikir olacak. Belki bu kez taktik anlayış yeterli bulunacak, ama bu sefer de yine kondisyonu kaçacak takımın. Ya da başka bir şey bulunacak. Misal "Bu çocuklar şut çekmeyi bilmiyor. Şut çalıştıracak hoca lazım". Belki o zaman da Oğuz Çetin gelecek.