Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Her yaz böyle listeler yapılır, farkındayım. Ama bazen güncellemek lazım, her şey çok çabuk değişiyor. Şu ara festival-konser çok, okuyun, lazım olur

Bir konserdeki  en can sıkıcı 7 şey

1. iPad: Efendim iPad ya da muhtelif tabletler çağımızın aleti. Bazen telefonu olan biri yanında bir de iPad getirmeyi tercih ediyor. Daha büyük, ekranı kocaman diye sanırım. Bu şekilde “çekimler” daha kaliteli oluyor herhalde. Ama asıl beteri bu iPad’i havaya kaldırıp sahneyi çekmek. Bunu yapmayın. Hadi telefonlara alıştık diyelim, iPad’e alışmayalım bari. Koskoca alet görüş alanınızda, “Göremiyoruz indir” diyorsun ters ters bakıyor adam. Tabii asıl soru şu: Konsere mi gidiyorsun, çekime mi?
2. Sürekli konuşmak: Durun, hemen “evet” demeyin, devamı hoşunuza gitmeyebilir. Sürekli konuşmak, sahneyle hiç ilgilenmemek fena. Ama konuşanı susturmak da öyle. Bunu yaparken “Şşşşşt” şeklindeki o sevimsiz sesi çıkarmak mesela. Bunun sahnedeki sanatçının hoşuna gittiğini mi sanıyorsunuz? İsterse kendi susturur, sana ne oluyor? Ve son olarak: Sanatçının konuşanı susturması, azarlaması. Kusura bakmayın ama bu da hoş gelmiyor bana. Kapalı küçük konserlerde sesinin nereye, nasıl gittiğini önemsemeden dır dır konuşuyorsan evet, adam haklı. Ama festivaldesin,
5 bin kişi içiyor, eğleniyor, adam
en civcivli saatte ana sahneye çıkmış, sus diyor. Kusura bakmayın ama
bu da çok can sıkıcı. Ona göre bir program hazırla sen de, salon konserindeymiş gibi davranma.
3. Son şarkıda trafik olur abi diye çıkışa yönelmek: Sahnede sanatçı olsam zaten sinir olurum, seyirci olarak dahi katlanamıyorum. Günler öncesinden biletini almışsın, para vermişsin, oraya kadar gelmişsin, binbir zahmet çekmişsin, beş dakika daha bekle. Alt tarafı trafik olur, yarım saat sonra dönersin evine.
4. Öndekine “Göremiyoruz, yana çekilir misiniz” demek: Bunu yapmayın. Gerçekten. Adamın boyu uzun olabilir, uyuzun teki olabilir, her neyse... Ama sizden önce gelmiş, yerini kapmış, izliyor. Çekil demek ne demek. Adamın suçu ne? Ya erken gel, ya arkadaşının omuzuna çık.
5. Sahneye sürekli hangi şarkıyı istediğini haykırmak: Bu işe yaramaz, üstelik ters teper. Sanatçıların en sinir olduğu şey budur. Onlara ne yapacaklarını söylemek. Üstelik o şarkı hitse ya da artık solo turne yapan birinin eski grubuna ait bir hit şarkıysa eyvah eyvah... Yapmayın bunu.
6. Konsere festivale son dakika girmek ve kaçırdıklarını üç dakikada telafi etmeye çalışmak: “Öne gidelim abi, bira alalım abi. Elif nerde abi, Onur nerde abi, Ayçalar yukarıdaymış abi. Dur arayalım abi, a çekmiyor abi...” Abin batsın... Konser başlamış, sen ne derdindesin. Yarım saat erken gel, ortalığı terörize etme...
7. Bağıra bağıra telefonla konuşmaya çalışmak: Ses yüksek, sahne karşında konser tam gaz devam. Sen hâlâ “Aloo, kesiliyooo, neee, nerdesiiin, konserdeyim ben. Merhaba Mualla teyze, sağolun onlar da iyi” diye konuşmaya çalışıyorsun. Hem sana eziyet hem bize işkence. “Mualla teyze konserdeyim” de, anlar teyzeler... Bir de tabii gürültüde, kalabalıkta mesajlaşmaya inanmak lazım.

Haberin Devamı

Bizde pek görülmeyen konser davranışları

Haberin Devamı

* Çiş bombası: Daha çok İngiliz festivallerinde görülür. Tuvalet uzak, kuyruk uzundur. Tuvaletinizi boş plastik bira bardağına, torbaya yapıp önlere sallarsınız. İyimser olanlar bunun bira olduğuna inanır.
* Öndekinin sırtına kusmak: Avrupa’da yaygındır. Sağdakine soldakine çarpa çarpa dans ve aşırı yüksek sesle konuşma gibi ön belirtileri vardır.

Haberin Devamı

Bir konserdeki  en can sıkıcı 7 şey

Geçmiş olsun Stylist!

Hepiniz bu videoyu gördünüz. Gezi Parkı’ndaki ağaçları korumak ve şehrine sahip çıkmak adına pasif direniş yapan birçok insan şiddete maruz kaldı, maddi manevi yaralandı, zarar gördü. Onlardan biri Taksim Meydanı’nda tam kafası nişanlanarak tazyikli su sıkılan dostumuz Mete Çorumluğlu, yani DJ Stylist idi. Kendisi hastaneden eve çıkarıldı. Durumu ben bu yazıyı yazarken iyiydi ancak çok önemli bir travma atlattı. Ona ve Gezi’de tamamen barışçıl ve insanca bir itirazı dile getirirken orantısız, tamamen haksız ve kanunsuz şiddet gören tüm diğer sağduyulu insanlara büyük geçmiş olsun.

İTİRAZ EDİYORUM

Gezi’yle ilgili bir şeyler yazayım dedim. Vazgeçtim. Yazmaktansa gider oradaki bir ağacın altına oturur, gaz ve su yerim. İşe yarasın, yaramasın. Sayımız az değil, ölmedik, yaşıyoruz halkın sesine kulak vermeyi kesenler duyana görene kadar orada olacağız. Hem itiraf ediyorum hem de itiraz ediyorum bu hafta.

Medya dili

Eczacıbaşı Holding’in Türk plaza insanlarının konuştuğu ve muhtemelen bunu yaparken kendilerini son derece mühim ve “dünyalı” hissettikleri ne idüğü belirsiz “plaza dili”ni düzeltme girişimini anlamlı buldum. Aynı şey değil belki ama basında konuşulan plaza dilinin de bir revizyona ihtiyacı var. Mesela...
* Sahne almak: Sahneye çıktı. Bu...
* Hayranlarına unutulmaz bir gece yaşattı: “Bir Google’layın bu kalıbı bakın. Elimizi sallasak “unutulmaz gece”ye çarpıyor afedersin...
* Salladı: Maçka’yı salladı, Parkorman’ı salladı, İnönü’yü salladı. Pöf...
* Twitter’ı salladı: Sosyal medyada konuşuldu denmek isteniyor. İyi de bu lafı ekonomik kullanmak lazım. Beş RT ile sallanmaz Twitter.
* Alkollü olduğu gözlendi: Ne göz var bizde de kardeşim, promiline kadar söylüyoruz...
* Kahvaltı keyfi yaptılar: Bahsedilen kişilerin zengin ve ünlü olduğu anlatılmak isteniyor. Biz sıradan insanlar alışveriş yaparız, onlar alışveriş keyfi. Biz kahvaltı ederiz, onlar kahvaltı keyfi yapar. Çok keyifli bir ortam bu ünlüler dünyası, kuru kuruya “kahvaltı ettiler”
kabul edilemiyor...
* Aşka yelken açtı: Beraber yemek yemek, taksiye binmek, bunlar hep aşk belirtisi. İki insan bunları yapıyorsa muhakkak aşka yelken açmıştır.
* Aşk yaşamak: Hey Allah’ım...

PAZAR ALBÜMÜ

“Slow Summits” The Pastels

Şu aralar herkes pek gergin, pek sinirli. The Pastels’in yeni albümü “Slow Summits”e sırf bu yüzden bile ihtiyacımız olabilir. Meşhur indie firmalardan, Domino’dan yayınlandı geçenlerde ve içinde en az ilk single “Check My Heart” kadar limonata kıvamlı şarkılar olduğunu söyleyebilirim. Glasgow’lu ekibi muhtelif Brit müziği takipçileri 90’lardan hatırlayacaktır. Yıllar yıllar sonra (en son 1998’de albüm yapmışlardı) yeni şarkılarla çıkageldiler. Kişisel dünyalardan, aşktan bahseden duygusal, hafif içe dönük, yaz boyu elinizin altında olması gereken bir albüm.
Bizim çoğu yeni nesil aşk şarkısına inat, “Benim olmazsan kendimi keserim, en kötü yağmurda yürüyüp ağlar, sahilde bir meczupla ateş başında çay içerim. En olmadı seni keserim” kafasından uzak aşk cümleleri iyi gelebilir.