Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Düğün sezonu açılmıştır, hayırlı uğurlu olsun



Bahar geldi geliyor, önümüz yaz ve yaz gelince insanlar evlenir. Bundan sonra kim hangi kulüp
“in”, hangi bar muhteşem yazarsa yazsın inanmayın. Eğlencenin esas merkezi artık düğün salonu çünkü



Gerçekçi olalım. Zengin-fakir, beyaz Türk-siyah Türk, Kürt Türk-Roman Türk fark etmez, memlekette hele havalar ısınınca cümle alem coşmanın adresi düğün salonu. Hiçbir kulüpte böyle bir rahatlık ve güzellik yok. Bir kere ortada kutlanacak bir olay var. Herkes eğlenmeye hazır. Cool görünmeye çalışan kimse yok. Varsa da hoş karşılanmıyor. Bakın incelemelerim şöyle:
“Her ölümlü gecenin sonunda kendini göbek atarken pistte bulacağından” kasmaya gerek yok. Kendinizi rahat bırakın.
Düğünlerde giyim kuşam çok ilginç. Adamlarda takım elbise standart. Kadınlarda çeşit bol. Ama düğünlerin özelliği herkesin bir garip görünmesi. Normal hayattaki insan değilsin yani. Düğün insanısın ona göre davranıyorsun...
Düğün kesişmesi diye bir şey var. Düğünlerde tanışan ve evlenen o kadar çok insan var ki.
Düğünlerde her şeyin bedava olduğunu söylememe gerek yok herhalde. Başka hangi kulüpte bu hizmet var?
Müzikler de çok çeşitli ama vazgeçilmezler var. En popüler şarkıcı her zaman için Serdar Ortaç. Genci yaşlısı, ağır abisi, teyzesi, kokoşu, sosyetesi fark etmiyor. “Dansöz”, “Şeytan”, bunlar çaldı mı herkes pistte. Fatih Ürek de “Hade hade hadeeeee!” şeklindeki şarkısıyla (“Hadi Hadi”) çok popüler. Ajda, Hadise, Demet Akalın, Sezen Aksu ve Goran Bregoviç de seviliyor.

En gaz şarkı en sona...
Düğünde en gaz şarkılar en sona saklanıyor. Öncesinde davetlilerin ve ailelerin meşrebine göre hafif asansör müziği tarzında lounge takılmak moda. Bu takılma sırasında tabii ki bolca içki götürülüyor. Özel bir tercihiniz yoksa bu yazın popüler içkisi rakı ve şarap (E düğün bu başka ne olacağıdı?).
Yemek yok. Eğer nikah ve düğün aynı yerde olacaksa nikahtan önce yemek vermek çok görülen bir uygulama değil. Yani iyice sarhoş ol, aç karnına iç, erkenden çıldır.
Yemek gelip de yendikten sonra aile büyüklerinin keyfi yerine geliyor. Kafalar güzel, masalar dolaşılmaya başlanıyor. Ve düğünlerde yaş, kültür, sınıf, meşrep farkı falan da hikaye. Herkes herkesle muhabbette. Kulüplerde böyle ortam ara ki bulasın.
Gelinle damatın salona girdiği an “Star Wars” ile ana haber jeneriği arası bir müzik çalıyor. En acayibi bu. Sonrası kopuş. DJ’ler zaten insan sarrafı olmuş. Kim neye kopacak, biliyorlar. Düğünlerin en iyi yanı insanların aslında eğlenmek için cool yerlere falan ihtiyaçları olmadığını kanıtlaması. Eğer düğünde eğlenebiliyorsan her yer cennet. Yazın hepiniz üçer beşer düğüne gideceksiniz, ortamlara hazırlık olsun bari. Tabii düğün sahibi olmak ayrı bir kafa ona karışmam...

Çok güzel hareketler bunlar!
Yok yok insanı mizahtan soğutan o hareketlerden değil. Bunlar harbiden güzel başka hareketler.
-Ne zamandır meraktaydım, “Eskiden Phonem by Miller diye bir şey vardı, o sayede vatandaş Mogwai’den Devendra Banhart’a, Four Tet’ten Lali Puna’ya, Mouse on Mars’tan The Notwist’e neler neler izlemişti” ne oldu acaba Phonem’e” diye... Öğrendim ki yeniden başlıyor. Bu defa bir haftalık bir etkinlik olarak değil hem de. Phonem artık yıl boyunca devam edecek bir konserler zinciri olmuş. Mekan Şişhane’deki Salon. Ve gelecek ilk isimler belli oldu bile: Önce 22 Nisan’da The Go Find var. Architecture in Helsinki ve Liars da yolda. Ayrıca yerli müzisyenlerden oluşan özel bir ekibin de bir sürprizi olacakmış, onu da açıklayacağım bilahare. “Yeniden” hoşgeldin Phonem...
-Bilgi Üniversitesi’nin Silahtarağa’daki kampüsü Santralistanbul’da yer alan Tamirane’de bir süredir çok güzel işler oluyor. Bir sürü özel DJ ve ekip performanslar yapmaya geliyor. Şimdi
21-22 Mayıs için The Cinematic Orchestra ile anlaşmışlar. Şehrin yeni ve kendine has mekanlara kavuşması ne güzel...


CUMARTESİ ALBÜMÜ
“Head First”-Goldfrapp

Güzel vokaller, iç açıcı bir dans ritmi ve sıcak bir günde bir bardak limonata tarzı serin muhabbetler. Goldfrapp’in geçen ay piyasaya çıkan ve artık Türkiye’de de bulunabilen yeni albümü bu kafada. Ama diyeceksiniz ki Alison Goldfrapp neticede 10 yılı aşkın zamandır müzik yapan biri ve bu ablamız trip hop kafalarında falan bunalım takılırdı, ne oldu o ablaya? Bir şey olduğu yok. Demek İngiltere’de de arada bir güneş yüzünü gösteriyor. Kabul, bu Goldfrapp’in eskilerine göre daha ticari çizgide bir dans albümü. Peki şikayetimiz var mı? Benim yok. Cumartesi koyarım CD player’a, tekrara alırım, bütün gün serin serin dinlerim.
Kilit şarkı: “Rocket”

Başbakan ve siyasetçiler bu konseri izlemeli çünkü!
Bir rock yıldızı olarak başbakanın Meclis’teki “kürsü” performansını yorumlamıştık. Sahnede performansı açısından Ozzy’den de örnek vermiştik. Cümleten gözümüz aydın, Ozzy Osbourne Türkiye’ye geliyor, tarih 30 Eylül, yer İstanbul Turkcell Kuruçeşme Arena.
Ozzy Osbourne’dan her politikacının öğreneceği çok şey var. Neden derseniz...
- Bir kere Ozzy sahne adamı. Buraya gelmesi 30 Eylül’de hafiften seçim havasına girmiş siyasetçiler için seminer ya da workshop niteliğindedir.
-Seyircinin ilgisi nasıl çekilir, hangi numaralar her zaman iş yapar, iyi bilir.
-Sahneden indiği zaman sıradan biri olur. Baba, ve müşfik bir eştir. Sahneye çıktığı zaman esip gürler.
-Hatta “ezip gürler”. Ozzy’nin seyircileri eğlendirmek için sahnede civciv ezdiği, yarasa yediği gibi efsaneler vardır. Ne gam! Bizde de urgan atan vardı. Seçim gezilerinde şehre gelen büyük siyasetçinin indiği yerde kurban kesmek ise zaten standart...
-Ozzy yıllardır sahnede, 62 yaşında ve hâlâ dikkat çekici. İnsanları kendine baktırmayı biliyor.
İlla ki giderim çünkü!
-Ozzy baba Türkiye’ye daha önce gelmedi ve bir daha da geleceğini sanmam.
-Yaşına rağmen Ozzy hâlâ heavy metal’in yaramaz çocuğu ve canlı tarihtir resmen. Klişe mlişe ama doğru.
-Mizah duygusu olan adamı severim. Ozzy’de fazlasıyla var.
-Black Sabbath şarkılarından da söylüyor konserlerinde Ozzy baba. Metal dinleyicisi için kaçırılmaz fırsattır.
-Ozzy Osbourne görüp görebileceğiniz en büyük “entertainer”lardan biridir. Yani en basitinden eğlendirir. Üstelik sonra seçimle başınıza falan da gelmez.
İlk uçakla memleketine döner.

İtiraf ediyorum!
-Önce Kadıköy Arka Oda’da başlayan ve Babylon Lounge’da da devam eden “Plak Pazarı”ından hiç plak almadım.
-Hande Yener’in yeni albümünü seveyim diye uğraştım (nedense). Olmadı. Daha da dinlemem.
-Flash TV’de satılan Aerospace beşi bir arada şişme koltuk reklamına denk gelince sonuna kadar izliyorum.
-Black Eyed Peas’in son albümünü acayip beğeniyorum.
-Havalar tam ısınmadan şort giyenlere biraz mesafeli duruyorum.