Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sana mı dert oldu diyeceksiniz. Evet oldu. Çünkü son dönemde sinir olunan ama bir türlü kayıtsız kalınamayan bir reklam filmi gibi izlediğimiz Serdar Erener’in durumu “bağzı” gerçekleri apaçık ortaya koyuyor bence

Çalışanları Serdar Erener’i neden anlamıyor

Reklam dünyasında kendi ekolünü yaratan Serdar Erener (sağda) ve Sertab Erener (solda) beyaz Türk abidesi iki kardeş.

Serdar Erener son dönemde verdiği röportajlarla gündeme geldi. Başbakanın uzak durduğu, her fırsatta ötekileştirdiği “endişeli modern”lerin dâhi çocuğu olarak enteresan laflar etti, adeta insanları gıcık eden ama gıcıklığıyla kendine baktıran bir reklam filmini izler gibi izliyoruz kendisini.
Öğrendik ki başbakana derin hayranlık beslermiş. “E günaydın” diyenler olabilir. Ben bu röportajlardan önce kendi ağzından duymamıştım. Kendisine karşı bir önyargım falan da yok.
Yeni Türkiye gazetesine verdiği röportajda anlatıyor; Gezi protestoları esnasında yanlış anlaşılmış Erener. Gezici gibi görülmekten çok rahatsız olmuş. Bunun çok zararını görmüş.
Müşterisi olan Türk Hava Yolları’nı bu yüzden kaybettiğini söylüyor. Nasıl kazandığını söylememiş. Onu da başka bir röportajda dinleriz belki.
Sessiz bir isyanda olduğunu belirtiyor, kırgın ve küskün olduğunu ifade ediyor.
Serdar Erener iyi eğitim almış, iyi okullarda okumuş, işinde çok mesafeler kat etmiş, reklam dünyasının önemli şahsiyetlerinden, bu meslekte kendi ekolünü yaratmış, zeki, enteletektüel ve başarılı birisi.
Sertab Erener’le birlikte beyaz Türk abidesi iki kardeşler.

Kimsenin dikkatini çekmeyen bir itiraf
İkisi birden Recep Tayyip Erdoğan’a hayranmış. Onunla kişisel ilişkilere girmeler, onun temsil ettiği fikirlere, Türkiye’yi götürmek istediği yere inanmalar...
Bunlar başbakanın “biz” dediği kitlenin pek seveceği insanlar yapıyor onları.
Başbakanın “bunlar/onlar” diye ifade ettiği kesimin içinde yetişmiş ancak Başbakan Erdoğan’a inanan, ona teveccüh eden kişiler.
Sosyolojik açıdan değil, bireysel olarak, kişisel tercih yoluyla ya da her neyse, bir şekilde başbakanın tarafındalar.
İnsan şu veya bu sebepten bir siyasi düşünceye ya da bir siyasi kişiye angaje olabilir. Onu beğenir, onun çevresine takılır, durumdan faydalanır, çalışır, hizmet eder. Kendi bileceği iştir. Bunda bir gariplik yok.
Yok da... Anlamadığım şu; gaz yemiş, dayak yemiş, canını kurtarmak için kaçan üç beş garibana kapını açtın, insanlık yaptın diye neredeyse özür dileyecek hale getirilmişsin, müşterin neden gösterilmeden elinden alınmış, anında defterden silinmişsin, üzerine çarpı atılmış. Hâlâ savunuyorsun, inanıyorsun.
Bir kesim gibi düşünmeyenin başına ne geldiğini görmüşsün, sıkılmadan “ne güzel yaşayıp gidiyorduk” edebiyatı yapıyorsun. Bu yapılan sana normal geliyor, sadece sana yapılmasına isyanın.
Anlayamadığım ikinci şey ise kimsenin dikatini çekmeyen bir itiraf. NTV önünde yapılan protestodan söz ederek şöyle diyor Erener: “Tabii ki NTV’nin kapısına gitmedim. O, yalan haberdi. Nitekim Serhat Albayrak’la da konuştuk. Böyle haberlere devam etmeyeceklerini söyledi.” Bravo.
Tut ki gittin. Sana yapılan her şey mubah demek ki. “Böyle haberler” o kadar çok insan için yapıldı, o kadar çok insan hedef gösterildi ki...
Sonra “çalışanlarım Tayyip Erdoğan’a büyük hayranlık beslememi anlamıyor”...
E birader haksızlar mı?
Ayrıca anlamıyorsak biz haksız mıyız?

Haberin Devamı

İTİRAF EDİYORUM

Haberin Devamı

* Televizyonlarda yer alan “kobra hortum” reklamına kayıtsız kalamıyor insan. Bir hortumun adının kobra olması mı, yoksa “Kobra hortumla işiniz bittiğinde hemen küçülür, kendi boyuna döner” şeklindeki reklam cümlesi mi daha acayip bilemedim...
* Geçen hafta yazdığım Kadıköy yazısına gelen “ama bunları da unutma” mesajlarını biriktirmekten pek hoşnutum. Liste tamamlanınca huzurlarınızda olacak.
* Mazzy Star’ın yeni albümü “Seasons of Your Day”e ve The Internet’in yeni albümü “Feel Good’’a fena halde takmış durumdayım şu günlerde. İkisi arasında bir ilişki olmalı...

Haberin Devamı

CUMARTESİ ALBÜMÜ

“Mechanical Bull” / Kings of Leon

Caleb FollowIll’in sesi şahane. Pek kimsede bulunmayacak, rock gruplarının pek azına kısmet olmuş türden bir vokal. Plak firmaları bunun farkında olduğundan onun sesini ve grubun müziğini “arena rock” denen kitlelere ulaşacak formata getirmeye uğraştılar. 2010’daki “Come Around Sundown” itibariyle bunu başardılar da. Üç kardeş ve bir kuzenden kurulu Nashville’li bir kasaba grubundan bir rock devi yarattılar.
İyi yaptılar da ilk albümlerdeki kaba saba, düstursuz ama heyecan verici müzik yerini önceden tahmin edilmesi çok kolay bir pop rock’a bıraktı. Kesinlikle kötü değil. Hatta bu yıl dinleyebileceğiniz muhtemelen en iyi rock albümler arasında yer alacak (Arcade Fire’ın
hayal kırıklığı yaratacağını düşünen biri olarak tahminim bu), ama dedim ya tahmin edilebilir.
Garaj sound’undan
giderek uzaklaşan Kings of Leon aslında günümüzün pop rock sound’unu ince ince yeniliyor. Yıl boyu elinizin altında olması gereken bir albüm.